Günümüz dünyasının en büyük sorunlarından biri şüphesiz bireysel veya toplumsal şiddet sorunudur. Şiddet, baskı, zorlama, zulüm, gasp gibi kavramlar insan onurunu ayaklar altına alan ve insanlığa karşı işlenmiş olan en büyük suçlardandır. Maalesef islamın karşı karşıya kaldığı en büyük suçlamalardan biri eskiden beri süregelen ve günümüzde zirve noktasına ulaşan “islamın şiddet yanlısı/şiddete dayalı bir din olduğu” iddiasıdır. Bu iddia günümüzde
(daha&helliip;)
“Abdestin Manası Üzerine Bir İnceleme ve Tefekkür” Namaz abdesti ve gusül abdesti olarak bildiğimiz yıkanma biçimleri tüm detayıyla Kuran’da eksik bırakılmış değildir. Her ne kadar her ikisinin de namaz için gerekli olan bir temizlenme biçimi olduğu ayetlerden anlaşılsa da, namaz kılan ve her daim Allah’a kulluk bilinciyle salat eden bir Müslüman’ın abdesti güzel ve temiz bir alışkanlık haline
(daha&helliip;)
Yaşantımıza bizler Kur’an ile yön veremediğimiz için, birileri bu eksikliğimizi kullanarak, çok güzel bizleri yönetiyorlar. Bizleri her konuda, kendi çıkarları doğrultusunda aldatanlar, kazandığımız paranın da bir şekilde peşine düşerek, kendi menfaatlerine kullanmanın yolunu bulmuşlardır. Yazımın konusu, bugün bankacılık sektöründe, faiz adıyla isimlendirilen nemalandırmanın/getirinin, Allah ın Kur’an da bahsettiği faizin, aynı anlamda olup olmadığı konusu üzerine olacaktır. Önce Kur’an a bakalım,
(daha&helliip;)
“Hayırlısı olsun”, “Her işte bir hayır vardır”, “hayırlısı buymuş üzülme” vb. cümleleri hepimiz kullanıyoruz. Öyle ki bazen bu cümleler teselli kaynağımız oluyor, mutlak gözeticiyi anmamıza vesile oluyor. Bazen parasını çaldırmış, yahut çocuğunu kaybetmiş birisi için bu sözler boş sözler olabiliyor. Şu sorulara cevap verelim: 1. Gerçekten de her işte bir hayır var mıdır? 2. Bir şeyin hayırlı mı yoksa hayırsız
(daha&helliip;)
Bir yazıma cevap veren bir kardeşimiz, yazdığım yazımın ana fikrine katılmadığını anlatmak için, üzerinde çok düşünülmesi gereken bakın ne söylemiş. Bu sözler üzerinde lütfen, Kur’an ı referans alarak dikkatle düşünelim. (Müslümanlar her şeyi kuran-ı kerimden alacak olsalardı, peygambere gerek kalır mıydı? ) Değerli din kardeşlerim. Bu sözün anlamı, Kur’an da din ve iman adına her bilgi yoktur. Onun içindir ki
(daha&helliip;)
“Bana Kuran’da Namazı Göster” “Kuran’da din adına ne varsa vardır, o eksiksiz bir kitaptır” dedikçe, sanki siz Kuran’a iftira ediyormuşsunuz gibi klasikleşmiş bir tepkiyle ve defalarca kopyalanıp yapıştırılmış şu soruyla karşılaşırsınız: Hadi o zaman bana Kuran’da namazın nasıl kılınacağını göster!!! Adeta namazını öne sürerek, onu doğru kıldığını ispatlarsa her şeyi doğru yaptığını da ispatlayacak ve Kuran’ı göz ardı ederek, bilmediği
(daha&helliip;)
Öncelikle şunu ifade etmeliyim ki Müslümanlar asla bilimden korkmamalı, bilimi ötelememeli, aksine bilimsel faaliyetlere yönelmeli, bilimi sahiplenmeli ve bilimsel bulguları yaratanın ayetleri olarak görmelidir. Zira inananları bilime; evreni, yeri göğü, insanı, hayvanı, bitkileri, varoluşu, yaratılışı araştırıp incelemeye yönelten zaten Kur’an’ın kendisidir. Bunu yapmamak ilahi bir buyruğa karşı gelmenin yanında Allah’ın insanlara bahşettiği en değerli hediyelerden olan “aklı” kullanmamak anlamında da
(daha&helliip;)
Geçen gün bir televizyon konuşmasında, Diyanet İşleri Başkanımız, dinde öyle konular vardır ki, asla değiştirilemez dedikten sonra, şöyle bir örnek verdi. “Sabah namazı 2 rekât fazdır, bunu birisi çıkıp ta, dört rekât kılalım diyemez.” dedi. Gerçekten de sabah namazını, iki rekât farz namaz kılmak yerine, dört rekât farz kılamaz mıyız? İki rekât kılınması Allah emri midir? Gelin bu konuyu birlikte,
(daha&helliip;)