Yazımıza böyle bir başlık atmamızın nedeni sayın Abdülaziz Bayındır hocanın sosyal medyada gündeme gelen bir telefon konuşmasına vermiş olduğu “Allah senin kiminle evleneceğini bilmez” şeklindeki cevaba karşı düşüncelerimizi ortaya koymak içindir. Bu cevabın öncelikle bir montaj ve hocayı karalamak amaçlı bir tuzak olduğu düşüncesi bende hâkim iken dün akşam (25-12-2012) yapmış olduğu derste bunları tekrarlaması bizleri hayal kırıklığına uğratmıştır. Konu ile düşüncelerimizi ortaya koymadan önce sayın hocanın telefonda söylemiş olduğu, “ben demiyorum Allah böyle diyor” sözü üzerinde durmak istiyorum. Kur’an hakkında söz söylemek durumunda olan her kişi herhangi bir ayet hakkında böyle bir söz etmek hakkına kesinlikle sahip değildir, ancak “BU AYET HAKKINDAKİ BENİM DÜŞÜNCEM BUDUR” şeklinde bir söz edebilir çünkü konuştuğu ayet hakkında eksik ve yanlış düşünceleri olduğu konusunda bir açık kapı bırakmak zorundadır, bunun aksi bir söz olan “BEN DEMİYORUM ALLAH CC BÖYLE DİYOR” şeklindeki sözler kendi anlamak istediğini Kur’ana söyletmek amaçlı sözlerden başkası değildir Kur’an hakkında söz söylemek durumunda olan kimsenin böyle bir söz söylemeye yetkisi asla olamaz. Şimdi gelelim sayın hocanın gündem olan “Allah senin kiminle evleneceğini bilmez” sözü üzerinden Allah cc`nin bazı şeyleri bilemeyeceği düşüncesinin bazı Kur’an ayetleri ışığında değerlendirilmesine.
Sayın hoca konu ile ilgili yaptığı dersteki verdiği ayetlerin yerine sadece Hadid suresi 22 ve Bakara suresi 255. ayetindeki “yalemu ma beyne eydihim vema halfehum” (onların önündekini ve arkasındakini bilir) ayetini ele alıp o ayetler üzerinde dursa idi daha doğru bir düşünceye sahip olunabilirdi. Bu onun bu düşüncesini kökünden reddeder mahiyette ayetler olduğu için sanki bile bile bu ayetler es geçildi diye düşünmekten kendimi alamıyorum, ancak sayın hoca tabiri caizse vakit geçirmeye oynayan futbolcu misali konu ile direk ilgili olmayan ayetler üzerinde durarak dersini bitirdi. Bu yazıda Hadid 22 ve Bakara 255 ve benzeri ayetler üzerinde durarak sayın hocanın iddiasının ne kadar doğru olduğu konusunda düşüncelerimizi ortaya koymaya gayret edeceğiz.
Hadid suresi 22. ayetinde Allah cc mealen şöyle buyurmaktadır.
“Ne Arzda, ne de nefislerinizde bir musibet başa gelmez ki biz onu fi’le çıkarmazdan evvel bir kitapta yazılmış olmasın, şüphesiz bu Allah’a göre kolaydır”
Bu ayette, insan ve onun dışındaki bütün varlıklarla ilgili olacak olayların bilgisinin daha önce bilindiği bizlere bildirilmektedir. Sayın Bayındır bundan önceki derslerinden birinde Hadid suresi 22. ayeti ile ilgili sorulan bir soruya “ezelde değil de yaratmadan önce kayda geçer” demektedir. Yaratmadan önce demesi ile ezelde geçmemiştir demesi çelişkili bir açıklamadır. Allah cc için zaman kavramı ile kulları için zaman kavramı aynı değildir şu ayetler buna delildir.
32-Secde Suresi –
5 Gökten yere kadar, olan bütün işleri Allah düzenler, sonra, işler sizin hesabınıza göre bin yıl kadar tutan bir gün içinde O’na yükselir.
