ŞEFKAT, O ruhun gül bahçesi, en güzel gönülden ve kutsal ağızdan seslendirilen kelime, davasına bağlılığın ve şirkin karşında dik duruşun adı, İmanın nurani yansımasıdır. Yumuşak huylu, duygulu ve gönülden (Allah`a) yönelen biridir. O şefkat babası Hz. İbrahim’dir.
“Doğrusu İbrahim, yumuşak huylu, duygulu ve gönülden (Allah`a) yönelen biriydi. ” (Hud, 75)
Hz. İbrahim’i anlatan ayetlerin ışığında anlıyoruz ki; bizlere bir çok konuda dersler veriyor. Gerek beşeri ilişkilerinde, gerekse Rabbine olan teslimiyetinde, kainata bakan sorularında ve Hakka davetindeki incelikler anlatılır. Hillet, samimiyet, ihlas dersi verir bizlere.
İbrahim suresinde Allah, Peygamberlere dirilişi ölümün hesabını işaret eder. Hz. İbrahim ve Hz. Hacer’in tevekkülü, kadere teslimiyeti anlatılır. Ahiret sahnesi, şerde bırakılacaklar, ateşte yanacaklar ve uzun konuşmalar anlatılır.
Hz. İbrahim babasıyla ve dünya ile sorunlar yaşamış, en büyük şefkati Babasına olmuştur. Hakka davetinde ince bir üslup ile kullanan Hz. İbrahim, her defasında azarlanan, taşlanan ve huzurundan kovulan babasına “Babacığım hitabıyla cevap veriyor” buna karşılık “Babacım size dua edeceğim” diyor. Şefkatinden, hürmetinden babası Azer’e “Babacım” hitabını yeniler her defasında…
İbrahim Peygamber, ateşi gördüğünde Rabbinden hiç vazgeçmemiş, ümidi hiç sönmemiş, teslimiyetten hiç vazgeçmemiştir. Çünkü teslimiyet İbrahim Peygamber için zimmi bir şükür, verilene razı olma halidir.
Hz. İbrahim’in ateşe atılmasının anlatıldığı ayetlerde; tedbire kuvvet vermeye, tedbire tesir verirsek yanılacağımızı işaret ediyor Rabbimiz. Sebep sonuç yan yana gelince ateş yakıcıdır, ancak ateşin yakmayacağını gösterir Cenab_ı Hak; ta tesiri ancak ve ancak kendinin yaratabileceğini gösterir ki, tesir sebebe hiçbir şekilde mahkum değildir… Bu kıssa bizlere hillet samimiyet ihlas, dersi verir. İçinde kaldığımız ateşlerin, tüm yanmalarımızın bu derslerden aldığımız ihlas nispetinde, yakmayacağının müjdesini veriyor bizlere.
O tevhidin göstergesidir. Bunu anlatan anahtar üç kitap vardır. 1-kainat kitabı 2- Kur’an kitabı 3- İnsan kitabıdır ki; bunun en büyük örneği Muhammed (a. s) dır…
Tevhidi bu üç anahtar kitap ile okumuş ve anlatmıştır. Bu bağlamda Hz. İbrahim zincirin başıdır.
Farkındalık hali bir duadır. Ve Hz. İbrahim farkındadır, bütün duaları kabul olunandır. Rabbi olduğuna dair ısrarlı arayışını devam ettirmiştir. Güneşe, aya ve yıldızlara sorularında duasını yenilemiş, duası devam ettiği için Rabbini bulmuştur. Merak ilminin hocasıdır.
Dua, insanın acizliğinin ve fakrının izharıdır. Tüm duaları insanlık adına olmuştur. Öyle külli bir duadır ki; onun soyundan peygamberler ve veliler gelmiş, ondan sonra gelen peygamberlere de bu noktada varislik yapmıştır.
O Haliliullah’tır, Habip olan İbrahim, kitap ve hikmet öğretmenidir, Rabbinin dostudur. Her duası kabul olan peygamberdir. Bizimde bu noktada Allaha yakınlığımızın artması için şartsız tevekküllünü, teslimiyetini ve manevi derinliklerini anlamamızın yolu, Allah’a aynı samimiyetle dua etmekten geçiyor.
Hz. İbrahim’de önemli olan bir husus, ismet sıfatı öne çıkar. Bu noktada devamlı duası vardır. “Beni putlara tapmaktan al diye” dua ediyor. Tüm Resullerde ismet sıfatı vardır ve Peygamberler ismet sıfatına sahip olmasına rağmen, dua etmelerine Allah müsaade ediyor. Diğer bir deyişle, onlarda bulunan ismet vasfı, kulluklarını artıran bir göstergedir. Şükreden bir kul olma açısından bize bunu gösteriyor. Bu ise Cenab-ı hakkın fazlının bir göstergesidir.
