Ş E F A A T

O gün şefaat yarar sağlamaz. Ancak, Rahman’ın izin verdiği ve sözünden hoşnut olduğu-şefaatine layık gördüğü kimse müstesna.. (Taha-109)


Bu ayette Yüce Allah, kendisinin izin verdiği kişilerin yine sadece kendisinin izin verdiği, layık gördüğü kişilere şefaat edebileceğini bildirmektedir..

Göklerde nice melekler var ki, şefaatleri hiçbir işe yaramaz. Allah’ın dilediği ve hoşnut olduğu kimseler için izin vermesinden sonraki durum müstesna.. (Necm-26)

Yüce Allah Bu ayetinde de meleklerin, sadece kendisinin izin verdiği, uygun gördüğü kişilere şefaat edebileceğini bildirmektedir..

Rahman katından söz almış-Allah’ın rızasını, hoşnutluğunu kazanmış olandan başkaları, şefaat imkanı bulamazlar-şefaatten pay alamazlar – Allah onlara şefaat etmez. (Meryem-87)

Bu ayetlerden, Yüce Allah’ın şefaate layık olanları ve şefaat etmeye izin verilecekleri belirlemede tek yetki sahibi olduğunu anlıyoruz.. Meleklerin ve izin verilenlerin görevi, Allah’ın iradesini, tercihini yerine getirmektir. Kendi başlarına insiyatif kullanmaları söz konusu değildir.

Şefaat kelimesi Kur’an’da yaklaşık 25 ayette geçer. Bu ayetlerden bazıları:

Bakara süresi 255. ayette: ‘‘O’nun huzurunda bizzat O’unu izni olmadıkça kim şefaat edebilir. ’’

Yunus süresi 3. ayette: ‘‘O’nun izni olmadıkça hiçbir şefaatçi devreye giremez’’ buyurulur.

Bakara Süresi 48. ayette: Hesap gününde ‘‘Hiçbir benlikten şefaat kabul edilmez’’ buyurulur.

En-Am Süresi 51. ayette: Kulların Allah’tan başka şefaatçisi olmadığı bildirilir.

Rum süresi 13. ayette: ‘‘Allah’a ortak tuttukları arasından kendileri için şefaatçiler çıkmayacaktır’’ buyurulur.

Zuhruf suresi 86. ayetinde: ‘‘Artık yarar sağlamaz onlara şefaatçilerin şefaati’’
buyurulmaktadır.

Şefaat konusundaki ayetler incelendiğinde:
Şefaatin Allah’ın iznine, rızasına bağlı olduğunu,
Allah’tan başka şefaatçimizin olmadığını,
Allah’ın berisinden edinilen ortakların, şefaatçilerin, şirk unsurlarının ahiret günü kimseye yarar sağlayamayacağını anlıyoruz, öğreniyoruz..

Allah’ın tek ilah, tek söz sahibi olduğu tevhid inancında bunun aksi zaten düşünülemez..

Hz. peygamberimizin Allah’ın izni dışında kendi iradesi ve insiyatifiyle şefaatçi olabileceği düşüncesinin kanıtı Kur’an’da yoktur.
Bilakis böylesine bir gücü, yetkisi olmadığını Kur’an bizlere bildirir.

De ki: “Ben kendime bile Allah`ın istediği dışında bir zarar verme yahut yarar sağlama gücünde değilim.. (Yunus-49)

Şefaat konusu tevhid inancına uygun olarak en güzel şekilde Zümer suresinin 44. ayetinde ifade edilmiş ve bizlere bildirilmiştir.
‘‘ŞEFAAT TÜMDEN VE SADECE ALLAH’INDIR – ALLAH’A AİTTİR’’

Maide suresinin 35. ayetinde: ‘‘O’na varmaya vesile arayın… ’’ buyurulur.
Ecdatperestler, Arapperestler, Emevi, Arap geleneğinin taklitçileri, tasavvufçular, mezhepçiler, tarikatçiler, cemaatçiler, evliyalar, sufiler, pirler, şeyhler, dervişler, imamlar, hocefendiler, bu ayete atıf yaparak kendilerinin ‘’vesile’’ veya ‘’şefaatçi’’ olduklarını iddia ederler. Ortak koşucu müritleri, cemaatleri de bunlara itibar ederler..
Unutulmamalıdır ki şirk, vesile ve şefaat kavramının saptırılmasından oluşmuş bir illettir.

Yanlış vesilelerden, şefaatçilerden yardım ve yarar beklemek şirk yoluna girmemize neden olur..

Bazı kişiler tarafından ‘‘din alimi, alleme’’ kabul edilen Prof. Dr. Hayrettin Karaman 10. 12. 2000 tarihinde Yani Şafak Gazetesinde bakın neler yazabilmiştir.
‘‘Allah bu sevgili kullarına (evliyalar, sufiler, şeyhler, dervişler kastediliyor. ) bazı yetkiler, imkanlar, özellikler bahşetmiştir. Bunlar şefaatçilerimizdir. (sayın Karaman’ın Zümer Süresi 44 ayetinden haberi yok heralde) Bizler günahkar olduğumuz için doğrudan Allah’tan istemeye yüzümüz yok. Belki bunlar sayesinde Allah dileklerimizi kabul eder.. ’’

Bu tür Allah’ın berisinden evliyalar edinme veya aracılar, şefaatçiler edinme yolu ile şirke sapanlar; mürşit olarak gördükleri hayatta olan veya ölmüş birisini bile Allah’ın yakın dostu sayarak, ona hayali yetkiler vererek Allah’a onun aracılığı ile ulaşmaya çalışılar.

Aslında bu kişiler, imanlarından emin olmayan, Allah’a ulaşmak, O’nun rızasını kazanmak için başkalarının desteğine ihtiyaç duyan kişilerdir. Bazende tam tersi kendisini mürşitlik mertebesinde görenler, kendilerine mürit edinmek için İnsanları yanlışa, günaha yönlendirirler, aracılara, şefaatçilere mutlak gerek olduğuna halkı inandırmaya çalışırlar..

Mürşit görünümlü müşriklerden Allah hepimizi korusun..

Kur’an, tevhid ruhuna uygun olarak Allah’a varmaya ‘‘vesileleri’’ bildirmiştir.
Bunlardan bazıları:

1-Peygamberler
2-Allah’ın vahiyleri
3-İman etmek, takvaya sarılmak
4-ibadet etmek
5-Akletmek, İlim sahibi olmak
6-Salih amel sergilemektir..

Saygılarımla,

Yazar : Vedat Akbaşak

 


About the Author
Author

Dini Yazilar

Leave a reply

Name (required)

Website