ORTAK PAYDA KUR`AN VE ORTAK DEĞERLER

Dünya var olalı değişmeyen tek şey eşyanın yaratılış gayesi ve dokusunun bozulmadığı, sadece sapkınlıkların ortaya çıkışı ve kural tanımazlığın asi yaptığı insanoğlunun kendine (aslına) ve çevresine vermiş olduğu zararların tescilidir.


Böylece kısım kısım, farklı farklı tutumlar ve sonuçlar çıkmıştır ortaya. Bunlardan en önemli olanlar isyankârlık, kendini büyük görmek, eşya ve mülk sahibi, zengin olmak, ırk ve sosyal sınıf farkları, ideolojik anlamda farklılaşmalar, kavram kargaşası yaşamak, yöneten ve yönetilen arasında çok derin ayrılıklar, sevgi saygı anlayışında farklılıklar, dinler ve medeniyetler çatışması, sömürü araçlarının meşru gösterilme çabaları ve haklı olmak için başvurulan savaşlar… Oysa gerçekte düzen nasıl sağlanır, beraber yaşamanın anlamı ve önemi açısından din nasıl birleştirici rol oynar konuları aşağı yukarı bugün yaşanan dünyanın fotoğrafını ortaya çıkaracaktır bence.

Bu konularda biraz ayrıntıya girmekte fayda gördüğüm için mevzu ve bahisleri söz konusu yaparak bir şeyler paylaşmak isterim.

Konuyu farklı pencerelerden bakarak şöyle bir değerlendirelim,

1) İnsanlar ne zaman azgınlık ve sapıklıklarından dolayı uyarılsalar ve ne zaman kendilerine uyarıcı gönderilse (bir kısmı hariç) büyük oranda isyan etmiş, asıl doğruyu kendi doğrularına kurban etmişlerdir maalesef. Burada o kadar büyük bir yanılgı ve görmezliğe düşmüştür ki insanoğlu, cinayet ve türlü zalimliklerini meşru görmeye kalkışabilmiştir. Şöyle ki, petrol ya da herhangi önemli bir madde uğruna yüzlerce binlerce insanı katletmekten kendini alıkoyamamıştır ne yazık… Mevzu açıkça bilindiği için fazla tafsilat konumuzun asıl amacını saptırabileceğinden kısa kesiyorum ve herkesin vicdanında değerlendirme yapması ümidiyle bu konuyu bitiriyorum.

2) Bu mevzu hem kavmiyetçilik, hem kişisel anlamda böbürlenmek ve kibrine yenik düşmek şeklinde açıklanabilir. Tarih bu düşünce ve yanlışlar içinde helak edilmiş kişi, kavim ve milletlerle dolup taşmıştır adeta…
En çarpıcı örnekleri ise Firavun, Nemrut, Karun, Lut kavmi, Semud kavmi, Nuh kavmi, Yahudiler, Hıristiyanlar, Mekkeli müşrikler ve örnek verilebilecek nice insanlar, kavimler ve topluluklar vardır. Firavun, milletinin ilahı görüyordu kendini, bana secde edin diye emirler yağdırıyor, etmeyeni kılıç ve kuvvet zoruyla diz çöktürüyordu karşısında, oysa gerçekten onun yaptığı doğru muydu? Hayır, zan üzere ve körlüğünden kaynaklıydı yaptığı. Kim gönderildi sapık Firavun ve Kıpti kavmi üzerine, Musa (a. s. ) ve Harun (a. s. ) gönderilmemiş miydi? Sonra İsrail oğullarına gönderilmiş elçiler geldiğinde zulmünü kat kat arttırmamış mıydı Firavun? Sonuç olarak kendisi de helak edilmemiş miydi? Azgınlığın nerelere vardığı ve nasıl sonuçlandığı konusunu bireysel ve kavmi açıdan anlatmamıza destek sağlamıştır umarım. Allah’ın emirlerine riayet kurtuluşun tam anlamı ve sonucu olsa gerek.