Hz. İbrahim ve oğlu Hz. İsmail, Allah’a olan kalpten bağlılığı sınanmış, kurban ile imtihan olan bir peygamberdir.
Rüyasında Hz. İsmail’i kurban edeceğini görür. Aynı rüyayı üç kez görür. Niçin bu emir üç rüya ile gönderiliyor? Üç kez görmenin bir çok hikmeti var elbette. Bunlardan biri, tedricen gönderiliyor olmasıdır.. Burada verilen emri Rabbimiz tedricen gösteriyor bizlere. Nitekim Kuran’ı kerim, yirmi üç sene içinde nazil olmuştur. Buradan anlıyoruz ki, tedricen gönderme ilahi bir metottur..
Diğer bir hikmeti, Cenab-ı Hak Alim ve Mutlak olduğundan Rahmetinden O insanı bildiği için insanın kaldırabileceği bir öğrenme biçimi ile gönderiyor olması ve şükre vesile etmesidir..
Rabbi Hz. İbrahim’e tek ümmeti buyuruyor, Tevhid dininin hocasıdır. Hz. İbrahim namaza emniyet veriyor, namazını kendisine rızık ederek şükre vesile kılıyor.
Şükür iman’a açılan bir kapı enaniyetin ve nefsin putunu kıran bir duadır. Namazı tam olsun diye dua ediyor ve Allah`a aynı samimiyetle dua etmek, insanın Allah`a olan yakınlığının artmasında önemli bir yoldur. İçinde bulunduğu şehri güvenlikli kılması ve inananları rızıklandırması için dua etmiştir..
Her bir olay bize gösteriyor ki, dünyada her bir şey, yani kutsadığımız her bir eşya, bizi hızla zevale çağırıyor… İbrahim peygamberin bu sebeple güneşe, aya ve yıldızlara soruları vardı.
Ve aya bakıyor Rabbim bu diyor o da ertesi gün batıyor, sonra yıldıza ve aya bakıyor ta ki Rabbe olan ihtiyacını gösterip şükretmek istiyor.. Güneşe, yıldıza ve ay’a “la uhubbel afilin” demesi bundandır.
Her ayrılık bir hicrettir ve her hicret bir göçle başlar. İlk hicret eden Hz. İbrahim’dir. İlk hicreti kabe’ye olmuş, sonrasında da kabe’ye devam etmiştir.
Rabbi ona: “Kendini canı gönülden Hakka teslim et!”deyince, o da derhal; “Ben âlemlerin Rabbine teslim oldum” demişti. (Bakara, 129-131)
İbrahim Peygamber teslim olmanın zirvesidir. Ve çölde oğlu ile yalnız Rabbine teslim olmuş bir duruşu gösterir Hz. Hacer… Bize benzeyen yönüyle; aslında her birimiz çölde bırakılmış Hacer’leriz, dünya çölünün içindeyiz bu anlamda. Ailemiz, çocuklarımız, eşlerimiz, dostlarımız ve tüm sahip olduklarımıza rağmen, bu medeniyette kalabalıkların içinde bir anlamda yalnızız..
Hacer misali şu dar-ı dünya çölünde sayısız, saylarımız var. Boşa gider sanmayın saylarınızı!..
Nasıl ki, Hacer’in sayları, şükrünü ve kulluğunu artıran bir ibadettir. Hz. İbrahim’in duasıyla Hz. Hacer yalnızlıktan kurtarılıyor ve bir çok insan gönderiliyor kabe’ye. Dünya çölündeki sayısız saylarımızı ibadete, Hacer misali yalnızlıklarımız da Rabbe yakın kılınacak vesilelerdir.
Ya İlahi… Hz. İbrahim’in ve Hz. Hacer’in kadere şartsız teslimiyetini ve tevekkülünü, bütün kainatı içine alan külli duasını, sonsuz şefkatini susamış gönüllerimize zemzem serinliği dokunuşlar, yalnızlıklarımızdan kurtulacağımız İbrahim duaları gönder.
Hani o, Rabbine arınmış (selim) bir kalp ile gelmişti. (Saffat, 84)
Huzur-u ilahiye arınmış selim kalple gelmeyi bizlere de ihsan buyur Ya Rab…
Dipnot: Hz. İbrahim’in anlatıldığı ayet ve kıssalardan, okumalarıma dair alınan notlarımdır.
Yazar : Sinay Avşar