22 – Hac Suresi –
47 Senden, başlarına acele azap getirmeni istiyorlar. Allah sözünden asla caymayacaktır. Rabbinin katında bir gün, saydıklarınızdan bin yıl gibidir.
70 – Mearic Suresi –
04 Melekler ve Cebrail o derecelere, miktarı elli bin yıl olan bir günde yükselirler.
Yukarda mealini vermiş olduğumuz ayetlere göre kullar için geçerli bir günün süresi ile Allah için geçerli günün aynı olmadığı açıktır. Şimdi sayın hocanın Hadid suresi 22. ayeti ile ilgili verdiği cevaptaki “kayda geçmiştir ama olmadan önce kayda geçmiştir ezelde geçmemiştir” sözünün içini bu ayetler çerçevesinde nasıl doldurur? Olay olmadan bir gün önce mi, yoksa bir saat önce mi yoksa bir dakika önce mi? “olay olmadan önce kayda geçmiştir fakat ezelde geçmemiştir” sözü sayın hoca için talihsiz bir çelişkidir çünkü Allah için zaman kavramı ile kullar için zaman kavramı ne kadar aynıdır onun cevabını vermek zorundadır.
Allah cc nin “sübhan” olması onun her türlü noksanlıktan münezzeh olması demekse “bazı şeyleri bilemeyeceği” şeklinde bir söz onu hakkı ile takdir edememenin bir göstergesidir. Sayın hoca konu ile ilgili yaptığı derste hem “Allah cc nin gaybı elbette bilir” deyip hem bunun aksi bir iddiada bulunması onun ayrı bir çelişkisidir.
2 – Bakara Suresi –
255. Allah, başka tanrı yok ancak o, daima yaşayan, daima duran tutan hayy-ü kayyum o, ne gaflet basar onu ne uyku, Göklerdeki ve Yerdeki hep onun, kimin haddine ki onun izni olmaksızın huzurunda şefaat edecek? Onların önlerinde ne var arkalarında ne var hepsini bilir, onlar ise onun dilediği kadarından başka ilmi ilahîsinden hiç bir şey kavrayamazlar, onun kürsîsi bütün Gökleri ve Yeri kucaklamıştır her ikisini görüb gözetmek ona bir ağırlık da vermez o öyle ulu, öyle büyük azametlidir.
22 – Hac Suresi –
75-76. Allah meleklerden ve insanlardan peygamberler seçer. Doğrusu Allah işitir ve görür. O, geçmişlerini geleceklerini bilir. Bütün işler Allah’a döner.
Bakara suresi 255 ve Hac suresi 75-76. ayetlerindeki “geçmişi ve geleceği bilmesi” ve Kur’an`ın birçok ayetindeki “gayb bilgisinin ona ait olması” bizlere yaratmış olduğu her şeyin öncesinin ve sonrasını bildiğini açıkça belirtir. “Allah senin kiminle evleneceğini bilmez” sözü devamında birçok yanlışı getirmesi açısından yanlış bir söz olduğu açıktır. Eğer Allah cc bir insanın kiminle evleneceğini bilmezse onlardan doğacak olan çocukları da bilmez anlamına gelir.
7 – Araf Suresi –
172-173. Hem Rabbin: Beni Âdemden, bellerinden zürriyetlerini alıp da onları nefislerine karşı şahit tutarak «rabbiniz değil miyim» diye işhad ettiği vakit, «evet» dediler: «şahidiz», Kıyamet günü bizim bundan haberimiz yoktu demeyesiniz. Yahut: ancak önceden atalarımız şirk koştular, biz ise onlardan sonra bir zürriyet edik, şimdi o batılı tesis edenlerin yaptıklarıyla bizi helâk mi edeceksin? Demeyesiniz.
