İSLAM DİNİ EVRENSELDİR..

Kur’an’da, tevhid inancı ve iman esasları ile ilgili hükümler, yaşanan zamana ve mekana bağlı olmayan, her zaman ve mekanda geçerli olacak evrensel hükümlerdir.

Kur’an, her coğrafyada yaşamış, yaşayan ve yaşayacak bütün insanlara hitap eder.
İlk vahyin gelişinden günümüze kadar geçen yaklaşık 140o yıllık zaman sürecinde olduğu gibi bundan sonra da yaradılış devam ettiği, dünya varolduğu sürece belki milyonlarca, milyarlarca yıl insanlara sadece Kur’an klavuzluk edecektir…
İslam dini işte böylesine evrensel ve zaman, mekan üstü olması nedeniyle sadece belli bir zaman dilimine veya belli bir coğrafyada yaşayan insanlara değil; Bütün insanlara, zamanlara hitap eder. Bazı ayetler sadece o ayetin indiği zaman yaşanan bir olayla ilgili gibi görünse de;
Sebebin hususiyeti nassın umumiyetine mani değildir.

Kur’an, evrensellik, zaman ve mekan üstü olması özelliğinin gereği olarak;
Zaman ve mekan şartlarına bağlı konularda detay içermez.
Genel, temel hükümler bildirir..
İnsanlar, yaşadıkları zamanın, mekanın şartlarına, toplumun ihtiyaçlarına göre Kuran’ın bildirdiği temel hükümlere bağlı kalarak detayları, ayrıntıları akıllarıyla, sahip oldukları bilgi- ilim yoluyla özgür düşünce ve iradeleriyle serbestçe belirleyebilirler..

Kur’an’da, yaşanan zaman ve mekan şartlarına göre, insanların ihtiyaçları ve uygulamalar farklı olabileceği için her konuda, her zaman ve mekanda geçerli olacak detaylı emirler bildirilmemiş olmasını, Yüce Allah’ın bu ilahi tavrını ‘Kur’an detayları içermez, dinimizi sadece Kur’an okuyarak anlayamayız, yaşayamayız. ’ şeklinde düşünerek Kur’an’a eksiklik izafe etmek için bir neden olarak kullanamayız.

Kur’an’nın eksiği, fazlası yoktur. (En’am38) Bu durum, İslam’ın evrensellik özelliği gereğidir. Yaradan’ın kullarına lutfettiği, esneklik, kolaylık, tanıdığı serbestlik alanıdır.

İnsanların bu konulardaki tercihleri dinleştirilemez.
Hiç kimse veya hiç bir ekol bu konularda herkes sadece bana tabii olmalı diyemez.
Benim bu düşüncelerim tercihlerim dinin bir unsurudur diyemez.
Derse, bid’at olur, dine iave, ekleme yapma gayreti olur.
Bid’at unsurların, Allah ve Kur’an’la kıyaslanması veya emsal gösterilmesi ise şirktir.

Mezhepler, tarikatler ve daha bir çok kerametleri kendilerinden menkul, ‘din adamı’ sıfatlı kişiler; Din, ahlak, sosyal, toplumsal sorunlar, örf, adet gibi çeşitli konularda Kur’an buyruğu olan temel hükümlere uygun olup, olmadığına veya dinin kapsamında, Kur’an içeriğinde bulunup, bulunmadığına dikkat etmeden bu konularda din adına detaylı, ayrıntılı düşünceler, yorumlar beyan etmekte ve bunlar bir çok kişi tarafından din olarak, İslam’ın emri olarak algılanabilmektedir.
Kur’an’da olmayan konuların veya beşeri tercihlerin, örflerin, adetlerin dinin emriymiş gibi söylenmesi, kabul edilmesi dine ekleme, ilave yapma gayretidir, bid’attır.

Dine müdahalenin, bid’atın iyisi- kötüsü olmaz iyi niyetlerle yapılmış olsa bile günahtır.
Kişisel tercihlerin, adetlerin din kabul edildiği yerde, dinin emirleri ile adetler birbirine karışır. Bir süre sonra dinin emirleri adet gibi algılanabilir. Dinimizin aslı, esası, emirleri ile bid’at ve hurafe birbirine karışır. Dinin saygınlığı, etkinliği azalır. Allah’ın üzerimizdeki rahmeti azalır. Günümüzde yaşadığımız durum da budur.

