KURAN I DANIŞILACAK REHBER ALMAYIP ULEMAYI ÖNE ÇIKARMAK VE GÜNÜMÜZDEKİ TOPLUMU YANLIŞ YÖNLENDİRME…

Yeni Şafak gazetesi yazarı Sayın Hayrettin Karamanın 11 Eylül tarihli Bizde ve batı da laiklik konulu yazısını okuyunca doğrusu bizlerin yaşam felsefesi ve hangi kaynaklara göre yaşadığımızı daha iyi anladım. Yazıda özet olarak BBC kaynak gösterilerek verilen İngiltere’den bir haberden bahsediyor. İngiliz hükümeti bir kaynak ayırarak görevlendirdiği bir komisyonun Müslümanlar ile ilgili bir araştırma yapılmasını, bunu da bazı üniversitelere araştırma görevi verdiğini, onlarında bu konuları din ulemalarına sorulması gerektiğini söylediklerini yazıyor özet olarak. Hükümetin bu araştırma sonucuna göre de politika izleyeceği açıklamasını yapıyor. Tabi daha sonra işi Avrupa’daki laiklikle bizdeki laiklik anlayışına getirerek Başbakanımızın ulemaya sormalıyız sözünün nasılda doğru olduğuna bağlıyor konuyu. Bizde bu sözlerin ardından koparılan yaygaranın nasıl yanlış olduğu özetini yapıyor. Önce şunu söylemeliyim ki Avrupalıların tümü ülkelerinde her ne konusunda olursa olsun bir tehlike gördüklerinde anında tüm özgürlüklerden vaz geçip sınırlama getirirler bunu unutmayalım. Bu ülkelerde laik bir yönetim ile yönetiliyor, onların toplumunda yaşayan Müslümanlar da tıpkı ülkemizdeki bazı kesimler gibi bu düzene karşı bir tek hareket yaptıklarında, umulmayacak kadar ters bir tepkiyle karşılaşacaklarını da unutmamalılar. Amerikalıların 12 Eylül olayından sonra Müslümanlara takındıkları adaletsiz ve mesnetsiz tepki ve davranışları lütfen hatırlayınız.

