İslam ve Dini Kaynaklar..


Tek bir yaratıcı ve onun değişmeyen yaratılış(fıtrat) prensipleri konusunda inanan çoğu insan hem fikirdir. Aynı yaratıcının dini konusunda ise maalesef fikir birliği sağlanamamıştır. Zerdüştlük, sabiilik, hinduizm, şintoizm, müslümanlık, hristiyanlık, yahudilik v. b. gibi insanların belirlediği isimlerdir. Kuran`a göre din ( ed-din, dinillah, din el haq, din el qayyime ) İSLAM`dır. Yalnız yanlış anlaşılan nokta “islam” bilinenin aksine bir din ismi değildir. İslam ” fıtri duygularla (iyilik-doğruluk-adaletle) yeryüzünde barışın sağlanmasının yolunu” temsil eder. Bilinen ve bilinmeyen bütün elçiler de “islam yoluyla” toplumlarındaki ayrışmalara çözüm getirmişlerdir. Onların toplumlarına getirdikleri çözümler ilk olarak mushaflaşmış, zaman içinde de kurumsallaşarak mevcut dinleri oluşturmuştur. Sözün özü “İslam olduk” demek lafla\sözle olmaz, sadece bu kutlu yolu hayatınıza daimedebilirseniz mümkün olacaktır.

Kuran`da bu konuya şu ayetlerle dikkat çekilir;

Kuşkusuz biz ona yolu gösterdik; ister şükredici olsun, ister nankör. (76: 3)
İşte bu bir öğüttür. Artık dileyen Rabbine bir yol tutar. (73: 19)
De ki: Ben, buna karşı sizden bir ücret değil, ancak Rabbine doğru bir yol tutmayı dileyen kimseler (olmanızı) istiyorum. (25: 57)
Uğrumuzda çaba gösterenleri yollarımıza ileteceğiz. ALLAH hiç kuşkusuz iyilik edenlerle beraberdir. (29: 69)
Hayır. Şüphe yok ki, o bir öğüttür. Dileyen onu düşünüp öğüt alır. (80: 11-12)

İhsan Eliaçık` ın dediği gibi, “(… )İslam’a “dinlerden bir din” muamelesi yapar ve onun Peygamberini de “din adamı” gibi görürseniz, her ikisini de gerçek hayat mecralarının dışına itmiş olursunuz. Kur’an’a da ‘kutsal kitap’ muamelesi yaparsanız, onu “tapınak ayinine” dönüştürür ve “ölü metin” haline getirirsiniz(…)”

Din alanında kelimeleri kutsamak, dili tanrı haline getirmektir. Dini kaynakların en büyük faydası içindeki temel ahlaki ve fıtri değerlerdeki yol göstericiliğidir. Onları kutsallaştırmak demek bir nevi “aklı örtme” demektir. Dini kitaplar ise aklın örtülmesini istemez. Kutsal olan hayatınızdaki işaretlerden ne mânâ çıkardığınız ve bunu hayatınıza ne şekilde yansıtabildiğinizdir. Yani metinde yazan infak kelimesi ya da yazılı sahifesi kutsal değldir, hayatınıza bu kavramı daim edebiliyorsanız kutsal bir iş yaparsınız.

Şimdi sizden düşünmenizi istiyorum. Dini kaynaklar olmasaydı, bu öğütleri(akıl ve vicdanınızla) kendinize veremeyecek miydiniz?

 Hakkında bilgin olmayan şeylerin hakkında ileri geri konuşma|Araştır ve sürekli tekamül et.
 Taklitçi ve tenkitçi olma|Aklını ve vicdanın kullarak kendini sürekli geliştir.
 Çevreyi ve kendini kirletme|Temiz tut ve bakımlı, tertipli ol.
 Zalimlerden ve kötülerden olma|Adil olanlardan ve muttakilerden ol.
 Komşunun hakkını ve ihtiyaçlarını yeme|Onları gözet, destek ol.
 Engelli olanları hor görme|Sağırın arkasından atıp, körün önüne taş koyma.
 Sorunlu olduğun kimseler sana bir adım yaklaştığında sen daha fazlasını yapacaksın.
 İnsanları öldürmeye yada yaralamaya teşebbüs etme|Onların hayatını kurtarmaya çalış.
 Zinaya teşebbüs etme, yapma, yaptırma|Nikah ile evlen ve gücü yetmeyenleri evlenmesine vesile ol.
 Çocuklarını toprağa gömme, kürtaj yaptırma|Onları sev, değer ver, salih bir evlat olarak yetiştir.
 Anne babana kötü söz ve davranışlarda bulunma|Onlara iyi davran ve güzel sözler söyle.
 Şartlar ne olursa olsun yalana, dolana yönelme|Sürekli doğruya yönel ve doğruyu söyle.
 Kimsenin hakkını yeme|Çalışarak emeğinin karşılığını al, sana çalışanlarında hakkını ver,
 Yetimi yoksulu itip kakma|Yetimi yoksula nezaket çerçevesinde hakkını ver.
 Cimrilik, müsriflik etme ve mallarını biriktirme|İçinden gelerek ihtiyaç fazlasını infak et.
 Emanete ihanet ve hırsızlık etme|Emanetleri sahiplerine ver, başkasının malına göz koyma.
 Fal, içki, uyuşturucu, büyü vb aklı örten işleri girme|Sabırla ve azimle çalış.
 Sahte tanrıların, aracıların önünde eğilme|Yalnız seni ve her şeyi yaratana boyun eğ.
 Kibirli, kaprisli, ukala, güvensiz olma|Çevrendekiler sana “emin” sıfatıyla baksın.
 Dedikodu, kötü sözler söyleme ve lakaplar takma, alay etme|Nasihat et, öğüt ver, güzel konuş.
 Yalancı şahitlik yapma|Kendine ya da yakının aleyhine de olsa dosdoğru şahitlik yap.
 Leş, kan ve kirli(pis) olanlardan yeme|Zorda kalmadıkça temiz olanlarından usulunce faydalan.