İslam’ın kapsamını, içeriğini, özünü, esasını Kur’an belirler, bildirir.
Kulların görevi; Kur’an’a tabi olmak, iman etmek, bildirilen emirlere, yasaklara uymaktır.
Kur’an’a, dine müdahale etmek, ilaveler yapmaya çalışmak, İslam’ın evrensellik özelliği gereği olarak insanlara tanınan serbestlik alanını suistimal etmektir..
Unutulmamalıdır ki; Tevrat ve İncil, bu tür ‘iyi niyetli’ müdahaleler, eklemeler, ilaveler- bid’atlar sonucu içlerine beşeri düşünceler, adetler, örfler karıştırılmış, tamamem tahrif edilmiş, bozulmuş, özünden, esasından, aslından uzaklaşmış kitaplar haline getirilmiştir.

İslam dininin evrensellik ve zaman, mekan üstü olması özelliğini yanlış yorumlayan, yanlış bilen veya doğrusunu bildiği halde İslam’ı kendince kötülemek isteyen bazı kişiler; Bunların arasında bilim adamları, siyasal bilimciler, felsefeciler de vardır, Kur’an’ın her konuda, her zaman diliminde ve her mekan, coğrafi şartlarda, dünya varoldukça geçerli olacak çok katı, detaylı emir ve yasaklar bildirdiğini söylemektedirler.

‘Kur’an, 1400 yıl önce o günün şartlarına, sorunlarına çözüm olarak, toplumsal, sosyal yapısına uygun olarak indirilmiştir. Kur’an’la çağımızın ihtiyaçlarına, günümüzde yaşanan sorunlara çözüm bulamayız. ’ diyebilmektedirler.
Bu kişilere hemen şunu söyleyelim ki, Kur’an’ın, İslam’ın böyle bir amacı iddiası yoktur.
Kur’an, her konuda, yaşanılacak her zaman ve mekanda değiştirilemez detaylı, ayrıntılı hükümler bildirmez. Sadece İnanç ve iman konularında her zaman ve mekanda geçerli olacak evrensel ilahi hükümler bildirir bu konularda kesin biat ve itaat ister..
Allah’ın varlığına ve birliğine inanmak ile iman esaslarıyla ilgili konular haricinde, ibadet konularıyla ilgili bazı detaylar da dahil olmak üzere; yaşanan, yaşanacak zamanın ve mekanın şartlarına bağlı olarak ortaya çıkabilecek ihtiyaçlara göre değişik uygulamalar gerekebilecek konularda sadece ana temel genel hükümler bildirir.
Detaylarla ilgili çağın şartlarına, imkanlarına, ihtiyaçlarına göre serbestçe tercih, yöntem, usül, sistem belirlenebilir. İnsanlar yaşadıkları çağın sorunlarına, özgür irade ve düşünceleriyle çözümler üretebilir. Kur’an bu konuda insanlara akıl ve ilim yolunu gösterilmiştir. Kur’an, onlarca ayetinde bizlere aklı işaret eder. Güzel düşünüp, güzel işler yapmamızı ister. Çalışıp, iş yapıp değer üretmemizi ister. İlim sahibi olmamızı ister.

İslam dini, robotların hafızalarına program yüklenmesi gibi, insanların beyinlerine Kur’an hükümlerinin yüklenmesini ve bizden robotlar gibi yaşamamızı istemez. Temel hükümlere bağlı kalarak aklımızla, özgür irademizle, çalışarak, değer üreterek sorunlarımıza uygun çözümler üretmemizi ister.
Bildirilen temel hükümler; Aklı, mantığı, vicdanı olan hiç kimsenin hiç bir zaman ve mekanda itiraz edemeyeceği hükümlerdir.
Örneğin: Adaletle hükmetmek, hiç şüphesiz her zaman ve mekan şartlarında her yöneticinin uyması gereken temel ilke olmalıdır. İnsanlar tarafından hangi sistem tercih edilirse edilsin, yönetimin detaylarla ilgili tercihleri ne olursa olsun; Adil olmaları, adaletle hükmetmeleri Allah’ın temel hükmü ve aklın vicdanın insan onurunun gereğidir.

Siyaset, rejim, devlet yönetim şekli ve insanların giyinmesi, örtünmesi akla gelen ilk konular olmakla beraber daha bir çok konuda detaylar Yüce Allah’ın bildirdiği temel hükümlere bağlı kalarak yaşanan zamanın şartlarına, toplumun ihtiyaçlarına göre belirlenir…
Övgüler Allah`a Selam Peygamberlere Saygılar okuyanlara..

Yazar : Vedat Akbaşak

 


About the Author
Author

Dini Yazilar

Leave a reply

Name (required)

Website