Bu, ölmeden önce kesinlikle izlenmesi gereken bir film…
Bu, ölmeden önce kesinlikle tadılması gereken bir lezzet…
Bu, ölmeden önce kesinlikle okunması gereken bir roman…
Bu önerileri hepimiz çevremizdeki insanlardan sık sık işitiriz. Ölmeden önce yapılması gereken `şey`ler hakkında yazılmış kitaplar dahi var. Bu şeyler nedir merak ediyorsanız işte birkaçı:
Skuba dalış lisansı almak ve Havaii`deki Molokini Adasından dalış yapmak, tekne kullanmasını öğrenmek, sandalla göl ortasında balık avlamak, yamaç paraşütü yapmak, uçaktan paraşütle atlamak vb…
Şimdi bu şeylerin birçoğunu yapamamış biri olarak-ki söz konusu kitabın yazarı da henüz yarısını yapabilmiş- merak ediyorum:
Öldüğümde, Allah huzuruna yapayalnız çıktığımda sorgulanacağım konular arasında yapmadığım bu şeyler, görmediğim yerler, izlemediğim filmler, tatmadığım lezzetler, okumadığım romanlar var mı?.. Bu yerleri görmediğim, bu filmleri izlemediğim, bu lezzetleri tatmadığım ve bu romanları okumadığım için öldükten sonra pişmanlık duyar mıyım?..
Kuşkusuz insanların eğlenmeleri, gezip dolaşmaları, sohbetinden hoşlandıkları kişilerle birlikte yemek yemeleri, kitap okumaları güzel nimetlerdir. İlk buyruğu “Oku!” olan Kur`an, samimi inananlara gökleri, yeri ve ikisi arasındaki her şeyi detaylarıyla araştırmalarını, bilimsel gerçekleri öğrenmelerini birçok ayette öğüt verir:
Üzerlerindeki göğe bakmıyorlar mı? Biz, onu nasıl bina ettik ve onu nasıl süsledik? Onun hiçbir çatlağı yok. Yeri de (nasıl) döşeyip-yaydık? Onda sarsılmaz dağlar bıraktık ve onda `göz alıcı ve iç açıcı` her çiftten (nice bitkiler) bitirdik. (Bunlar, ) `İçten Allah`a yönelen` her kul için `hikmetle bakan bir iç göz` ve bir zikirdir.
(Kaf Suresi, 6-8)
Allah, iman eden kullarından, tanık oldukları yaratılış delillerini incelemelerini, olağanüstü yaratılış ilmini öğrenmelerini ve üzerinde düşünmelerini ister.
Burada yanlış olan şudur; insanlar bunları genellikle gaflet içinde yaparlar. Allah’ın varlığını unutmuş ve ölümün her an gelebileceğini düşünmeden… Yanlış olan, Allah`ın adının anılmadığı ortamlar ve Allah rızası gözetilmeden yapılan şeylerdir. Yaratılış amacını unutmuş, Allah sevgisini ve korkusunu içinde hissetmeyen, çok değerli olan zamanını ahiretine yarar sağlamayacak şekilde tüketen kişilerdir söz ettiğim.
Kuşkusuz inanan insanlar da dünya hayatının nimetlerinden yararlanırlar. Ancak gaflet perdesi ardında yaşayan kişiler gibi nimetleri yaşam amacı olarak görmezler. Allah`ın lütfettiği nimetlere şükreder, O`nun hoşnutluğu için hayırda kullanırlar.
Yaşamın her anı unutulmaması gereken şu gerçeğe göre değerlendirilmelidir:
Herkes kendi ellerinin önden gönderdikleri ile karşılık görecektir. İnsan, boş emeller peşinde koşmakla değil, sonsuz ahiretini kazanmak için çaba göstermekle sorumludur. Ahiretten gaflette olan kişiler her ne kadar yapmaları gereken şeyleri belli sayılarla sınırlandırıyor olsalar da gerçekte onların çabaları”çelişkili, parça parça” ve “darmadağınıktır. ”
(Leyl Suresi, 4)
Allah’tan uzak, kendilerince doya doya yaşamaya çalışarak, kısacık süren dünya hayatına yönelen insanlar, olayları biraz akılcı değerlendirebilseler, dünya hayatının sonsuz hayat yanında ne kadar değersiz olduğunu Allah`ın izniyle fark edebilirler.
Peygamberimiz(sav) bu konuda “ölmeden önce ölün” buyurur. İşte aklın işaret ettiği akıl budur. İnsanın, kusursuz imtihan mekanı olan dünyanın çekici süslerine aldanmayıp, ölümü sürekli hatırında tutarak sonsuz ahiret yaşamı için hazırlanması, bu gerçeklere göre yaşaması, ölmeden önce ölmektir. İnsanın ölümle birlikte gerçekleri gördüğünde, yapmadığı için pişmanlık duyacağı her şeyi yaşarken yapmasıdır. Yaptığı için ahirette pişmanlık duyacağı şeyleri de yaşarken yapmamasıdır.
Adeta şuursuzca ömrünü tüketen insan ölümle her şeyin biteceğini zannetmiş, ahirette Allah`ın huzurunda sorgulanacağını unutmuştur. Sorgulanma anı, dünyayı tercih etmiş ve Allah`tan uzak yaşamış kişi için müthiş zorludur. Yapıp ettiklerini, yerine getirmediği sorumluluklarını, ertelediklerini ve Rabb’i karşısındaki aczini düşündüğünde korkusu daha da artar. Yaşamı boyunca öncelik vererek yapıp ettiklerinin, “fırtınalı bir günde rüzgarın şiddetle savurduğu bir kül gibi”(İbrahim Suresi, 18) kılındığına şahit olduğunda yaşadığı pişmanlık daha da zorludur.
“… Davranış (ameller) bakımından en çok hüsrana uğrayacak olanları size haber vereyim mi?” “Onların, dünya hayatındaki bütün çabaları boşa gitmişken, kendilerini gerçekte güzel iş yapmakta sanıyorlar. ” İşte onlar, Rablerinin ayetlerini ve O`na kavuşmayı inkar edenlerdir. Artık onların yapıp-ettikleri boşa çıkmıştır, kıyamet gününde onlar için bir tartı tutmayacağız. ”
(Kehf Suresi, 103-105)
Yazar : Fuat Türker