Araf suresi ayetlerinde geçmiş zaman sigası ile belirtilen ve “beni âdem” diye bahsedilen insanların âdem ve ondan sonra gelecek olan bütün insanlar için geçerli ise “”Allah cc Ademden kıyamete kadar gelecek olan insanların bilgisinden eksik bir Allahın olması iddiası az buz bir yanlış değildir.
3 – Ali İmran Suresi –
81. Hem Allah vaktiyle Peygamberlerin şöyle misakını almıştır: Celâlim hakkı için size kitap ve hikmetten her ne verdimse sonra size beraberinizdekini tasdik eden bir Resul geldiğinde ona mutlak iman edeceksiniz ve lâbüdd ona yardımda bulunacaksınız, buna ikrar verdiniz mi? Ve bunun üzerine ağır ahdimi boynunuza aldınız mı? buyurdu, ikrar verdik dediler, öyle ise, buyurdu: Şahit olun ben de sizinle beraber şahitlerdenim.
Yine aynı şekilde Al-i İmran s. 81. ayetinde geçmiş zaman sigası ile nebilerden söz alınması olayı bize bu nebilerin bilgisinin ezelde olduğu yolundaki bir delil olma bakımından örnek bir ayettir. Allah cc, Muhammed sav in babası ile annesi aminenin evlenip Muhammed adında bir çocuk dünyaya getireceklerini bilmiyorsa böyle bir söz alındığına dair neden bu ayeti Kur’ana koysun?
Kader konusu ile ilgili olarak yanlış anlaşılan konulardan bir tanesi de Kur’anda en fazla geçen “KİTAB” kavramının müteşabih olarak kullanılmasının anlaşılamaması olarak karşımıza çıktığını görmekteyiz.
KİTAP KAVRAMININ KUR’ANDA MÜTEŞABİH OLARAK KULLANILMASI
Al-i İmran suresi 7. ayetinde kitabın ayetlerinin bir kısmını “muhkem” bir kısmının “müteşabih” olduğu bildirilmektedir. “Müteşabih” kavramının gaybi alana ait bilgilerin gaybi olmayan alana ait bilgilere benzeştirilerek anlatılması olduğunu bu konu ile ilgili yazılarımızda bahsetmiştik.
6 – Enam Suresi –
38. Hem Yerde debelenen hiç bir hayvan ve iki kanadıyla uçan hiç bir kuş yoktur ki sizin gibi birer ümmet olmasınlar, biz kitâbta hiç bir tefrit yapmamışızdır, sonra hepsi toplanır Rablerine haşrolunurlar
6 – Enam Suresi –
59. Gaybın anahtarları O’nun katındadır, onları ancak O bilir. Karada ve denizde olanı bilir. Düşen yaprağı, yerin karanlıklarında olan taneyi, yaşı kuruyu ki apaçık Kitap’tadır ancak O bilir.
10 – Yunus Suresi –
61. Ne iş yaparsan yap ve sizler ona dair Kuran’dan ne okursanız okuyun; ne yaparsanız yapın; yaptıklarınıza daldığınız anda, mutlaka Biz sizi görürüz. Yerde ve gökte hiçbir zerre Rabbinden gizli değildir. Bundan daha küçüğü veya daha büyüğü şüphesiz apaçık bir Kitap’tadır.
11 – Hud Suresi –
6. Yerde hiç bir debelenen de yoktur ki rızkı Allaha ait olmasın, o onun karar ettiği yeri de bilir, emanet bulunduğu yeri de, hepsi açık bir Kitaptadır.
22 – Hac Suresi –
70. Bilmez misin ki Allah Gökte ve Yerde ne varsa bilir, muhakkak o kitaptadır, her halde o Allah`a göre kolaydır
27 – Neml Suresi –
75. Ve Yerde, Gökte hiç bir gaip yoktur ki açık bir kitapta olmasın
34 – Sebe Suresi –
3. İnkâr edenler: «Kıyamet bize gelmeyecektir» dediler. De ki: «Hayır, öyle değil; görülmeyeni bilen Rabbime andolsun ki, o saat size muhakkak gelecektir. Göklerde ve yerde zerre kadar olanlar bile O’nun ilminin dışında değildir. Bundan daha küçüğü ve daha büyüğü de şüphesiz apaçık kitap’tadır.»