Doğrusu yazıyı okuyunca zihniyetin hangi yollarla iman ettiğini çok daha iyi anladım. Önce verdiği örnek ülkeye ve inanç sistemlerine bakalım isterseniz. İngiltere bir Hristiyan ülke. Bu dini inancın tamamında Allah ile kul arasında bir sınıf vardır ve bu konularda her şey onlara sorulur yani papazlara, kiliseye. Çünkü İncil de, Kuran gibi her konuda açıklama yoktur. Eğer bizde de aynı inanç varsa doğrusu çok haklılar, ama bizler Kuran`dan aldığımız bilgiler doğrultusunda ne diyoruz, İslamiyet’te ruhban sınıfı yoktur. Bu ne demektir? Din adına başvuracağımız tek kaynak, ana kaynak KURANDIR. Tam burada şu hatırlatmayı yapmak isterim, bahsettiğimiz kişiler ne yazık ki Kuran`ı ana kaynak olarak yeterli görmedikleri içindir ki, beşerin yardımına ihtiyaç duymakta ve karşılaştıkları sorunları tıpkı Hıristiyanlarda olduğu gibi önce Kuran`a danışmak ve sormak yerine, Kuran`ın yanına koydukları onun tamamlayıcısı dedikleri kitaplara iman edenlere yani ulemaya sorulması gerektiğine inanıyorlar. Hani bizde ruhban sınıfı yoktu. Elbette her konuyu her kez bilemez tabii ki danışmak ve sormak gerekecektir bazı konularda, ama asla Kuran`da olmayan bir konu hakkında hüküm vermek, ya da Rabbim in yasak koymadığı bir konuda yasak koyacak tek bir beşer yoktur. Bunu peygamberimiz yapmamışsa ya da böyle bir yetki verilmemişse bizler konusunu dahi açamayız. Tıpkı yazıda İngilizlerin kendi inançlarına uygun hareket ettikleri gibi. Hıristiyanlar bir sorunla karşılaştıklarında İncil e müracaat etmeyi hiç düşünmezler çünkü onlar için bu konularda düşünen hatta Allah ile aralarını bulan din ulemaları vardır yani papazlar vardır. Bakın yazıyı okuduğunuzda anlayacaksınız bizlerinde Hıristiyanlardaki gibi aynı yolu takip etmemizi ve ruhban sınıfındaki gibi bir olgu yaratılmasını sağlıyorlar. Bahsettiğimiz düşünce, adeta onların yolunu izleyen temsilcileri gibiler. Yazıyı okuduğunuzda araştırılması gereken bazı soruların konu başlıklarını yazmışlar örneğin, ( Müslüman bir kişi İngiliz ordusunda görev yapabilir mi, Kadınlar için örtünme farz mıdır, eğer öyleyse ne şekilde örtünmek gerekir? “, “Müslüman biri alkol servis edilen ya da alkol satılan bir yere gidebilir mi, Kadının toplumdaki yeri nedir? ) Değerli arkadaşlarım lütfen bu soruları ve cevabını bir düşünün hepsinin karşılığını Kuran`dan almak yerine beşerden almak doğru mudur. Elbette her kez birçok konuyu daha iyi bilene sormalıdır, çünkü herkesin bilgi seviyesi farklıdır. Ama sorulara dikkat edin genel iman esaslarını ilgilendiren yasaklar, asla kişilere endeksli değil, direk Rabbim in emredeceği konulardır. Kuran`ı anlayarak okuyan bir insan peygamberimizin dahi iman esasları adına hüküm veremeyeceğini çok iyi bilir. Gelin Kuran`a bakalım bu sözlerime kanıt nelermiş. (Yunus sur. 109. Sana vah yedilene uy ve Allah hüküm verinceye kadar sabret. O, hâkimlerin en hayırlısıdır. ) Bu ayete önce bakalım Rabbim dikkat ederseniz peygamberimize sana vah yedilene uy diyor ve peygamberimizin sorduğu bir soru var ki, onun içinde Allah hüküm verinceye kadar sabret diyor. Demek ki hüküm veren yasak koyan serbest yapan bu konuda hüküm veren yalnız Rabbimmiş onu da Kuran`da belirtiyor. Peki, Kuran nasıl bir kitapmış bu konuda ne diyor Yaradan? (Enbiya sur. 10; Yemin olsun, size bir Kitap gönderdik ki, öğüt ve uyarınız/zikriniz/şerefiniz yalnız ondadır. Hâlâ aklınızı çalıştırmayacak mısınız? ) Peki, nereye uymamızı istiyor Rabbim? (Araf suresi 3; Rabbinizden size indirilene uyun; O`nun berisinden bir takım velilerin ardına düşmeyin! Siz ne kadar da az öğüt alıyorsunuz. ) Ne kadar ilginç değilmi dostlar, Rabbim Kuran`a uyun diyor ve dikkat edin onun berisinden bir takım velilerin ardına düşmeyin diye ikaz ediyor. Hatta bir başka ayetinde de onlar sizi Allah a daha çok yaklaştıracaklarını söylerler diye de uyarmıyor muydu? Şimdide şu ayete bakalım. (Hac sur. 8. ayet: İnsanlar içinde öylesi vardır ki, Allah konusunda ilimsiz, kılavuzsuz ve aydınlık getiren bir kitaba sahip olmaksızın mücadele edip durur. ) Ayet o kadar güzel anlatıyor ki her şeyi, bakın yazının kahramanı aranılan soruların cevabını kurana sormak yerine, ulemaya yani güvendikleri velilere soralım diyorlar. Peki, onların Kuran`da cevabını bulamadık dedikleri ulemalar ne yapıyor dersiniz? Allah bu tür insanlara işte böyle cevap veriyor. Allah hiç bahsetmediği halde kadınlarımıza nasıl kıyafetler biçiyorlar lütfen hatırlayın. İşte bunlara Rabbim ilimsiz ve kılavuzsuz diyor ve aydınlık getiren bir kitapları olmadığı halde mücadele ediyor konuşuyorlar diye de kızıyor. Şimdide şu ayete bakalım. (Şura sur. 21; Yoksa onların Allah `in izin vermediği şeyleri dinde kendilerine meşru kılan ortakları mı var? ) Sizce bu ayeti açıklamaya gerek var mı dersiniz. Demek ki Allahın bahsetmediği, izin vermediği, yasaklamadığı hiçbir konuyu ne kimseye soracağız nede onların söylediklerini yapacağız. Bu konuyla ilgili ayetide hatırlamamızda yarar var sanırım. (Araf suresi 33. ayet; De ki: Rabbim ancak açık ve gizli kötülükleri, günahı ve haksız yere sınırı aşmayı, hakkında hiçbir delil indirmediği bir şeyi, Allah`a ortak koşmanızı ve Allah hakkında bilmediğiniz şeyleri söylemenizi haram kılmıştır. ) Bakın nasıl açıkça uyarıyor Allah. Hakkında hiçbir delil indirmediği bir şeyi ve Allah hakkında bilmediğiniz şeyleri söylemenizi haram kılmıştır diyor. Peki, bizler Kuran`da yasaklanmayan ya da bizlere öğretilenleri kuranda bulamayınca işte bu yazının yazarının yaptığı gibi ne yazık ki ulemaya sorma cehaletini gösterebiliyoruz. Hâlbuki Rabbim bizleri yalnız ve yalnız Kuran`dan hesaba çekeceğini açıklamasına rağmen, hiç düşünmeden kaynaklarının garantisi olmayan kitaplara iman ederek, kuranın yanına onun tamamlayıcısı dedikleri kitaplara ne yazık ki başvurabiliyoruz. Bakın ayet tek fetva makamının Rabbim olduğunu nasıl açıklıyor. ( Nisa sur. 176: Senden fetva isterler. De ki: “Allah, babası ve çocuğu olmayan kimsenin mirası hakkındaki hükmü şöyle açıklıyor: ….. ) Demek ki fetva makamı rabbimmiş peygamberimize bile bırakmıyor ve bizzat kendisi emrediyor. Bu örnek ayette bunun delilidir. (Enam suresi 57. ayet: De ki: “Ben Rabbimden gelen bir beyyine üzerindeyim. Ama siz onu yalanladınız. Acele istediğiniz şey benim yanımda değil. Hüküm yalnız ve yalnız Allah`ındır. Hakkı o anlatır. Ayırt edip çözüm getirenlerin en hayırlısı odur. )

