Dini Sorular (3)

Çoğu kişinin kafasını kurcalayan iki konuda Kuran’a baktık. Ulaştığımiz neticeyi sizlerle paylaşmak istiyoruz.

Erkek her zaman mirasta kadının iki katı mı alır?

Miras paylaşımını değerlendirirken sadece miras ayetlerine odaklanmamak, Kuran’daki maddi yükümlülüklere bütüncül bakmak daha faydalı olacaktır. İlk anlaşılması gereken mesele, Kuran’a göre mal, para v.b.’nin paylaşımında önceliğin vasiyette olduğudur. Kuran’ın bu açık hükmünü görmeyenler, Kuran’la alenen çelişen “Varise vasiyet yoktur” uydurma hadisine göre hükmetmişlerdir. Böylece hadisle dine ilave yapmanın ötesinde, hadisle Kuran ayeti bile iptal edilmeye çalışılmıştır. Oysa Kuran’a göre mirasın dağıtımından önce vasiyet ve borçlar halledilir. 5-Maide suresi 106. ayette ve 2-Bakara Suresi 180. ayette vasiyet yapılmasının söylendiğini görebiliriz. 4-Nisa Suresi 11. ve 12. ayette, tavsiye edilen paylaşım anlatılırken, bu paylaşmanın “vasiyet ve borçların halledilmesinden sonra” olduğu söylenir.
Kadın ve erkek mirasını incelerken, Kuran’ın tüm sistemi içinde para akışını ve maddi ilişkileri anlarsak mirastaki paylaşmayı daha iyi anlarız. Kuran’a göre erkek, evlenirken kadına mehir verir. (Mehir kadına verilir, kadının ailesine değil.) Kuran, mehirin miktarını belirtmemiş, insanlara bırakmıştır, bu nedenle örneğin maddi ihtiyaç halinde olan, evini yurdunu terkedip evlenecek olan kadın mehir olarak ev, araba v.b. isteyebilir. Koca adayıyla bu mehirde anlaşırsa evlilik olur. Eğer kadın böyle bir mehir talebinde bulunmazsa mehir bir yüzük, bir hediye, bir takı v.b. de olabilir. Mehir iki tarafın üzerinde anlaştığı bir miktardır. Fakat her durumda erkekten kadına bir maddiyat transferidir.
Ayrıca Kuran’a göre erkek, kadının ve çocukların geçimini üstlenir. Eğer boşanma olursa; çocukların masrafları, anne çocuğu emziriyorsa annenin de masrafları, Kuran’a göre erkeğin yükümlülüğündedir. Yani Kuran’a göre erkek hem mehirle hem de karısının ve çocuklarının masraflarını karşılamakla kadına yüklenmeyen bu harcamalardan sorumlu tutulur. Dul kalan kadınların ise aldıkları mehir ve diğer varlıkları geçinmelerine yeterli değilse, ihtiyaçları varsa uygun tarzda geçindirilmeleri, tüm Müslümanlar’ın vazifesidir (2-Bakara Suresi 241). Görüldüğü gibi erkeğin parası ve maddi varlığı sürekli bölünür ve üzerinde birçok sorumluluk vardır. Buna karşı Allah, erkek çocuğa, kız çocuğunun iki katı miras önerir (4-Nisa suresi 11). Miras ile ilgili teferruatlar Nisa suresi 11, 12 ve 176. ayette okunabilir. Mirasçı olan anne, baba ise mirastan ikisi de altıda bir olarak eşit hisse alırlar. Görüldüğü gibi Allah erkeğin malını böleceği, iş kurmak için sermaye gerekeceği yaşlarda erkeğe kız kardeşinin iki katı miras önermektedir. Fakat çocuğu ölen anne ve babalarda böyle endişelerin olması pek muhtemel değilken, önerilen miras her birine, hem babaya hem de anaya altıda birdir.

