İdeal yaşam tarzı

Yeryüzüne geliş gayesinin yaratıcısına kulluk olduğu muhkem haberlerle sabit olan insan için, ideal olan, ilahi çizgide yaşamını sürdürmektir. Sadece bir defa olmak üzere belli bir süre yeryüzüne gelen insan oğlu, hayatını refah ve mutluluk içinde geçirmeyi, bu mutluluğunun devamı ve ebedi olan yanı Ahirete de yansıtmayı istemelidir. Asıl olan hayatın daimi olanı olduğu düşünülürse, fıtrata uygun yaşam tarzının İslam olduğunu akleden her fert kavrayabilir. Yaratanın defaatle kullarını uyardığı ilahi kitabımızda, tek yolun, tek dinin İslam olduğu ve kalplerin ancak Allahın zikriyle tatmin olacağı belirtilmektedir. Allahın, kulluk görevini emanet olarak adlandırdığı ilahi nizamda, kullar sadece kendilerini yaratan Yaratıcının emirlerine uymak zorundadır. Kul için kurtuluş ve ebedi hayatı kurtarmak olan bu tarz inanan için ideal olandır. Çağımızın kendi zindanlarında kaybolan insanları toplumsal çöküşün verdiği ruhi kayboluşta bocalayarak hayatını devam ettirmeye çalışırken, asıl olan değerlerini de sürekli kaybetmektedir. İlahi nizamın yürürlükten kalkmasıyla gündeme gelen beşeri ideolojiler, maddi mantık çerçevesinin dışına çıkamayarak vahyi olandan insanları uzaklaştırmıştır. Var olması gereken kimliğinden uzaklaşan insan, kendisi için ideal olan yaşam tarzından da kopmuştur. Bu kopuş beraberinde kendi fıtratına isyanı da gündeme getirerek düşünceler ve kaos anaforunda kimlik değişimine doğru sürüklemiştir. Allahın boyasının dışında şekil arama yarışında ziyan hanesi sürekli büyüyen eşref-i mahlukat, esfeles-safiline doğru dönüşü zor bir yolculuğa çıkmıştır. Beşeri önderlerin parmak adamı olma yolunda sürekli mesafe kat eden insanoğlu, aynı oranda yalnız Allaha kul olma noktasından da uzaklaşmaktadır. En büyük zulüm plan şirk batağında sürekli çabalayan lakin hep batağın içine doğru saplanan bir durumdan kendini kurtaramayarak, gönüllerinin hücrelerinde adeta zindan hayatına mahkum olmaktadır.


İnsanoğlu, son zamanlarda kabulden ve teslimiyetten geçen bir inancın inanana verdiği rahatlığı terk ederek, kendinden olan fanilerin beşeri fikirlerine itibar eder olmuştur. Kalplerin ancak yaratıcısını zikretmekle mümkün olduğu bir fıtratta yaratılan insan, kendisi için ideal olan anlayışın dışında sürekli bocalamaktadır. Kendi kendini müebbetle yargılayan hakim misali hükmü vermektedir. Geçmiş kavimlerin isyana ait hayatlarının nasıl sonuçlandığı da bariz şekilde anlatılmasına rağmen, hiçbir nasihat almaması garip bir durumdur. Kendisi yaratılmadan önce bütün alt yapısı hazırlanarak dünyaya gönderilen, dört başı mamur bir evren verilen insan, kendi nefsinden hareketle, kısa zamanda yaşanamaz hale getirmiştir.

Rabbimizin, kullarına sunduğu ilahi nizam olan İslam, yaratılıştan günümüze ideal yaşam tarzı olarak belirtilmiş, bu nizamdan başka yolun kabul edilmeyeceği üstüne basarak vaaz edilmiştir. Kullarının mutlu olasının sadece dinin şartlarını yerine getirmekle mümkün olacağını vahyeden Allah, aksinin ziyan olduğunu bildirmiştir. Beşeri tağutların tasallutu altına giren insanlar, demokratikleşme yolunda asimile edilerek Yaratana isyanda had safhaya çıkarılmış, inandığını söyleyenler bile düzenin efsunuyla büyülenmiştir. Beşeri ideolokların nefsani ve şeytani düzenleri çağımızın vebası olarak dünyayı kuşatmış, insanın kendine has bütün erdemlerinin geniyle oynayarak, kaypak kula kul olur hale getirmiştir. Dünya insanlarının huzurunun birkaç zamane nemrudunun eline olması, zamane İbrahimlerinin(as), dirayetten yoksun hali, yaşamın gülen yüzünü soldurmuştur. Tağuti sistemlerin bilenleri bile kendine adapte etmekteki mahareti, kapitalist sistemin dünya merkezli menfaatleri, toplumdan bireye inen menfaat anlayışı, ilahi olandan uzaklaşmanın meyveleridir. Yalnız yaşayan toplumların, egoist mantıkla kurdukları dünyaları, fertten topluma genişleyen halkada, fertleri yalnızlığı itmiş, aile içinde bile bağı koparmıştır.

İdeal yaşam tarzı olan İSLAM, kendisine hiçbir ideolojiyi ortak kabul etmez, hiçbir beşer kaynaklı anlayışa müsamaha göstermez. Kendisi ilahi olan olduğu için kendi dışındakiler düşmanıdır İslamın. Özelde inanların genelde ise tüm insanlığın yegane kurtuluşu olan İlahi nizam, sonuçta tercih edilecek tek nizamdır. Fıtrata uygun olandan yana tercih yapmak, bunu getirdiği huzuru ve rahatlığı görmek için, tarihin altın sayfalarına bakmak yeterlidir. Geldiği dönemde yeryüzünün en cahil ve barbar halkından örnek bir nesil çıkaran anlayış zamanımızın da alternatifi olmayan nizamıdır. Sadece günümüz dünyasının değil, gelecek bin yıllarında sürekli payidar olacak nizamıdır. Yapılması gereken sadece inanmak ve tabi olmaktır. Bir kelimeye tabi olanların yeryüzünü hakim olduğu yüzyıllar yaşadı insanlık. Bu İslam hakimiyetinde, ağlayan bir göz, hakkı yenen bir mazlum olmadı tarih boyunca. Peygamberlerin korkusuzca savunduğu dayanaklarının Yaratan olduğu nizam, her türlü izm ve ideolojiyi yeryüzünden silmeye muktedirdir. Yeter ki tabi olanlar ihlas ve samimiyet sahibi olsunlar.

YAKUP DÖĞER

 


About the Author
Author

Dini Yazilar

Leave a reply

Name (required)

Website