3) Farklı dünya görüşlerine sahip olan insan yaratılışı gereği biri diğerinden hem fiziki hem de bireysel olarak farklılık gösterebilmektedir. Bunlar yaratılış özellikleri olmakla birlikte yetiştiği çevre, aldığı eğitim, ekonomik durum ve birçok dış etkenden etkilenmek üzere düşünce ve davranış geliştirebilmektedir. Bunlara kendi iç âlem yargıları da eklenince hiç beklenmeyen bir insan modeli ve bir araya gelemez mutabakat sağlayamaz anlayışlar üreten, aynı dünyada yaşayan fakat birbirine katlanamaz, birbirini anlayamaz mahlûklar halini alıyor insanlar kaçınılmaz olarak. Bu ayrılığı giderecek, toparlayacak değerler ve görüş birliği enstrümanlarına ihtiyaç duyulacaktır, bana göre bu değerlerin en başında, evrensel olarak en önemli rol oynayan İslam gelir. Allah bir ayetinde şöyle buyuruyor, “Bugün sizin dininizi kemale erdirdim, üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslam’dan razı oldum”. (Maide Suresi: 3) Anlayan ve idrak edenler için tek kurtuluş ve birleşim odağı Allah’ın İslam’ıdır. Diğer hususlar din referanslı değerlendirilip, bu konularda adil bir uygulama gerçekleştirilebilir ancak…

4) İnsanların bir diğer sıkıntı duyduğu durum, nerede saf tuttuğu, hangi fikre ve değere hizmet ettiğini bilmemesi ve dolayısıyla tutarlı bir duruş ve tutum sergileyememesinden kaynaklıdır. Açalım konuyu birazcık, ben kimim ve neye hizmet ediyorum, asıl olması gereken nedir diye düşünüp, karar vermeli, bağlı bulunacağı ve hizmet edeceği şeyler hakkında ileri derecede malumat sahibi olarak onu yaşamaya çevirmelidir insan. Unutmamak gereken bir husus hayatta kavram ve olayları dimağımızda nasıl etiketlediğimizdir ki burada insanın kendini ne kadar geliştirdiği ve ne kadar şey bildiğiyle ilgili bir durum söz konusudur. Bilmediği şeyi nereye koyacağını bilemeyecektir haliyle insan. Bu sonuç kişilik ve davranış geliştirme konusunda insanoğlunu hep zorlayacaktır. Son olarak diyorum ki, okumak, okumak, okumak çok önemlidir, ondan daha önemli olan bilgiyi hayata uyarlayabilmek marifetini edinebilmektir.

5) Bugün çok küçük bir sınıf vardır yönetilmekten hoşlanmayan ya da yönetilemeyen, diğer bütün insanlar belirli kalıplara uyum sağlamış ne isteniyorsa öyle hareket etmekte, rutin hale gelmiş emir ve istekleri (geçim, kariyer, büyüleyici özellik, toplumda yer edinme, saygı görme, zengin olup güç sahibi olma, hükmedebilme) için uğraşmakta, düzen denilen kurallara uyarak yaşamakta, sorgulama ve düşünerek yaşama sonra da yaşatma gayesini hemen hiç düşünmemektedir. Kapitalist dünya böyle istiyor, böyle küçük hedefler ve arzularla tatmin ederken insanları, asıl gayesini unutturuyor insanlara ve ülkemin insanlarına. Neden hep fakir var olmuş ve neden zenginlik bu kadar uzak kalmış, insanlar üzerinde istediğini yaptırma gücünü artırarak devam etmiş ve hala büyük bir hızla fakir ve zengin arasındaki mesafe büyüyor. Her zaman şöyle diyorum şimdi de tekrar edeyim, dünyada her bir insan, diğerine yardım etmiş olsa, en fazla bir kişi kalır yardıma muhtaç, onun da yardımına koşacak kişi çok yakında doğacaktır. Böyleyken dünyanın hali neyi paylaşamaz insan, cevabı çok açık kendi benliğindeki ihtiras tekelini aşamamak. Hiç kimsenim şüphesi olmamalıdır ki dünya kendi rezervleri ile olumlu ve hakkaniyet içinde kullanıldığı takdirde bütün insanlığa yetecektir. İhtiras ile böbürlenenler, menfaatçi asalaklar bozmakta yeryüzü düzenini.
Burada inanç ve milliyet üstünlüğü amaçlı çatışmalardan bahsetmeden geçemeyeceğim.
Şöyle ki, Yahudiler kendi dinlerinin en üstün din, kendilerinin de en üstün ırk olduğu iddiasıyla ortadalar, yanı sıra millet(ulus) üstünlüğü çatışmaları, Hıristiyanların dinen en son dine mensubiyet anlayışları ve ekonomik galibiyet ve hâkimiyet anlayışları, dünyanın bir çok bölgesinde etnik ve küçük yaşama var olabilme çekişmeleri v. s. sebeplerle zulüm aldı yürüyor. Bunları ve bu tip olayları iyi görmeli, analiz etöel, bireysel ve toplumsal refleksler geliştirmeli, insan çözüm ve adaletten yana tavır koymalıdır. Kimse küçük menfaatleri için dünya ve insanlığı satmamalı ve pazarlığını da yapmamalıdır. Çözüm adaletli bir anlayış geliştirmekle ve İslam kardeşliği ile nihayete erdirilebilir ancak, madde çatışmaları felaketten başka bir şey doğurmadı bu güne kadar bu kafayla gidildikçe doğacak çocuğun adı hep felaket olacaktır.

