Kur’an’da Savaş

Kur’an hakkındaki en büyük tartışmalardan biride Kur’an’ın insanları öldürmeyi, inanmayanlara karşı ”sırf inanmadıkları gerekçesiyle” savaşmayı emretmesi iddiasıdır.

Kur’an’ın ayetlere ve surelere bölünmüş olması onun ayetlerinin birbirinden ayrı, bağımsız olarak ele alınması gerektiği yanılgısını oluşturmamalıdır. Kur’an bir bütün olarak insanlara emirleri yasakları ve Allah’ın düzenini anlatır. Bunu yine Kur’an’ın birçok ayetinde de görebilirsiniz. Eğer bir örnek vermek gerekirse;

 


TÂHÂ
114. Gerçek hükümdar olan Allah, yücedir. Sana O’nun vahyi tamamlanmazdan önce Kur’an’ı (okumakta) acele etme ve “Rabbim, benim ilmimi artır” de.

 


Taha suresinin bu ayeti Kur’an’ın bütünlüğü için bir işarettir. Bununla birlikte Allah Kur’an’ın açıklamasını yine Kur’an ile yaptığınıda söylemektedir;

 


KIYAMET
19. Sonra şüphen olmasınki, onu açıklamak da bize aittir.

 


Allah Kur’an’da belirttiği ayetlerin açıklamasını yine Kur’an ile yaptığına göre kitabı bütün olarak ele almalı, bütünüyle değerlendirmeliyiz.


Kur’an’da emredilen savaş da yine bu şekilde her ayet ayrı ayrı değil bir Kur’an tefsiri ile bütünüyle ele alınmalıdır. Kur’an insanlarla inanmadıkları için savaşmayı emretmez. Yunus Suresi 99. ayette Allah Peygamberimize insanları inanmak için zorlamaması gerektiğini söylemektedir. Gaşiye Suresinde 21 ve 22. ayetlerde Peygamberimizin ancak bir uyarıcı olduğunu ve inanmayanlar üzerinde zorbalık yapamayacağını anlatır.


Savaş konusundaysa Allah inananlara saldırılması, bozgunculuk, zulüm gibi konularda savaşın üzerimize farz kılındığını anlatır. Bize karşı saldırı yapılması, belki biz kendimizi kurtarmış olmamıza rağmen başkalarının zulme uğraması ve belki yine biz güvende iken başkalarının bozgunculukla muhattap olması durumunda bizimde o rahatlığa rağmen canımızı o zulme uğrayanlar için ortaya koymamız herkesçe kabul edilir ki saygı duyulasıdır. Bu açıdanda bakıldığında Allah yolunda yapılan büyük bir fedakarlıktır ve bu nedenle Allah katında değerlidir. Yoksa tek başına 10-20-100 insanı öldürebildiğimiz için değil.

 


BAKARA
190.Sizinle çarpışmaya girenlerle Allah yolunda siz de çarpışın.Ama haksız yere saldırmayın/çarpışmada zulme sapmayın.Çünkü Allah, sınır tanımaz azgınları sevmiyor.

 


Ayeti dahi aslında olayı özetliyor. Kur’an mal için, toprak için, şöhret için savaşmayı reddeder, hatta ayette görüldüğü üzere yasaklar.


Tabii bu konuda bazı işgüzarlıklar da yapılmıyor değil, zaten çoğunlukla tartışmalarında nedeni bu işgüzarlık oluyor. Örneğin Bakara Suresi 191. ayeti okuduğumuz zaman tek başına ele alındığında ve araştırmamayı kafayı koymuş şekilde okunduğunda ”Onları nerede bulursanız öldürün.” cümlesiyle Kur’an’a saldırılıyor. Oysa ”Onlar” ifadesi ”Sizinle savaşanlar” anlamında kullanılmaktadır. Ayetin devamında fitnenin insanları öldürmekten daha kötü olduğu anlatılıyor. Fitne konusu başlı başına ayrı bir yazının konusudur. Yalnızca inanmamak değildir. İnsanlar arasında bozgunculuk çıkarmak, araları açmak, gizli işler çevirmek ve daha başka birçok şekilde anlatılabilir. Yine aynı ayetin devamında da Allah ”Onlar sizle savaşmadıkça sizde onlarla savaşmayın” der. Aynı şekilde çok daha sık kullanılan diğer ayet ise Tevbe Suresi 5. ayettir;

 


TEVBE
5. Haram aylar çıkınca müşrikleri bulduğunuz yerde öldürün; onları yakalayın, onları hapsedin ve onları her gözetleme yerinde oturup bekleyin. Eğer tevbe eder, namazı dosdoğru kılar, zekâtı da verirlerse artık yollarını serbest bırakın. Allah yarlığayan, esirgeyendir.