Veremeyecek iseniz, gerçek akıl sahibleri ve bu kaynakların gerçek muhatapları sizler olamazsınız. Çünkü elçiler bunları insanlara yeniden hatırlattılar(zikr). Maalesef sizler ancak ve ancak işin kolayına kaçan taklitçi tayfaya mensup olabilirsiniz.

“Uzak doğu yazıtlarından, Konfüçyus’un öğretilerine, Buda’nın emirleine, Maya ve Aztek yazıtlarına, Orta Afrika kabilelerinin kil tabletlerindeki ERDEMLERE, Eskimoların İNSAN YÜZÜ sözlerine, Babil, Sümer, Urartu, Pers, Türk yazıtlarındaki KANÛNLARA, Güney Amerika mağara duvarlarındaki Kabile Yasalarına, Kızılderililerin buffalo derisine yazdıkları kanunlarına ve daha bir çoğuna kadar. Neresine, hangi uygarlığına ve hangi zaman dilimine bakarsanız dünyanın aynı şeyleri bulacak ve göreceksiniz. Hepsi aynı ve tek Yaratıcı’larının kendilerini yaratırken onlar öğrettiği ve kodladığı bilgi ile beraberdiler. İnsanların imtihanın sorularının cevaplarını bilememek sorunu yoktur ve hiç olmamıştır. “(Temiz fikir sitesinden alıntı)

Çevremdeki din ile meşgul kişilere baktığımız da çoğunun “ayet savaşları” ile “kılıç-kalkan” oynadığını, arapça bilgisi olanların “meallendirmeyle ve meal eleştirileriyle” meşgul olduğunu ve kimilerinin bundan dolayı kibirlendiğini\büyüklendiğini, kimilerinin de kendisine bir “idol” belirlemiş, sürekli o kişinin yayınlarını takip ediyor ve övünerek diğerlerine aktardığını görüyoruz. Peki ya SONUÇ?

Sonuç: Fayda YOK. Dert ÇOK.

Bu manzaralar, tam anlamıyla, insani ÖZün(fıtri değerlerin) kayboluşun resmidir. Bu kayboluş aslı itibari ile bir yabancılaşmadır. İman şemsiyesi altında kaybolan insanın bu kayboluşunun sebebi, insanların görmeleri gereken yere işaretler (elçiler, kitaplar, evrendeki bütün ayetler) aracılığıyla (onların işaret ettikleri yöne) bakmaları gerekirken, bunun yerine kitaptan ve elçilerden kafalarını kaldırmamalarıdır. İslam yolu ile dirilmek yerine İslami kaynaklara gömülmek yolunu seçmişlerdir. Yaptıkları kısır döngülü tartışmalardan ne kendileri ne de çevreleri bir fayda görmemektedir.

Kuran (51: 20-21): Kesin olarak inananlar için yeryüzünde ve kendi nefislerinizde birçok alametler vardır. Hâlâ görmüyor musunuz?

Einstain: Kendi gözüyle gören ve kendi yürekleriyle hissedenler çok azdır.

Freud: Güç ve güveni hep dışımda aradım. Ama bunlar insanın içinden gelir. Ve her zaman oradadırlar.

Elçileri ve mücadelelerini anlamayan, onları ve söylemlerini hayatın içinden çıkan değilde, gökten inen(gaybtan) bir nur! gibi gören zihniyetlerin düşünceleri toplumda hakim oldukça, DİN kavramının ayakları yere basmayacak, dolayısıyla da pratiğe\uygulamaya\hayata YANSIMAYACAKTIR. Sözüm ona müslüman ülkelerin geri kalmalarının sebeplerinden biri de budur.

Bilinenin aksine, “Din insanlar içindir, insanlar din için değildir”.
(Özellikle de kendiliğinden insan olamayan beşerler içindir. )

Mustafa Çantaoğlu

Yazar : Mustafa ÇANTAOĞLU

 


About the Author
Author

Dini Yazilar

Leave a reply

Name (required)

Website