Kimi insanların “şu anda devir böyle, artık kadınlar da çalışıyor” veya “oğlumun hanımı da kendi de zengin, kızımın kocası da kendisi de fakir” gibi farklı özel şartlarını ifade eden durumları oluşabilir. Daha evvel de dediğimiz gibi Kuran’da esas olan vasiyettir; tüm bu miras dağıtımları, vasiyet ve borçlardan geri kalan içindir. Kişilerin özel durumları, özel istekleri varsa vefat etmeden kızlarına bırakacakları vasiyetle, oğullarıyla mirası dengeleyebilir ve Kuran’ın izin verdiği bu esneklikten yararlanabilirler. Bu konuda da gördüğümüz gibi sorun Kuran’a önyargılı yaklaşımlarda ve Kuran’ı bütün olarak kavramaya çalışmamaktadır. Yoksa Kuran, her konunun en mükemmel şekilde çözümünü sunmaktadır.

Sonuç olarak erkek ve kadın arasındaki miras paylaşımında her zaman erkek kadının iki katı hisse almaz. Mirası diğer para akışıyla beraber düşününce bazı durumlarda erkeğin neden kadının iki katı miras aldığı daha net anlaşılır. Allah’ın mirasta bazı durumlarda kadın ile erkek arasında eşit dağılım önermesi ve erkeğin kadına karşı daha fazla maddi yükümlülüğünün bulunması mirastaki dağılımın sadece cinsiyete indirgenerek açıklanamayacağına kanıttır. Sosyal yaşam cinsiyetimize indirgenemeyecek kadar karmaşıktır ve Kuran’daki sistemle tüm sosyal rollerimizi dikkate alarak bir denge durumunu sağlamayı hedefler.

Kadınlar eşleri istediği zaman onlarla cinsel ilişkiye girmekle yükümlü müdür?

Allah ne kadınlara ne de erkeklere cinsel ilişkiye girme yükümlülüğü getirmiştir. Cinsellik çiftlerin kendilerine kalmış, zamanını, sıklığını kendilerinin belirleyecekleri bir kavramdır. Bu durumdan memnun olmayanlar, ne yazık ki, kadınların cinsel ilişkiye girmeme haklarını ellerinden almak için uydurma hadislerle dine ilave yapmışlardır. Allah’ın Elçisine iftira atarak, kadını eşiyle cinsel ilişkiye zorlamak elbette dine aykırıdır. Aşağıda bahsettiğimiz uydurma hadislerin bazılarına yer veriyoruz.

“Kadın kocasının izni olmadan (farz oruç dışında) oruç tutar da orucu sebebiyle kocasının arzularını karşılamaktan kaçınırsa Allah ona üç haram işin günahını yükler.”

“Kişi cinsel ilişkide karısını çağırdığı zaman karısı ocak başında yemek pişiriyorsa da kocasının davet cevap versin.”

“Kişi karısını yatağa çağırdığı zaman (bir özrü olmadan) kadın gelmekten kaçınır, kocası da bu sebeple ona kırgın olarak gecelerse, melekler sabaha kadar o kadına lanet ederler.”

“Size cennetlik kadınları tanıtayım mı? Onlar bir hata ettikleri veya kocaları tarafından bir haksızlığa uğratıldıkları zaman kocalarına karşı: “Seni hoşnut etmedikçe uyumayacağım diyebilen kocalarına düşkün kadınlardır.”

Tüm bu ifadeler Kuran’da yer almayan bir hükmü Peygamberimize iftira atarak oluşturma çabasındadır. Ne yazık ki insanlar ve toplumlar uygulamak istedikleri birçok aktivite ile ilgili dini atıf göremeyince sözde dini atıflar üretmişler, yaptıklarına dini bir izlenim kazandırmaya çalışmışlardır. Ne yazık ki bu uydurmalar dini içinden çıkılmaz bir hale sokmuştur. Oysa yukarıda belirttiğimiz gibi cinsel ilişkiye girme veya girmeme tamamen eşlerin tasarrufundadır. Din bu konuda bir sınırlama veya zorlama getirmez. (Sadece adet döneminde ilişkiye girilmemesini ister.)

 


About the Author
Author

Comments (1)
Leave a reply

Name (required)

Website