35 – Fatır Suresi –
11. Allah sizi topraktan, sonra nutfeden yaratmış, sonra da sizi çiftler halinde var etmiştir. Dişinin gebe kalması ve doğurması, ancak O’nun bilgisiyledir. Ömrü uzun olanın çok yaşaması ve ömürlerin azalması şüphesiz kitap’tadır. Doğrusu bu Allah’a kolaydır.
Yukarda vermiş olduğumuz ayet meallerinde bahsedilen “kitap” Allah cc nin indinde olan bir kitaptan bahsetmektedir (gayb konusu ile ilgili ayetlerde dikkat çekmek isteriz). Müteşabih kavramı çerçevesinde düşünecek olursak Allh cc nin teşbih ederek anlatmış olduğu kitaptan kasıt, “kitap” kelimesinin bizlerde yapmış olduğu çağrışım ile ilgili olarak düşünülmesi gerekir. Kitap kelimesi bizler için yazıldığı zaman içindekilerin unutulmaması ve nesiller boyu ondakilerin bilgi kaynağı olması gibi bir çağrışım yapar. Allah cc ise kendi indindeki kitabı buna benzeterek kendi indindeki bilgilerin unutulması kaybolması gibi bir durumun söz konusu olmadığını bizlere bildirir. Bu kelime kader konusu ile ilişkilendirildiği zaman karşımıza bazı yanlış anlamaların çıktığı görülmektedir. Bazıları, “bizim ne olacağımız önceden belirlendi ise bizim yaptığımız amellerde herhangi bir suçumuz neden olsun ve neden sorumlu tutulmaktayız?” şeklinde itirazlarda bulunmaktadır. KİTAB kelimesindeki yazılma anlamını, Allah cc nin yaratmış olduğu varlıkların akıbetinin ne olacağını önceden bilmesi ile o varlıkların yaptıkları konusundaki irade kullanımlarını ayırmak zorundayız. Allah cc hiç bir insana “sen zorla cennetlik ameller işleyeceksin” veya “sen zorla cehennemlik ameller işleyeceksin” doğrultusunda baskılayıcı bir irade vermez. Bu konudaki ilgili Kur’an ayetleri Allh cc nin yaratmış olduğu insanlara iki yol gösterdiği hangi yola gitmek isterse o yolun onlara kolay edildiğini bildirir ve insanlar bu hür iradeleri ile seçmiş oldukları iman veya küfür yolu ile kendilerine ahiretteki mekânlarını hazırlamaktadır. İşte burada Allah cc nin “EL ÂLİM” isminin tecellisi gereği o kulların ne gibi bir amel yapacağını bilgisi gündeme gelir yani Allah cc kullarına hür irade vererek onların yapmış olduğu amelleri bilmektedir onun bunu bilmesi o kulları yapmış oldukları amelleri engellemek veya desteklemek ile bir ilgi yoktur aksi takdirde cennet ile cehennem ile karşılık verilmesinin adaletsiz olacağı açıktır ve Allah her türlü adaletsizlikten de münezzehtir.
Sonuç olarak, Sayın Bayındır hocanın “Allah bir kimsenin kiminle evleneceğini bilmez” ve “bunu ben demiyorum Allah diyor” şeklindeki yanlış sözlerini yukarıda vermiş olduğumuz ayetler doğrultusunda, Allah cc nin her türlü noksandan münezzeh olması, gayb bilgisinin onun katında olmasından hareketle bu bilginin geçmiş ve geleceği kapsadığını göz önüne alarak yeniden düşünmesini ondan faydalanan bir kişi olarak tavsiye ediyoruz.
EN DOĞRUSUNU ALLAH CC BİLİR.