 


Ayeti bu şekliyle tek başına insanların önüne sürer, diğer ayetlere ve bu ayette anlatılmak istenene hiç değinmeden ayeti tek başına göstererek Allah’ın inanmayanları öldürmeyi emrettiğini söylerler. Burada önemli olan bir diğer nokta da şu ki; Hz Muhammed’in çok zeki olduğunu ve Kur’anı kendisinin yazdığını iddia edenler bu durumda Hz Muhammed’in o zekası tutulmuş mu ki böyle açık bir çelişkiye düşmüş, düşünmezler. Fakat tabii ki Kur’an Allah’ın sözleridir, ve Allah şaşırmaz. Ayette ilk 4 ayet ile bütünüyle okunduğunda görülür ki saldıran, antlaşmayı bozan müşriklerden bahseder. Aynı şekilde Kur’an anlaşmaya, ahde vefaya da büyük önem verir. Zaten Peygamberimizde o kendisine büyük eziyetler eden birçok defalar savaş açan müşriklerle dahi hem Mekke’de iken hem de Medine’de iken öncelikle anlaşmaya çalışmıştır.


Kur’an’ın savaş (Harb, Kıtal) geçen neredeyse bütün ayetlerinde bu hususlar çok dikkat edilmesi gerektiğini gösterircesine her defasında anlatılır.

 


BAKARA
246. Musa’dan sonra, Benî İsrail’den ileri gelen kimseleri görmedin mi? Kendilerine gönderilmiş bir peygambere: “Bize bir hükümdar gönder ki (onun komutasında) Allah yolunda savaşalım” demişlerdi. “Ya size savaş yazılır da savaşmazsanız?” dedi. “Yurtlarımızdan çıkarılmış, çocuklarımızdan uzaklaştırılmış olduğumuz halde Allah yolunda neden savaşmayalım?” dediler. Kendilerine savaş yazılınca, içlerinden pek azı hariç, geri dönüp kaçtılar. Allah zalimleri iyi bilir.

 

”Yurtlarımızdan çıkarılmış, çocuklarımızdan uzaklaştırılmış olduğumuz halde !”


Kur’an diğer yandan da mazlumun kurtarılması için savaşmayı göze almayı emreder ve buna büyük bir mükafat vaadeder.

 


NİSA
75. Size ne oldu da Allah yolunda ve “Rabbimiz! Bizi, halkı zalim olan bu şehirden çıkar, bize tarafından bir sahip gönder, bize katından bir yardımcı yolla!” diyen zavallı erkekler, kadınlar ve çocuklar uğrunda savaşmıyorsunuz!

 


Hem günümüzde hem de tarihimizde Bosna’da, Arakan’da ve daha birçok yerde zalimce müslümanları öldürenler mi daha canidir yoksa onları kurtarmak adına savaşmayı emreden Kur’an mı ? Her samimi insanın kabul edebileceği gibi bu davranışta büyük bir saygıyı gerektirir.


Başka bir ayetteyse Allah;

 

NİSA
90. Ancak kendileriyle aranızda antlaşma bulunan bir topluma sığınanlar yahut ne sizinle ne de kendi toplumlarıyla savaşmak (istemediklerin) den yürekleri sıkılarak size gelenler müstesna. Allah dileseydi onları başınıza belâ ederdi de sizinle savaşırlardı. Artık onlar sizi bırakıp bir tarafa çekilir de sizinle savaşmazlar ve size barış teklif ederlerse bu durumda Allah size, onların aleyhinde bir yola girme hakkı vermemiştir.

 

”Kendileriyle aranızda anlaşma bulunan bir topluma sığınanlar, sizinle savaşmak istemeyenler ! Sizinle barış istediklerinde Allah’ın bize onların aleyhinde bir yola girmeye izin vermemesi ! ”


Bütün bu ayetlerin varlığına rağmen hala Kur’anın canice inanmayanları öldürmeyi, kendin gibi olmayanı katletmeyi emrettiğini iddia edenler asıl caniler değiller midir ?

 

MÜMTEHİNE
8. Allah, sizinle din uğrunda savaşmayan ve sizi yurtlarınızdan çıkarmayanlara iyilik yapmanızı ve onlara âdil davranmanızı yasaklamaz. Çünkü Allah, adaletli olanları sever.


MAİDE
32. İşte bu yüzdendir ki İsrailoğulları’na şöyle yazmıştık: Kim, bir cana veya yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya karşılık olmaksızın (haksız yere) bir cana kıyarsa bütün insanları öldürmüş gibi olur. Her kim bir canı kurtarırsa bütün insanları kurtarmış gibi olur. Peygamberlerimiz onlara apaçık deliller getirdiler; ama bundan sonra da onlardan çoğu yine yeryüzünde aşırı gitmektedirler.


Bahadır Battal

http://metamorfoz1.blogspot.com/2012/08/kuranda-savas.html

 


About the Author
Author

bbattal

Comments (2)
Leave a reply

Name (required)

Website