Geçtiğimiz günlerde bir televizyon programında Kuran mucizeleri hakkında yorumlar yapan bir ilahiyatçıya şahit oldum. Kuran’da bilimsel mucizeler olduğunu savunmanın, yanlış olduğunu iddia ediyordu. Bu görüşünü de çeşitli delillerle savunmaya çalışıyordu.
Bunlardan birincisi Kuran’ın bir bilim kitabı olmadığı, Kuran’da bu tip bilimsel mucizeler aramanın yanlış olduğu yönündeydi. Bunu desteklemek için de Kuran’dan hareketle bilim yapılamayacağını, Kuran’ın ve dinin ayrı bilimin ayrı olduğunu savunuyordu. Dahası bilim adamlarının Batıda olduğunu ve Müslüman olmadıklarını, Kuran’dan haberdar olmadıklarını savunuyordu. Bu düşüncelerden bahsettiğimiz kişinin, Kuran’daki mucizelerin nasıl savunulduğunu anlamadığını belki de anlamaya bile çalışmadığını görüyoruz. Öncelikle yıllardır Kuran’da bilimsel mucizeler olduğunu savunan pek çok kişiden nerdeyse hiçbiri bilimsel araştırmayı bırakıp, bilimi Kuran’dan öğrenmeyi önermemiştir. Benzer şekilde kimse bütün bilimsel gerçeklerin Kuran’da olduğunu savunmamıştır. Kuran’daki bilimsel mucizeleri ve bunlardan hareketle Kuran’ın ilahiliğini savunan kişiler öncelikle Kuran’da bir iç tutarlılık olduğunu, bununla beraber Kuran’ın bilimsel verilerle çelişme içinde olmadığını iddia eder. Buna ek olarak Kuran 14 asır önce gelmesine rağmen; Kuran’daki bazı ayetlerdeki modern bilimin bilgilerine işaretleri Kuran’ın ilahiliğine destek ve insanların inanmasına veya inancının kuvvetlenmesine bir vesile olarak sunarlur. Yani kimsenin Kuran’ı bilim kitabı yapma, bilimi Kuran’dan öğrenme gibi bir iddiası yok ki ilahiyatçı hocamızın Kuran’ın bilimsel mucizeleri ile ilgili eleştirisinin bir anlamı olsun.
Kuran’da bilimsel mucizelerin olduğunun savunulmasına getirdiği ikinci eleştirisi ise, Kuran’ın bilim kitabı olmadığı, Kuran’ın din ve ahlak kitabı olduğu; Kuran’da bilimsel mucize aramanın Kuran gerçek mesajı olan din ve ahlak ile ilgili mesajlarından uzaklaştıracağı idi. Kuran’a baktığımızda ayetlerin bir kısmı dinle ilgili yani imani meseleler olan Allah’ın varlığı, ahiretin varlığı, peygamberler ve kitapların varlığı, dinin önemi gibi konularla ilgili iken bir kısmı ahlakla ilgili yani uygulama ile ilgili meseleler olan emirler, yasaklar, ibadetler, ritüellerle ilgilidir. Bir kısım ayetler de evrenin, canlıların varlığına ve onların mükemmelliğine dikkat çekerken, örneğin arının bal yapması, insanın anne karnında oluşumu, evrenin, göklerin ve yerin yapısı, oluşumu gibi konulara dikkat çeker. Dahası Kuran gerek evrenle ve canlılarla ilgili ayetler gerekse diğer ayetler üzerinde derin derin düşünmemizi ve araştırma yapmamızı emreder. Dolayısıyla müslümanın görevi hem imani hem ahlaki hem de evrenle ve canlılarla ilgili ayetler üzerinde düşünmektir, bunların tamamını anlamaya çalışmaktır. Bunların biri üzerinde çalışmamız diğerine engel değildir. Tersine bunlar birbirini tamamlarlar; evren ve canlılar üzerine ayetlerde edindiğimiz bilgiler imanımızı güçlendirir. Kuran her üç gruptaki ayete de dikkat çekerken hocamıza göre sadece imani ve ameli konulardaki ayetlere odaklanmamız ve diğerlerine çok da vakit harcamamamız gereklidir.
Sonuç olarak Kuran’da bilimsel konularla ilişkili olan ve bilimsel konulara atıf yapan ayetler de imani ve ameli konulardaki ayetler kadar önemlidir. Bu ayetler gereksiz midir ya da bu ayetler üzerinde bilimsel verilere ve akla atıf yapmadan nasıl düşüneceğiz, bunları nasıl değerlendireceğiz? Ne yazık ki bahsettiğim ilahiyatçı ve diğer bazı ilahiyatçı ve din adamı Kuran’daki bu mucizelerin ve Kuran-bilim ilişkisinin öneminin farkına varamamışlardır. Bizlerin görevi bu mucizeler, delilleri araştırmak, bunlar üzerinde düşünmek, bu vesileyle Kuran’a ve Allah’a olan inancımızı güçlendirmek ve Kuran’a inanmayan insanları bu mucizeler yoluyla İslam’a davet etmektir.