Şu ayete lütfen dikkat edin Rabbim Kuran`dan başka asla hiçbir kitaba bizleri yönlendirmediğinin ve aranızda anlaşamadığınız konuların hükmünü bakın nasılda Allah a bırakın diyor. Hâlbuki birileri bizleri nerelere yönlendiriyorlar yine hatırlayınız. (Şura suresi 10. ayet: Herhangi bir şeyde ihtilafa düştüğünüzde onun hükmü Allah`a bırakılır. İşte budur Rabbim olan Allah! Yalnız O`na güvenip dayandım; yalnız O`na yönelirim ben. ) Yorum sizlerin. Konuyu daha fazla uzatmadan yazıda geçen ve ulemaya sorulması istenen ama Kurana sormayı adet edinmeyenlere biz Kurana sorarak cevap verelim. Müslüman bir insanın İngiliz ordusunda görev yapıp yapamayacağını araştırıyorlar, sanki Müslüman bir İngiliz olamayacakmış gibi yavan ve bağnaz bir düşünceyle yaklaşıyorlar olaya. Müslüman bir İngiliz neden ülkesini savunmak için ordusunda çalışamasın bu sorunun cevabı bu kadar zor mu? Ama İslam ı öcü ve umacı gibi gösterirseniz böyle abuk subuk sorular sorarlar, bunu da ulemaya sorulması gerektiğini düşünürler hiç akıllarını çalıştırmadan. Tabii ki İslam’ın emrettiği kıstaslara, emirlere uymak şartıyla, onları da Kuranı anlayarak okuyan zaten anlayacaktır. Gelelim diğer soruya. Müslüman kadın için örtünmek farz mıdır nasıl örtünmelidir. Bunu Kuran o kadar güzel anlatıyor ki, anlamak isteyene tabii ki. Ama yukarıda söylediğimiz gibi Rabbim in asla bahsetmediklerini dinleştirenler, edindikleri velilerin yazdıkları sonu belli olmayan kitaplarda aradıkları için ne yazık ki ulemaya ihtiyaçları olmuştur bu zihniyetin. Diğer soruyu okuyunca Arap prensinin Çırağan Sarayında yaptığı düğünü hatırlattı bana. Binlerce bardağı içinde içki içilmiş diye nasılda imha ettirerek yerine altın yaldızlı bardaklarla değiştirdikleri geldi aklıma. İşte bu zihniyetin sorduğu ve danıştığı kuran olsaydı bunu asla yapmazlardı, ama danıştıkları kuranın yanına koydukları danışma kitabı olunca gerçekten ulemaya ihtiyaçları var bu zihniyetin. Soruda Müslüman alkol servisi yapılan bir yerde bulunabilir mi diyordu. İşte ulemalara soracaklarına kurana sorsaydılar cevabını çok rahat alacaklardı. (Yunus sur. 41: Seni yalanladılarsa şöyle söyle: “Benim yaptığım bana, sizin yaptığınız size. Siz benim yaptığımdan uzaksınız, ben de sizin yaptığınızdan uzağım. Sebe sur. 25: De ki: “Bizim işlediğimiz suçlardan siz sorumlu olmayacaksınız; biz de sizin yaptıklarınızdan sorguya çekilmeyeceğiz. ) (Bakara sur. 286: Allah her şahsı, ancak gücünün yettiği ölçüde mükellef kılar. Herkesin kazandığı (hayır) kendine, yapacağı (şer) de kendinedir. Rabbimiz! Unutursak veya hataya düşersek bizi sorumlu tutma…. ) ( Nisa sur. 85: Kim iyi bir işe aracılık ederse onun da o işten bir nasibi olur. Kim kötü bir işe aracılık ederse onun da ondan bir payı olur. Allah her şeyin karşılığını vericidir. ) ( İbrahim sur. 51: Çünkü Allah, her benliği kendi kazandığıyla karşı karşıya getirecektir. Allah, hesabı çok çabuk görür. )

