Lut Kavmi ve Eyke Halkının Günahları

“Şuara Suresinden İzdüşümleri | 6.Bölüm”

Surenin devamında Lut kavmi ve onların işledikleri günahlar geliyor bu kez önümüze. Kuran’da helak edildikleri bildirilen kavimler içerisinde en sarsıcı olanlarından biri de Lut’un kavmidir. Onların işledikleri günahların mahiyetini hemen herkes biliyordur.

26-Şuara 160, 161, 162, 163, 164 Lut’un halkı da elçileri yalanladı. Kardeşleri Lut onlara demişti ki, “Erdemli olmayacak mısınız?” Ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim. Allah’ı dinleyip bana uyun. Ben sizden buna karşı bir ücret istemiyorum. Benim ücretim yalnız âlemlerin Rabbine aittir.

 

Aynen Musa gibi, İbrahim gibi, Salih gibi, Nuh gibi, Hud gibi Lut da kavmini benzer şekilde uyarmış. Dini anlamda demek ki onun halkı da diğer kavimler gibi davranmışlar. Ama kendilerine özel büyük bir sorunları da yok değildi.

26-Şuara 165, 166, 167, 168, 169 Siz halkın arasından erkeklere mi yöneliyorsunuz? Rabbinizin sizin için yarattığı eşlerinizi terk ederek? Siz gerçekten haddi çok aşan bir toplumsunuz. Dediler, “Bak Lut, bu tavrına son vermezsen sürülenlerden olacaksın.” Dedi ki, “Ben, bu davranışınızı iğrenç buluyorum.” Rabbim, beni ve ailemi bu yaptıklarından kurtar.

 

Bu noktada beni en çok üzen şeylerden birini burada yeri geldiği için söylemek istiyorum. O da şu ki bugünkü izdüşümünde o kavmin işledikleri günahı halen işleyenlere “Luti” isminin verilmesi! Ki bu ismi veren kaynak da insanların saygıyla rağbet ederek okuduğu (!) Celaleddin Rumi’nin Mesnevisi. Oraya ünlemi koydum, çünkü insanlar aslında Mesnevi’yi de okumuyor. Çoğunluk onu raf süsü olarak görüyor. Elbette samimiyetle okuyanlar vardır ama bugün birçoğumuza sorulsa Mesnevi’deki satırlarda, beyitlerde neler var diye, bir iki cümlenin ötesine geçecek ya da birkaç beyitten oluşan şiirsel ifadelerin üstüne koyacak bilgimiz yoktur. İlk akıllara gelen “kendini bilmek” veya “ne olursan ol gelmek”tir. Oysa bu son sözün bile İran’lı bir mütefekkire ait bir deyiş olduğu ileri sürülmektedir.

Mesnevi kitabında, insanın yaratılışına aykırı böyle bir günahı işleyenlerin bir peygamberin ismiyle anılması o kitabı benim gözümde aynen iddia edildiği gibi Tevrat şerhi Mişnavi yapıyor. Aynı zamanda hatırıma güncel Tevrat’tan Lut ve kızlarının anlatıldığı bölüm geliyor. İkişerli mısraları düşünürken hemen ardından o kitapta (Mesnevi’de) rastladığımız başka şeyler de aklıma geliyor. Niçin Allah aşkının anlatıldığı bir kitapta büyük adamların küçük oğlanları istismar ettiği hikâyeler anlatılır? Niçin Allah’a bağlılığın anlatıldığı bir kitapta luti sıfatıyla hemcinslerin eşcinsel tasvirleri bulunur? Niçin insan onurunun, kendini bilmenin anlatıldığı bir kitapta kendini bilmez kadınların hayvanlarla sapık ilişkileri sahnelenir? Yok mu Allah aşkının ve kendini bilebilmenin anlatılacağı daha derin kıssalar ki, bu iğrenç tasvirler etrafında zihinler bulandırılır? Niçin kocasının önünde aşığıyla oynaşanların fıkraları anlatılır böyle huzur verici kabul edilen bir kitapta? İyi niyetle!!! Tamam ama niçin böylesi, niçin niçin niçin… Bu soruların cevabı verilsin de ondan sonra biz de daha bir saygıyla bakalım nereye bakılacaksa! Niçin Allah için pervane olan adamlar etekli elbiseler giyerek bir elleri semada bir elleri yerde dönerler? Şu hareket ve şu kıyafet şunu şunu temsil ediyor meselesi değil anlamak istediklerimiz. Başka yolu kalmamış gibi neden böyle, niçin böyle? Kuran’ın ince üslubu hiç mi örnek alınmamış bazı şeyler anlatılırken! Hakikaten niyetim saygısızlık etmek değil, anlayabilmek istiyorum, ama verilen cevapları mantığıma oturtamıyorum. Şimdi bunları söylüyorum diye Rumi (Roma Anadolusunda yaşayan) Celaleddin’e ve Mişnavisine (pardon Mesnevisine) gerektiği düşünülen saygıyı göstermemem bu sapkın içerikli hikâyelerin dine dahi atfedilen bir kaynakta uluorta sergilenmesinden, bir takım cinsel sapkınlıkları işleyenlerin bir resulün ismiyle anılmasından daha mı ağır bir hakaret!!!

