Allah`a and içiyorlar ki (o inkar sözünü) söylemediler. Oysa andolsun, onlar inkar sözünü söylemişlerdir ve İslamlıklarından sonra inkara sapmışlardır ve erişemedikleri bir şeye yeltenmişlerdir… (Tevbe Suresi -74)
Münafıklar, müminlerin arasında yaşadıkları sürece, onlar gibi davranarak, kendilerini gizlemeye çalışırlar. Müminlerin başına bir sıkıntı ve zorluk geldiğinde ya da menfaatleri çatıştığında ise gerçek yüzleri ortaya çıkar. İman edenlerin yanından ayrılırken veya ayrıldıktan sonra onlara zarar vermeye ve müminlerin arasındaki birliği bozmaya çalışırlar.
Münafıklar, karakter olarak şeytanla birebir aynı özellikleri taşırlar. Şeytan gibi, Allah’ın varlığını bilir ve kabul ederler. Ancak Allah’tan korkmak yerine, Allah’ın kalplerinde gizledikleri hainliği açığa çıkaracak bir sureyi indirmesinden korkarlar.
Münafıklar, kalblerinde olanı kendilerine haber verecek bir sûrenin aleyhlerinde indirilmesinden çekiniyorlar. De ki: “Alay edin. Şüphesiz, Allah kaçınmakta olduklarınızı açığa çıkarandır. ” (Tevbe Suresi -64)
Allah’a ve elçisine inandıklarını söyler, ancak itaat etmezler. Bunu yaparken de kendilerinin doğru olduğunu zannederek tevil yoluna giderler. Ama atladıkları bir konu vardır ki “Sözü açığa vursan da, (gizlesen de birdir). Çünkü şüphesiz O, gizliyi de, gizlinin gizlisini de bilmektedir. (Taha Suresi – 7)”
Münafıklar sana geldikleri zaman: “Biz gerçekten şehadet ederiz ki, sen kesin olarak Allah`ın elçisisin” dediler… (Münafikun Suresi – 1)
… Onlara: “Gelin, Allah`ın yolunda savaşın ya da savunma yapın” denildiğinde, “Biz savaşmayı bilseydik elbette sizi izlerdik” dediler. O gün onlar, imandan çok küfre daha yakındılar. Kalplerinde olmayanı ağızlarıyla söylüyorlardı. Allah, onların gizli tuttuklarını daha iyi bilir. (Al-i İmran Suresi – 167)
İkiyüzlü oldukları için, elçi ve Kuran’a davet edildiklerinde var güçleriyle kaçarlar.
Onlara: “Allah`ın indirdiğine ve elçiye gelin” denildiğinde, o münafıkların senden kaçabildiklerince kaçtıklarını görürsün. (Nisa Suresi – 61)
Kalplerinde hastalık bulunan münafıklar, müminlerin içinde yaşadıkları sürece kendilerini çeşitli şekillerde gizlemeye çalışırlar. Ancak Allah Kuran’da, müminlerin münafıkları tanımaları ve tedbirli olmaları için, onların bütün özelliklerini ortaya çıkarmıştır. Bu da Rabbimizin münafıklara kurduğu mükemmel bir tuzaktır. Örneğin müminler namazı, Allah ile buluşma vakti olarak değerlendirdikleri için bu randevuya sevinç içinde kalkarlar. Oysa münafıklar, bütün ibadetlerde olduğu gibi, namazı da Allah rızasını gözetmeden, yalnızca gösteriş olsun diye yaptıkları için isteksiz ve zoraki kalkarlar. Allah’ın anıldığı ortamlardan sıkılır ve Allah’ı çok az anarlar.
Gerçek şu ki, münafıklar (sözde), Allah`ı aldatmaktadırlar. Oysa O, onları aldatandır. Namaza kalktıkları zaman, isteksizce kalkarlar. İnsanlara gösteriş yaparlar ve Allah`ı ancak çok az anarlar. (Nisa Suresi -142)
Zorluk anlarında tevekkül göstermezler. Müminleri de tevekkülsüzlüğe sürüklemek ve aralarındaki birliği bozmak isterler.
İşte orada, iman edenler, sınanmış ve şiddetli bir sarsıntıyla sarsıntıya uğratılmışlardı. Hani, münafık olanlar ve kalplerinde hastalık bulunanlar: `Allah ve Resulü, bize boş bir aldanıştan başka bir şey vadetmedi` diyorlardı. (Ahzab Suresi – 11, 12)
Oysa müminler, zorluk anlarında münafıkların gösterdiği zaafın aksine, daha güçlü ve tevekküllü olurlar.
Müminler (düşman) birliklerini gördükleri zaman ise (korkuya kapılmadan) dediler ki: `Bu, Allah`ın ve Resûlü`nün bize vadettiği şeydir; Allah ve Resûlü doğru söylemiştir. ` Ve (bu, ) yalnızca onların imanlarını ve teslimiyetlerini arttırdı. (Ahzap Suresi -22)
Münafıkların en önemli özelliklerinden biri, fitneci bir karaktere sahip olmalarıdır. Bu yönleriyle müminlere sürekli rahatsızlık vermek ve müminlerin arasındaki tesanütü bozmak isterler.
