Kadınları Diri Diri Gömenler…

Kadınları diri diri gömenler…

“Nebi-elçimizin ahlakı Kur’an ahlakıydı.”

Ayşe validemizden bize kadar ulaşan sözüyle de sabittir ki Elçimiz yürüyen Kur’an idi. Kur’anı tüm genlerine işletmiş olan Nebi- Elçimiz Rol model olarak önderimizdir. Elçimizin veda hutbesinde kadınlara yer vermesi  düşünmemiz ve sorgulamamız gereken bir konudur.

Veda Hutbesin de Nebi- Elçimiz:

Kadınların haklarını gözetmenizi ve bu hususta Allah’tan korkmanızı tavsiye ederim. Siz kadınları, Allah’ın emaneti olarak aldınız ve onların namusunu kendinize Allah’ın emriyle helal kıldınız.(Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s.)

Kulluk yarışın da eşit olan,   İman ve Takvayla ölçülen kadın ve erkek üstünlüğün de ve Elçimizin Veda hutbesin den verdiğim bu pasajla birlikte sizi Kur’anın rehberliğinde kadın erkek eşitliğini sorgulamaya davet etmek istiyorum.

Günümüz de kadınların haklarını kim savunuyor?

Erkekler,  bilinçli bir şekilde kendilerine düşen görev ve sorumlukları biliyorlar mı?

Herkes kendi hakkını savunabiliyor mu?

Kadınlar üzerinde en çok konuşan neden hep erkeklerdir?

Özgür irade vererek bizi eylemlerimizden sorumlu tutan Allah cc. seçimlerimiz de bizi özgür bırakırken biz kullar birbirimize bu şansı verebiliyor muyuz?

Sizi iki farklı uç olarak gözüken fakat sonuçta birleşen iki farklı zihin tutulmasını sorgulamaya davet etmek istiyorum.

Nasıl bir zihin tutulmasıyla karşı karşıya olduğumuz irdelemeden önce Emanet ahlakını sorgulamamız gerekir. Emanetlere karşı olan tutumumuz bizim emanetlere nasıl davrandığımızı ve Emanete olan sadakatimizi de ortaya koyar. Çünkü Sahiplenme duygusu ve emanet ahlakı paralel işleyen bir olgudur.

Bize lütuf olarak verilen her şey birer emanettir ve sınav vesilesidir. Eşlerimizin varlığı, servetimiz ve çocuklarımız bizim için birer fitne(sınav) vesilesidir. Nelere sahip olduğumuzu bir sorgulayın lütfen sorguladığımızda anlarız ki her şey bize emanet olarak verilmiştir. Aslında “Ölümün” varlığı başlı başına bize bu hakikati haykırır.

Bir sivrisineğin bizden kaptığını almaktan aciz olan insan, düşen bir kirpiğine bile söz geçiremezken nelere sahip olduğumuzu bir düşünelim…

 

Ey insanlar! Size bir örnek verildi; onu dinleyin. O Allah’ın yanında yakarıp durduklarınız var ya, hepsi bir araya toplansalar bir sinek bile yaratamazlar. Sinek onlardan bir şey kapacak olsa, bunu bile ondan geri alamazlar. İsteyen de âciz, istenen de…
(Hac-73)

Her şeyin mutlak sahibi mülkü kudret elin de tutan Allah tır.
(Bkz. Mülk-1-2)

 

“Emanete sadakat duygusu”  ile Rabbimiz biz de bir ahlak inşa ettirir.

Çağlar boyu,  erkeklerin kadın üzerinde ki otoritesini sorgulayıp araştırdığımız da zorbacı Mekke Müşriklerin  tutumuyla karşılaşırız. Yine araştırdığımız da anlarız ki değişik kılıklarda da olsa KADININ – KIZ ÇOCUKLARININ “ÖZGÜR YAŞAM” HAKKI ELLERİNDEN sürekli ALINmıştır.

Yobaz akıl ile Modern akıl sizce kadına seçme özgürlüğü veriyor mu? Maalesef günümüz de laiklik ve yobazlık çarpıtılarak propagandasını yine hep kadın üzerinden sürdürmektedir. Din alanında söz sahibi olan  çoğunluğun ve Meclisin en büyük çoğunluğunun hatta  ordunun tamamının erkeklerden oluşması biz kadınları derinden düşündürmeli…

Gündemimiz de olan “Kadına şiddet ile boşanma hakkı ” konusu  ile   “kadının başörtüsü” üzerine  odaklandığımızda “Dini birçok fetvayla”  veya   “sloganlaştırılmış puntolarla ve reklamlarla ” nasıl hipnoz edildiğimizi düşündüğümüzde gerçekten  seçimlerimizde özgür olup olmadığımızı sorgulamalıyız.