Denilebilir ki bu anlatılanlardan ders çıkartılması için yazılmışlardır oraya! Tamam hadi bunları bir tarafa bırakın. İsteniyorsa Mesnevi’nin iyi yerlerini iyi yönlerini görelim tabi, içine de bakmayalım isterseniz. Sadece önsözüne bakalım. Göreceksiniz ki Mesnevi için (eğer o yazmışsa) Celaleddin’in tanımlaması sanki Kuran’ın hatta daha iyisi bir kitabın tanımlaması gibidir. Allah Mesnevi ile kimilerini doğru yola sokar, kimilerini azdırırmış!!! İçinde kandil bulunan kandillikmiş!!! Şanı yüce kâtiplerin elleriyle yazılmışmış!!! Temizlerden başkası ona dokunamazmış!!! Alemlerin Rabbinden inmeymiş!!! Batıl onun ne önünden ne arkasından gelebilirmiş!!! Allah onu korur, gözetirmiş!!! Lafzı az manası çokmuş!!! Mesnevi’ye sıfatlarını Allah vermişmiş!!! Bunlar Mesnevi için atfedilen sözler, başkası için değil… Kuran’da Kuran için ne söylenmişse azı değil fazlası burada var. Üstelik niye sahiplik, niye Mevlana!!! Daha ne diyeyim… İşte izdüşümü.

Şuara suresine diğer ayetlerle devam edelim…

26-Şuara 170, 171, 172, 173, 174, 175 Onu ve tüm ailesini kurtardık. Yalnız bir yaşlı kadın hariç; geride kalanlardan idi. Sonra diğerlerini yerle bir ettik. Üzerlerine bir çeşit yağmur yağdırdık; uyarılanların yağmuru ne felaketli bir yağmurdur. Bunda bir ders var; ancak çokları inanmaz. Kuşkusuz senin Rabbin Üstündür, Rahimdir.

 

Eşcinselliğin halen normal bir tercih olduğunu savunan görüşün bu kapsamda kendini bir gözden geçirmesinde fayda olduğu muhakkak. Çok da uzatmak istemiyorum. Lut kıssasının diğer ayrıntıları biliyorsunuz, başka surelerde de anlatılıyor. Şuayb kıssasıyla devam edelim…

26-Şuara 176, 177, 178, 179, 180 Eyke halkı da elçileri yalanladı. Hani onlara Şuayb: ‘Sakınmaz mısınız?’ demişti. Ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim. Allah’ı dinleyin ve beni izleyin. Ben sizden, buna karşı bir ücret istemiyorum. Benim ücretim yalnız alemlerin Rabbine aittir.

 

Bir kez daha görüyoruz ki Şuayb da aynen diğer elçiler gibi tebliğine başlamış. Eyke halkı için özellikle vurgulanan suç nedir ve bugüne izdüşümünde o suç da işleniyor mu bakalım…

26-Şuara 181, 182, 183, 184 Ölçüyü tam yapın, eksiltenlerden olmayın. Doğru ölçek ile tartın. Halkın eşyalarını değerinden düşürmeyin ve yeryüzünü bozgunculuğa fesada vermeyin. O sizi ve sizden önceki nesilleri yaratan Yaratıcıdan korkun!

 

Kuran öyle bir açıklamış ki ayrıca bir şey söylemek bile yersiz aslında. Bugünkü izdüşümünde tartıda adaletsizlik mi arıyorsunuz, var. Halkın cebindeki elindeki malların değeri düşerken yeni alacağı malın değeri sürekli artıyor mu, var. Bilindik dünya sermaye sisteminin açıkları her ne ise aynen bu ayetlerde karşımıza çıkmakta. Üstelik bu kapsamdaki bozgunculuk ve fesat uluslar arası devletler politikası haline bile gelmiş durumda. Çok söz söylemeye gerek yok. Bakalım Eyke halkı nasıl cevap vermiş…

26-Şuara 185, 186, 187 Dediler ki, Sen büyülenmişsin. Sen sadece bizim gibi bir insansın ve biz senin yalan söylediğine inanıyoruz. Eğer doğrulardansan o halde üzerimize gökten parçalar düşür.

 

Başka da bir şey beklenmezdi zaten. Büyülendin, delirdin, sapıttın derler her zamanki gibi. Yalancı derler ve ne söylese yalanlarlar. Korkutulduklarında azabı getir de görelim derler. Alay ederler. Çünkü karşılarındaki senin gibi benim gibi onlar gibi bir insandır.

26-Şuara 188, 189, 190, 191 Dedi ki, “Rabbim sizin ne yaptığınızı çok iyi bilir.” Onu yalanladılar, nihayet o gölge gününün azabı, kendilerini yakaladı. Gerçekten o, büyük bir günün azabı idi. Bunda bir ders var; ancak çoğunluk inanmaz. Kuşkusuz, senin Rabbin Üstündür, Rahimdir.

 

İnsanlar tarih ötesinden beri birbirlerine ne kadar da benzer şekilde yalanlamışlar, ne kadar da benzer şekilde cevaplar vermişler elçilere…

Şuara suresinin bundan sonraki ayetlerine Kuran ile ilgili çarpıcı gerçekler anlatılmaya başlanıyor… Devam etmek ümidiyle…

kalemzade.net

twitter.com: @kalemzade


About the Author
Author

Kalemzade Kamil

Comments (1)
Leave a reply

Name (required)

Website