Yüzdesel olarak tam bilemesem de dünya nüfusunun büyük bir kısmı Allah’a inanmaktadır. Bu da beraberinde cennet ve cehennem inançlarını getirmektedir. Cennet inananlar için bir ödül, cehennem ise ceza yeridir. Peki insanlar işledikleri suçların cezasını sadece öldükten sonra ahirette mi çekerler? Yoksa bu dünyada da onlar için bir ceza var mıdır? Bu dünyada işlenen günahlar/suçlar cezasız kalır mı? Aslında bu soruyu kendimize sormadan önce Kuran’ın bu dünyadaki yaşantımızın amacı hakkında bize vermek istediği mesajı düşünelim?
“Yemin olsun ki, mallarınızda da canlarınızda da imtihan edileceksiniz. Ve yemin olsun ki, sizden önce kendilerine kitap verilenlerden de şirke batanlardan da incitici çok şey dinleyeceksiniz. Sabreder, takvaya sarılırsanız işte bu, iş ve oluşların en zorlularındandır.”
Ali İmran-186“Bilin ki, mallarınız ve çocuklarınız sizin için bir imtihan aracıdır. Allah’a gelince, büyük ödül O’nun katındadır.”
Enfal-28“Onlardan bazı çiftlere, kendilerini imtihan etmek için iğreti hayatın süsü olarak verdiğimiz nimetlere gözlerini dikme! Rabbinin rızkı hem daha hayırlı hem daha süreklidir.”
Ta-Ha-131“Şu da bir gerçek ki, mallarınız ve çocuklarınız bir imtihan aracıdır. Allah’a gelince, onun katında büyük bir ödül vardır.”
Teğabün-15
Ayetlerden de anlaşıldığı üzere bu dünya bir imtihan yeridir. Başımıza gelen iyi ya da kötü her şey bizim için birer imtihandır. Bunlara karşı göstereceğimiz tepki imtihanın bir parçasıdır. Bu sebeple bu dünyada inanan insanların başına sürekli iyi şeylerin gelmesi beklenemez. İnanan bir kulun başına gelen musibet sonunda güzellikle bitmeyebilir. Bize düşen bu imtihanlarda Allah’ın rızasını kazanabilmektir. Bir dönem çokça seyredilen bir programda olduğu gibi, kötülük yapan her insanın sonu kötü olmayabilir. O insanlar hayatlarının geri kalanını mutlu geçirebilirler Bilmemiz gereken ya da bir başka ifade ile aklımızdan hiç çıkarmamız gereken öldükten sonra hesaba çekileceğimizidir. Bizlerin yaptıklarımızdan sorumlu tutulacağımızdır. Zaten Allah dışında hiçbir varlığın herkese hak ettiğini vermesi mümkün değildir.
Dünya hayatı bir imtihan yeri ve bu dünyada yapılan her şeyin hesabının ahirette sorulacağı gerçeği var iken bugün ne yazık ki etrafımıza baktığımızda insanların bir bencillik içerisinde ömürlerini mal edinme yarışı içerisinde tükettiklerini görmekteyiz. İnsanların akıl almaz bir biçimde biriktirme çabası ahireti ikinci plana atmalarına sebep olmakta. Bu mal edinme tutkusu insanını Allah’ın rızasını kazanmak olan asıl yaşama amacını bir kenara itmesinin yanı sıra onu pek çok günaha da itmektedir. Diğer insanlara karşı yapılan haksızlıklar, yetimin hakkını yemek, ticarette yapılan hileler gibi.
“Şunda kuşkunuz olmasın ki, zulme başvurarak yetimlerin mallarını yiyenler karınlarına doldurmak üzere bir ateş yemekten başka bir şey yapmazlar. Ve onlar yakın bir zamanda, korkunç acılar veren bir azaba dalacaklardır.”
Nisa-10“Ölçtüğünüz zaman tam ve dürüst ölçün. Hilesiz teraziyle tartın. Bu, hem hayırlı hem de sonuç bakımından güzeldir.”
İsra-35“Yetimin malına yaklaşmayın! Ancak rüştüne erişinceye kadar en güzel yolla ilgilenme hali müstesna. Ölçme ve tartmayı tam bir dürüstlükle yerine getirin. Hiç kimseye yaratılış kapasitesinin üstünde yükümlülük getirmiyoruz. Konuştuğunuz zaman, yakınlarınız/aleyhine de olsa, adaleti gözetin. Ve Allah’a verdiğiniz söze sadık kalın. Düşünüp öğüt alasınız diye O size bunları önerdi.”
En-am-152
İnançlı insanların bu insanları görüp, onların mal ve makamlarına imrenmek yerine bu dünyada yapılan her şeyin hesabını ahrette sorulacağını unutmamaları gerekir. Kısacası asıl olan ahirettir.
“Kıyamet günü için adalet terazilerini kuracağız/adaleti terazilere koyacağız. Hiç kimseye zere kadar zulüm edilmeyecek. hardal tanesi kadar birşey olsa onu ortaya getiririz. Hesapçılar olarak biz yeteriz!”
Enbiya-47