Kur`anı Keşfetmek

Ben, Müslüman bir ailenin Müslüman bir çocuğu olarak dünyaya geldim. Anam babam Müslüman. Büyüdüm bir vakit yaşım bir yere geldi. Her Müslüman gibi bende Kur’anı öğrenmek için camiye gittim. Yaz vakitlerinde, okulların tatil aylarında. Elif, be, te, se…Önce elif kağıdından, harfleri tanıyarak, sonra geçtikçe derslerimizi bir üst konuya geçerek geçti zaman. Başka şeylerde öğrendik, kitabın belden aşağı tutulmayacağını, abdestsiz ellenmeyeceğini, eline alınca üç sefer öpüleceğini de anlattı hocamız bizlere. Artık ailemizin sırtında olan bir yük kalkmış gibiydi sanki kendilerince. Hep görürdüm annemi, Cuma akşamları Kur’anı eline alır okurdu, hemde saatlerce. sonra duvarda asılı kılıfına itina ile koyar yatardı. Benim gözümde erişilmesi çok zor zamanla elime alabileceğim bir kitap olarak tanıdım Kur’anı. Annem sürekli okur, yakınlarım okur, mukabeleler düzenlenir, ama Kur’an yine işi bitince o süslü torbasında yerini alırdı. Dikkat ettiğim, derse gittiğimiz o vakitler bile bize sadece harfleri ve okuması öğretilir, ama bu gizemli kitapta ne yazar söylenmezdi. Hadi annem bilmezdi, Türkçe okuması da yoktu, ama öğretmeye çalışan hocalar neden bişey söylemiyordu. İlk ezberlediğim Elhamdı(Fatiha), günlerce çalıştım ezberlemek için, çok da sevindim, ama Elhamda bize ne deniyordu yıllarca içimde saklı kaldı. Bu kadar gayret sarfettiğimiz öğrenme mücadelesi verdiğimiz kitabımızın bize bir ayetinin bile anlatılmama hikmetini bir türlü uzun yıllar anlayamadım. Herkes için Kitabımız çok değerliydi, bütün çevrem bütün ailem için, bütün Müslümanlar için. Ama bu kadar değerli olan bir kitabtan bir satırın bile anlaşılması için bir gayretin sarfedilmeyişine hep şaşırmıştım. Bu zamanda ben de büyüyordum, yıllar geçiyor, gizemli kitap ile, annem, ablam, çevrem, herkesin bağı düzenli olarak devam ediyordu.


Lise yıllarım geldi, meraklarımla beraber büyüdüm. Bir gün kitapçıda bir söz okudum, “Kitabımızı anlamalıyız” diye. Yılların içimde büyüttüğü merak artık dağ olmuştu bende. Düşünmeye başladım, herkesin okuyup hatmettiği, evlerin en güzel yerlerinde saklandığı, gelinlerin çeyizine konduğu, bütün bir neslin anlamadan asırlarca okuduğu kitabımız anlamak nasıl bir şeydi? “Kitabımızı anlamalıyız…” çok kayda değer bir sözdü artık benim için. Müslümandım, ve bana Yaratanım tarafından gönderilen bir kitap vardı, bense onu bilmiyorum…İlk işim Türkçe bir meal alıp ilk ezberlediğim Elhama bakmak oldu. Ve ben o müthiş ifadeler karşısında beynimden vurulmuşa döndüm. Aman Allah’ım, neler vardı Kitabın ilk sayfasında daha, bu zamana kadar neler kaybettiğime yandım. Artık kitabım elimdeydi. Bir gün ilk kez yatsı namazına camiye gittim. Namazımızı eda ettik, namaz sonunda imam “Amenerrasulü” yü okudu, cemaat amin amin diyerek namazı bitirdi. Ben Amnerrasulü nerde bilmiyorum tabi, hocaya sordum okuduğunuz yer Kur’anda nerde diye, Bakara Suresi sonu dedi. Eve gelir gelmez açtım Kitabımızın mealini buldum denen yeri okudum. Müthiş ifadeler karşısında utkum tutuldu. Kendimce hayıflandım, neden bu zamana kadar bekledim diye. Sonra imamları sorgulamaya başladım, neden cemaat bu nimetten yoksun bırakılıyor diye, bazı girişimlerim oldu ama sonuç alamadım. Sonra tefsirlerinde olduğunu öğrendim, Kitabımızı açıklayan detaylandıran kitapların olduğunu. İdealim belliydi, içimde ukde olan bir yarayı tedavi etmekti. Bakara Suresinde ilk ayetlerde de bir şok yaşadım. Kitabımızın Muttakilere rehber olduğunu öğrendim.

Sonra yaşadıkça, Allahın ayetlerini az bir pahaya satanları gördüm, anlamdan Kur’an okuyanların asla düzelemediklerini, bütün haramları ve yasakları işlediklerini, buna anlamadan okumanın faydası olamayacağını öğrendim. Hem Kur’an okuyan hemde yılbaşı özel çekilişlerinde piyangolarla hayaller kuranların çarpık yaşantılarına şahit oldum. Nasıl oluyor da bunca okunurluğuna milyonlarca güllü Yasin satılmasına rağmen, toplum bu kadar bozuk olabiliyordu? Halkı Müslüman kitabı Kur’an olan bir beldede, insanlar nasıl bunca asi olabiliyordu anlamak zordu. Belki de zor değil çok kolaydı, anlaşılmadan okunun Kitabın bir tesiri olmuyordu.

Anladım ki; Kur’anın anlaşılmaz olduğu yıllarca birileri tarafından bu insanlar dikte edilmiş, anlamadan okumaları söylenmiştir. Kitabın sadece belli bir zümre tarafından anlaşılıp insanlara anlatılacağı vaaz edilmiştir. Kimse de sormamıştır kitapta yer alan, “Ey iman edenler.. ” hitabının neden bütün iman ehlini muhatap aldığını. Bir vakit namazının ardından okunan ayetlerin manası bile bilinmiyorsa, namazda okunan sürelerin manaları öğrenilmiyorsa, dualarımızı ederken neler istediğimizi bilmiyorsak, Kur’an bize ne yapsın…Kasten yürütülen. Kur’anın anlaşılamayacağı propagandası vardı. Yıllarca bu yapılmış ve halende artarak devam etmekteydi. Elif kağıdından hatimlere uzanan bir gelişmede insanların bir ayeti bile ezberleyememesini nasıl izah edebilirdik. Yetmiş yaşına girmiş bir camii cemaatinin manasını bildiği yetmiş ayet bile yok iken ve bunu bilen imamlar var iken neden Kitabın anlaşılır olduğu ilan edilmemiş, neden kimse anlatmak ve anlamak için gayret sarf etmemiştir. Oysa ki; Bu kitap anlaşılsın diye Arapça olarak inmiştir. Rehber olarak inmiştir, hak ile batılı ayıran olarak. Anlamadan Hak ile batılı nasıl ayıracaktık?

Artık bütün iman edenlerin seferberlik ilan etmesi gerekiyor, hiç vakit kaybetmeden, okuyup anlamak ve yaşamak için. Birileri bizim yerimize değil de, bizlerin direk olarak okumamız için. Kimse iddia edemez Kur’an anlaşılamaz diye ve kimse de muhkem olan on ayeti alt alta yazıp ben bunları anlamadım diyemez.
Bütün iman edenler, Kitabımıza sahip çıkalım.

Yakup DÖĞER

 


About the Author
Author

Dini Yazilar

Comments (2)
Leave a reply

Name (required)

Website