O kadar çok ayet var ki hangi birisini yazayım. Dikkat ederseniz herkesin yaptıklarından sorumlu olacağını açıkça söylüyor. Şimdi düşünelim bir karı koca, ama eşi içkici ve ayyaş. Kadın ise bunun haram olduğunu biliyor ve kocasını her zaman uyarıyor ama bunlar bırakın bir çatı altında yatmayı aynı yatakta yatıyorlar. Bu durumda sanki Rabbim in adaletini sınıyormuş gibi böyle bir soru bile sormak İslamı ve Kuranı zerre kadar anlamamak demektir. Kadının toplumdaki yerine gelince, ne yazık ki Kuran`ın yanına koydukları kitaplar, kadınları cehennemlik birisi olarak gördüğünden onların iş yapmasına, yani çalışmasına karşı geldiği gibi, onun tüm sorumluluklarını sanki Rabbim katında erkeğin tekelindeymiş düşüncesiyle evine kapatarak kolayını bulmuştur. Hâlbuki kuran her iki cinsi eşit kılmış ve her kez yaptıklarından sorumlu olacağını açıkça belirtmiştir. Son olarak şunları söylemeliyim ki elbette kuran dışından gelen ama Kuran`a uyan her türlü bilgi bizim başımızın tacıdır. Ama Kuran`a uymayan kurallar koyan sözler, bizleri ancak dinden çıkarıp şeytana yaklaştıracaktır. Son olarak bakın Rabbim Kuran için neler diyor onları hatırlayalım, bakalım acaba bu soruları Kuran`a mı sormalıyız yoksa onların söylediği gibi ulemalara mı? (İsra suresi 89. ayet; Yemin olsun, biz bu Kuran`da, insanlar için her benzetmeden nice örnekler sıraladık. Ama insanların çoğu inkâr ve nankörlükten başka bir şeyde diretmediler. Kehf Sur54. ayet; Yemin olsun, biz, bu Kuran`da, insanlar için her türlü örneği değişik ifadelerle gözler önüne koyduk. İnsan ise varlığın, tartışmaya en çok tutkun olanıdır. ) Şimdide bir an söylediklerimi unutup onların söyledikleri gibi yapmayı, yani ulemaya danışmayı deneyelim. Şimdi bu durumda sizlere soruyorum hangi mezhep in ulemasına danışalım dersiniz? Hepside kendisinin dediğinin doğru olduğunu söylediği gibi, mezhepler kendi arasında aynı konuda bile aynı düşünceyi genelde paylaşamayabiliyor. Hangisinin Rabbin katında doğru hüküm vereceğine emin olan var mı aramızda? Kim garanti verecek doğruluğuna? Ya yanılıyorlarsa doğru kabul ettiğimiz beşerin hükmü. Rabbim kuranı ben koruyorum, kuranın ipine sarılın bu kitaptan sorumlusunuz diyor. Ya iman ettiğimiz ulemaların bizlere aktardığı bilgileri kimler koruyor? Yorum sizlerin.
SAYGILARIMLA HALUK GÜMÜŞTABAK

 


About the Author
Author

Dini Yazilar

Comments (1)
Leave a reply

Name (required)

Website