6) Kendi düzen ve rahatları için, uydurageldikleri sistematiği her türlü çirkin taktik ve tekniklerle empoze etmeye çalışıyor, bu taktikler yetmeyince de insan, hayvan, böcek, ağaç, hiçbir yaratığa acımadan katlediyor, sonra meşruiyet kazandırma faaliyetleri içerisine de girebiliyorlar…
Boşuna! İnsanlığa kendi şerli, kirli, oyunlarınızı oynamayın ölüm ve hesap açık bir şekilde Allah tarafından haber verilmiş, duymayan kalmamıştır, kulaklarınızı tıkayın şimdilik, güneş balçıkla sıvanamaz, siz de haklı bulunamazsınız. Her geçen gün yalnız kalmakta zalim, kendini yalnız bırakmakta aptalı olduğu zulmünün pençesinde. Gel ey kardeşim anla artık! Dünyanın boş olduğunu, dön yüzünü Hakk’tan yana, tanı onun emrini çıksın insanlık, selamet yarınlara…

7) Gerçek ve adil düzen ancak Allah yolunda yürümekle tam istikamet bulacak, insanlık bu karanlık günlerinden ve gerekse zulümden kurtulacak. Kulak vermeyen ve dinlemeyen Kur’an’ı, hep böyle mazlum, ahiret yurdunda da mahzun olacak. Uyan ey Âlem-i İslam ne olur artık uyan!

Allah, şöyle buyuruyor insanlığın tamamına:
Biz seni hem müjdeci, hem de korkutucu olarak hak ile gönderdik. Cehennem halkından sen sorumlu değilsin. Bakara: 119

Yahudiler de Hıristiyanlar da sen onların yoluna uymadıkça senden hoşnut olmazlar.
Asıl doğru yol Allah’ın gösterdiği yoldur! de. Sana gelen ilimden, sonra eğer onların arzularına uyacak olursan, Allah’tan seni koruyacak bir veli de bir yardımcı da yoktur. Bakara: 120

Kendilerine verdiğimiz kitabı hakkıyla okuyanlar, işte bunlar O’na iman eden kimselerdir. Onu tanımayanlar ise işte asıl hüsrana uğrayacaklar da onlardır. Bakara: 121

Kardeşlerim işte birleştirici, mutlu edici, adaletli, açıkça uyaran, ahreti hatırlatan, doğru ile eğri arasındaki farkı ortaya koyan evrensel beyan. Hepimiz inşallah bu beyanın farkında olarak, kitabı sağ tarafından verilenlerden oluruz umuduyla, hepiniz sağlıklı ve ilim tahsil edecek şuurla kalırsınız umarım…

Esselamü Aleyküm ve Rahmetullah ve Berekatühü.

Yazar : Bedir MÜNİR BEDİRBEYOĞLU

 


About the Author
Author

Dini Yazilar

Leave a reply

Name (required)

Website