Tanrı Yokmuş’muş!

Zıddıyla Düşün!…

Çok kızdırdılar beni. Zorla mı kabul edeceğim arkadaş! Haliniz ortada! Şöyle bir gerinip “Tanrı diye bir şey yok!” dedim sertçe “Tanrı dediğiniz, kendi kendinize uydurduğunuz bir şey! Tanrı insanları değil, insanlar Tanrı’yı yarattı! Eğer bu Tanrı saplantınız olmasaydı yeryüzü ne kadar mükemmel bir yer olurdu!”

Beni dikkatle dinleyen birisi sözümü bitirdiğim an çılgınlar gibi caddede koşmaya ve bir çığırtkan gibi “Tanrı yokmuş!” diye bağırmaya başladı “Öyle bir şey yokmuş ahali!”

Bana inanamayanlar bile o adama inandılar. Birbirlerine hayretle ve şaşkınlıkla Tanrı’nın olmadığını söylemeye başladılar. Artık herkes anlamaya başlamıştı gerçeği! Tanrı yoktu! Artık her duyan öldürüyordu tanrısını! Böyle devam ederse ne de güzel olurdu! Artık uyanmaya başlıyordu herkes! Tanrı yokmuş! Tanrı yokmuş! Tanrı yok! Artık özgürüz! Siliniyordu bu maskeli fenomen yeryüzünden!

Sevinçle evime gittim. Elime patlamış mısır paketini alırken, televizyonu açtım. Son dakika haberleri hep aynı konuyla ilgiliydi. Altyazılar kalın puntolarla veriyordu haberi: “Tanrının olmadığı bildirildi! Tanrının olmadığı ispatlandı! Tanrı yalanmış! İsviçreli bilim adamları Tanrı’nın olmadığını kanıtladı!”

Bütün gece çalkalanmış dünya! Tanrı yok, Tanrı yok, diye! Belki de ilk defa bu kadar rahat bir uyku çekmek üzere huzurla yattım yatağıma!

Sabah uyandım ki bir ben kalmışım unutmayan. Tanrı fikri silinmiş beyinlerden… Komşulardan kime bahsettimse “O da kim?” diye sordular “Biz böyle bir şey duymadık daha önce!” Öyle sevindim ki! Artık herkes benim gibiydi. Kimse artık Tanrı diye bir şeyin varlığına inanmıyordu!

Sokakları gezmeye başladım. Ama nedense herkeste tuhaf bir hüzün, bir yılgınlık ve bir huzursuzluk vardı. Gözler sanki ağlamaktan morarmış, dudaklar mutsuzluktan ve endişeden kımıldamak bile istemiyordu. Her köşe başında sinmiş ve kendi kendine “Her şeyi düzeltecek bir şey vardı ama hatırlayamıyorum!” diye mırıldanıyordu çokça insan. Ümitsizlik, amaçsızlık, güvensizlik ve dayanak bulamamışlık sarmıştı bedenleri.

Sonra bir mahalleye girdim. Altı üstüne geliyordu. “Başıma gelenler kötülerin yanına kâr kalmayacak!” diye bağırıyordu birisi, bir diğeri “İntikam! İntikam!” diye ortalığı çınlatırken! Malı çalınan hakkını arayamıyor, öldürülen bebeler sokaklarda çürümeye terk ediliyordu. Yavaş yavaş insanların içindeki doğruya endeksli her şey siliniyordu. An be an insanlar çıldırıyor gibiydi. Herkeste bir korku bir telaş! Kimsenin kimseye güveni yoktu. Kadınlar tecavüzlere uğruyor, kaçarken başkasına yakalanıyorlardı. “Bir daha mı geleceğim dünyaya!” diye ortalığı inleten insanlar tarafından dükkânlar ve mağazalar talan ediliyor, insanlar her öfkelendiklerini hemen orada öldürüveriyorlardı.

Yüksekçe bir yere çıktım. Şehre doğru baktım. Her yerden dumanlar çıkıyor, yer yer küçük volkanlar patlamaya başlıyor, denizin dalgaları büyüyerek içerilere akmaya başlıyordu. Aslanlar, kaplanlar ve ayılar şehirlere hücum ediyor, insanları parçalıyorlar, vahşi kuşlar sürüler halinde parklardaki bahçelerdeki her şeye saldırıyorlardı. Tüm sürüngenler ve böcekler talan ediyorlardı yeryüzünü. Beslediği kedi köpek sahibine saldırıyor, sinekler her yiyeceğe üşüşüyorlardı. Tanrı yoktu! Gökyüzünde yıldızlar sağa sola kayıyor, koca bir ateş kütlesi güneşin önünden savrulup geçiyordu. Ardından bir göktaşı yağmuru başlıyor ve koca koca manyetik patlamalarla yeryüzü parçalanıyor ve yavaş yavaş evren içine çöküyordu.

“Tanrı vaaar!” diye bağırdım “Vazgeçin bu öfkenizden, vazgeçin kininizden!”

“Tanrı vaaar!” diye bağırdım “Tanrınızı değil şeytanınızı öldürün!”

“Tanrı vaaar!” diye bağırdım “Kesinlikle var! Siz farkında değilsiniz!”

Tanrı yoksa ahlak yoktu. Tanrı yoksa düzen yoktu. Tanrı yoksa kanun yoktu. Tanrı yoksa dünya yoktu. Tanrı yoksa yeryüzü, güneş, ay, yıldızlar, gökyüzü, kâinat yoktu! Yediklerini hazmetmeye bile gerek yoktu. Tanrı yoksa oksijen yoktu. Nefes yoktu. Kalp atışı yoktu. Tanrı yoksa ben yoktum!

Sonra uyandı ateist… Bir “oh” çekip “hepsi rüyaymış” dedi. Tanrılar yokmuş, sadece Tanrı varmış, dedi. İyi ki de varmış. O bıraksaydı herkes birer tanrı olur ve hep birlikte yok olurlardı. Meğer tepkim Tanrı’ya değil, hem O’nun yerine kendilerini veya başkalarını ilah edinenlere, hem de o merhametli Tanrı’yı sevmek yerine ondan çokça korkan kendimeymiş! Affet Allah’ım. Senden korkan sana yaklaşmalıymış meğer. Sen sevilecek ve dayanılacak olanmışsın. İyi ki varsın. İyi ki teksin. İyi ki her şeyi çekip çevirensin. Sen olmasan iyilik de olmazdı. Sen olmasan biz de olmazdık. Ama biz olmasak Sen yine olurdun. Bütün teşekkürüm sanadır.

www.kalemzade.net

twitter.com: @kalemzade


About the Author
Author

kalemzade

Leave a reply

Name (required)

Website