Hepimiz Tatil İçin Yaşıyoruz

Hepimiz Tatil İçin Yaşıyoruz

Bu dünya hayatı birçoğumuz için tam olarak bir oyun, eğlence, bir süs, bir gösteriş, bir gurur aracıdır. Dünyayı çok sever ve ona gönülden bağlanırız. Böyle olunca da apaçık ve aydınlık olan hakikatle yüzleşmekten kaçar, karanlık samanlıkta iğne ararız.

İnternette bu reklam sloganını gördüğümde epey bir garipsemiştim önce. Sonra bir an düşündüm ve çok da haksız olmadığını fark ettim. Öyle ya gerçekten birçoğumuz bir anlamda tatil için yaşıyoruz. Yılın on bir buçuk ayında gece gündüz demeden çalışıyor, on beş gün de, yaygın bir ifade ile “krallar gibi” tatil yapıyoruz. Hatta çoğu tatilin taksit ödemesini, bir sonraki tatile kadar ancak bitiriyoruz.

Ah şu tatil planları. Günler, haftalar, aylar öncesinden başlayan heyecan içindeki bekleyişler. Defalarca bakılır gidilecek yerin fotoğraflarına, aktivitelerine, önceden gidenlerin yazdıkları yorumlara. Nerede ne yenir? Nerelerde gezilir? Hem fazla para ödemeden hem de lezzet alarak yemek yenebilecek mekânlar hangileridir? Girişi ücretsiz olan plajlar nerededir?

Giderken yanımıza alınacakların haftalar öncesinden ayrıntılı hesabı yapılır. Bu da yetmez tatil yapmak için seçilen yerde ne kadar isabetli bir karar alındığı konusunda önce kendimizi ikna etmek sonra da ne kadar akıllı ve becerikli olduğumuzu başkalarına ispat etmek için sabah akşam eşe dosta gidilecek tesisin özellikleri anlatılır. Verilen paranın son kuruşuna kadar hakkının alınması uğruna, sabah akşam normalin çok üzerinde tıka basa yenir, içilir. Güya tatilde vücudumuz ve ruhumuz dinlenecektir. Oysa tatil yapmak için gelmemiştik bu dünyaya. Ya da en azından iki hafta güzel tatil yapabilmeye endeksli olmamalıydı tüm bu çaba.

Taksit demişken neredeyse hepimizin hayatı bir şeyleri taksit halinde ödemekle geçiyor. Haddinden fazla şeye ihtiyaç duyulduğu gibi haddinden fazla gereksiz şeyler uğruna ömür tüketiliyor. Ancak yaşanılan bu hayatın hesabının taksit halinde ödenemeyeceği unutuluyor.

İnsanın kendini harcayarak bu dünyada yapabileceği en büyük tatil ne olabilir? Hangi şey bize Allah’ın rızasının ve cennet nimetlerinin vereceği huzur ve hazzı verebilir? Hal böyleyken insan neden ahireti için değil de gelip geçici dünya için tükenir? Aslı varken neden sureti ile ilgilenir? Neden geçici olan mutluluklar uğruna kalıcı olandan yüz çevirir?

Dünyadaki nimet ve güzellikler Allah’ın ahirette bize neler vereceğinin birer göstergesidir. Bunların gösteriliş amacı, bunlara aldanalım diye değildir. Gerçek anlamda inanan bir insanın dünya ve ahiret arasında kurması gereken şey, tam olarak dengedir. Sadece bu dünya düşünülerek yaşanan bir hayat, insana ahiretten umudunu kestirir.

Hepimiz tatil için yaşıyoruz demek, hepimiz kendimiz için yaşıyoruz demektir esasen. Oysa insan kendisi için var olmamıştı. En başta onu yoktan var eden Rabb’ine sonra da Rabb’inin tüm yarattıklarına karşı sorumlulukları vardı. Dolayısıyla sadece tatil için, yemek içmek ya da cinsel ihtiyaçlarını gidermek için yaşayamazdı. Anlamı ve değeri olmalıydı hayatının. Hayatı verenin kurallarına göre belirlenmiş bir anlam ve değeri.

Rabb’imize yönelmedikçe hiçbir zaman bilemeyeceğiz nedir bu hayatın anlam ve değeri. Bilemeyeceğiz, bizi biz yapacak olan şeyi. Hep başka yerlere bakacak ve gelip geçici şeylerde arayacağız mutluluğu. Tüm güzelliklerin kaynağının ve yaratıcısının Allah olduğunu fark etmedikçe, gerçek anlamda huzur ve mutluluğa erişemeyeceğiz.

Ey nefsim! Unutma ki hayattaki hedefler belirlenirken hesaba katılacak ilk formül şudur: Öldükten sonra önemli olacak ne ise yaşarken de önemli olan odur.

Not: Bu yazı, Dr. Emre Dorman’ın “Kendini Kınayan Nefis” isimli kitabından alınmıştır.


About the Author
Author

Editor 1

Leave a reply

Name (required)

Website