Kendilerine: `Yeryüzünde fesat çıkarmayın` denildiğinde: `Biz sadece ıslah edicileriz` derler. Bilin ki; gerçekten, asıl fesatçılar bunlardır, ama şuurunda değillerdir. (Bakara Suresi -11, 12)
Kuran’da fitneci karaktere örnek olarak gösterilen, Hz. Musa’nın kavmindeki münafıkların başı olan Samiri, Hz. Musa’nın yokluğundan istifade ederek, kavmin içine fitne sokmuş ve birçok inananın sapmasına neden olmuştur.
Dedi ki: “Biz senden sonra kavmini deneme (fitne)den geçirdik, Samiri onları şaşırtıp-saptırdı. ” (Taha Suresi – 85)
Münafıkların Kuran’da bildirilen diğer özellikleri ise, inkarcılara sevgi duymaları, güç ve onuru onların yanında aramalarıdır. Oysa Allah pek çok ayetinde müminleri, inkarcıları dost edinmekten men etmiştir. Oysa münafıklar müminleri bırakıp, kendileri ile aynı özelliklere sahip, Allah’a inanmayan, ahireti unutan ve çevrelerinde bulunan herkesin de böyle olması için çaba sarf eden inkarcıları dost edinirler.
“Onlar müminleri bırakıp kafirleri dost edinirler… ” (Nisa Suresi -139)
Doğal olarak insan, her zaman güçlü olanın yanında olmak ister. Allah tek güç sahibidir. Şeytan ve yandaşları ise zayıf ve güçsüzdür. Hepsi Allah’ın kontrolündedir. Güçlünün yanında olmak isteyen müminlerin tercihi imandır. Tek güç sahibi olan Allah’ın katında, aradıkları gücü ve onuru bulurlar. Ancak akıldan yoksun şeytan ve yandaşı olan münafıklar, sayıca daha kalabalık oldukları için, inkârcıların yakınında olmayı bir güç ve onur göstergesi zannederler. Allah’ın yarattığı insanlarda bu gücü arayarak, yine Rabbimizin kendilerine kurduğu tuzağın içine düşerler. Zira “Allah, kâfirlere mü`minlerin aleyhinde kesinlikle yol vermez” (Nisa Suresi -141) ve Allah, müminleri her zaman destekler ve galip kılar.
“… izzet (güç, onur ve üstünlük) Allah`ın, O`nun Resulü`nün ve mü`minlerindir. Ancak münafıklar bilmiyorlar” (Münafikun Suresi – 8)
Münafıkların en önemli özelliklerinden biri de sözlerinde durmamaları, yalancı olmaları ve biri diğerini tutmayan sözleridir.
… Kalplerinde olmayanı ağızlarıyla söylüyorlardı… (Al-i İmran Suresi -167)
… Allah onların şüphesiz yalancı olduklarına şahidlik etmektedir. (Tevbe Suresi -107)
Müminler, iyiliği emredip kötülükten sakındırır ve ihtiyaçtan arta kalan mallarını Allah yolunda harcarlar. Münafıklar ise kötülüğü emredip iyilikten sakındırmak için çaba sarf ederler ve ellerini sımsıkı tutup isteksizce, sadece gösteriş olsun diye harcarlar.
Münafık erkekler ve münafık kadınlar, bazısı bazısındandır; kötülüğü emrederler, iyilikten alıkoyarlar, ellerini sımsıkı tutarlar… (Tevbe Suresi – 67)
Ve onlar, mallarını insanlara gösteriş olsun diye infak ederler, Allah`a ve ahiret gününe de inanmazlar… (Nisa Suresi -38)
Münafıklar hem fiziksel, hem de manevi yönden pistirler. “Gerçekten münafıklar, ateşin en alçak tabakasındadırlar… ” (Nisa Suresi -145) ayetinde Rabbimizin haber verdiği gibi bu dünyada da cehennemin en dibinden tanıdıkları pis ve iğrenç ortamlarda yaşarlar ve kendileri de layığıyla temizlenmezler. Kalplerindeki pislik görüntülerine de yansır.
Kalblerinde hastalık olanların ise, iğrençliklerine iğrençlik (murdarlık) ekleyip-arttırmış ve onlar kâfir kimseler olarak ölmüşlerdir. (Tevbe Suresi -125)
Şu ana kadar yaşayan bütün münafıklar, Kuran’da anlatılan münafıklarla aynı özellikleri göstermiştir. Allah`ın sünnetinde kesin olarak bir değişiklik bulamazsın. (Ahzab Suresi -62) ayeti gereği, bundan sonra yaşayacak münafıklar da aynı özellikleri göstereceklerdir.
Yazar : İbrahim Akın