Yobaz sistemle modern sistemi karşı karşıya getirdiğimizde irdeleyebileceğimiz birçok konu paralellik gösterir. Kadına boşanma hakkı tanıyan Allahın ayetlerini görmezden gelen ve sadece kendi emelleri doğrultusunda kadını köleleştiren yobaz sistemle modern sistemi karşı karşıya getirdiğimizde “Modern yaşamın” özgürlük adına dayattığı “Birlikte yaşama” olgusuyla sonuçta terk edilen kadının mağduriyeti ile muta nikâhını karşılaştırın lütfen aynı aklın farklı versiyonlarıyla karşı karşıya kalırız. Yâda laiklik paradigması adı altında sürekli gündemde yerini koruyan başörtüsü meselesine  şahit oluruz. “Münafık” erkeklerin kendi statülerini koruyabilmek amacıyla emellerine ulaşabilmek için karısının başını açmasına fetva vermesi ile laik sistem paralellik gösterir. Aslında konuyu derinlemesine irdelediğimiz de anlayabiliriz ki Erkeklerin kendi statülerini koruyabilmeleri amacıyla sadece kendi çıkarları doğrultusunda her şeyi mubah olarak gördüklerinde kadına hep zulüm etmişler ve kadının gölgesi altında kendi varoluş emellerini gizlemişlerdir…“senin dinin sana benim ki bana..” ayetlerini temel alırsak ve gerçek anlamda kavramsal olarak  laiklik meselesini fert fert uygularsak aslında hepimizin savunması gereken laiklik sistemiyle karşı karşıya kalırız. Bundan sonra da kimse kimseyi sömürüp emelleri doğrultusunda kullanamaz. Bir düşünün lütfen nasıl oluyor da bir başörtüsü meselesi bize dayatılan laiklik olgusunu alaşağı edip sonlandırabilir? Laiklik ile başörtüsünün ne alakası var demeyin, duru bir akılla düşündüğümüz de kadının başörtüsünün oynadığı rolü daha net olarak sorgulayabiliriz.

Kadına şiddet ve Başörtüsü polemiği sürekli gündeme damgasını vurmaktadır. Aslın da kadın erkek olarak Bilincimiz öyle hipnoz edilip hapis edildi ki. Kim kimin hakkını savunuyor karmaşası yaşamaktayız.  Kadının seçme özgürlüğünü kim savunuyor karıştırdık… Aslında Kur’anın rehberliğini bıraktığımız zamandan beri kaos yakamızı hiçbir zaman bırakmamış. Kişisel haklar sürekli yönlendirilerek hapis edilmiş… Aslında Sorguladığımızda varacağımız sonuç lar Farklı imiş gibi gözükseler  de sonuçta birleşen yobaz akılla, modern akıl insanlığa seçme özgürlüğü hiçbir zaman vermiyor…

Kaç kadın ve erkek  kendi iradesiyle karar vererek sadece Allahın emrini gözeterek hareket edebiliyor?

Hepimiz sınav dünyasındayız. Seçimlerimizden ve bize verilen emanetlerden sorumluyuz. Bedenimiz, evlatlarımız ve tüm mal varlıklarımız bizim için birer sınav vesilesi.  Allah bize zulüm etmez biz kendi kendimize ve etrafımıza zulüm ediyoruz. Zulüm hakkı yerinden etmektir…

 

Ey insanlar! Sizi bir tek canlıdan yaratan, ondan eşini vücuda getiren ve o ikisinden birçok erkekler ve kadınlar üreten Rabbinize karşı gelmekten sakının. Adını anarak birbirinizden dilekler dilediğiniz Allah’tan korkun. Rahimlerin haklarına saygısızlıktan da sakının. Şu bir gerçek ki Allah, Rakîb’dir, sizin üzerinizde sürekli ve titiz bir gözetleyicidir.
(Nisa-1)

Erkek veya kadın, inanmış olarak hayra ve barışa yönelik işler yapanlar cennete gireceklerdir. Ve zerre kadar zulme uğratılmayacaklardır.
(Nisa-124)

 

Rabbim bize hakkı hak olarak görmeyi, zalimlerin zulmüne karşı dik durabilmeyi ve  hakkı hak olarak tavsiye edip  yaşamayı hepimize  nasip etsin.


About the Author
Author

MuruvvetCaliskan

Comments (3)
Leave a reply

Name (required)

Website