Beyaz Işık, Işığın Kırılması, Yansıması ve Görmek

Dün küçük kardeşime fen bilgisi dersi için yardım ederken Allah’ın kurduğu düzenin mükemmelliğinin bir başka boyutu ile karşılaştım. Aslında konu hepimizin az çok bildiği ve her gün yaşadığı bir şey. Ama maalesef üzerine pek de düşündüğümüz, kafa yorduğumuz bir konu değil. Normal saymışız bugünkü halini olmuş bitmiş..

Konu ışık. Daha orta ikinci sınıftayken öğrendiğimiz bir gerçek şu; eğer cisimler kendilerine gelen ışığı yansıtamasalardı bizim o cisimleri görmemiz imkansız olurdu. Yani cisimleri bizim için görünür kılan onların ışığı kırıp yansıtma özellikleri. Şöyle ki ışık kaynağından- ister güneş, ister lamba olsun- çıkan beyaz ışık cisme gelir ve cisim o ışığı kırıp yansıtır ve yansıyan ışık bizim gözümüze ulaştığında da biz cismi görürüz. Her şey bu kadarla da sınırlı değil, ışık kaynaklarının en önemlisi olan güneşin yaydığı ışığın beyaz olması da çok önemli. Beyaz ışık aslında beyaz değildir. İçinde kırmızı, yeşil, mavi, sarı, turuncu ve mor ışık bulunur. Beyaz ışık bir cisme gittiğinde cisim ne renkse beyaz ışığın içindeki o renk ışık öne çıkar, o cisme çarpıp yansır ve biz de cismi olduğu rengiyle görürüz.
Bir örnek verelim; açık havada yürüyen birinin kırmızı bluzunu acaba nasıl görüyoruz? Güneşten gelen beyaz ışık, demin dediğim gibi aslında beyaz değil. İçinde altı farklı renkte ışık var. Bu ışık kırmızı bluza geldiğinde kırmızı ışık ön plana çıkıyor. Kırmızı ışık kırmızı bluz tarafından çevreye yansıtılırken diğer renkteki ışıklar kırmızı bluz tarafından emiliyor. Yani o ışıklar görünmez olurken, yansıyan kırmızı ışık bizim bluzu kırmızı görmemizi sağlıyor.
Peki siyah cisimler nasıl ortaya çıkıyor? Siyah cisimlerin özelliği beyaz ışığın tümünü emiyor olmaları. Yani siyah cisimlerden hiçbir ışık yansımıyor; böyle olunca da cisim bize siyah görünüyor. Aynı siyah görüntü gelen ışığın rengiyle cismin rengi örtüşmeyince de çıkıyor ortaya. Yani örneğin beyaz değil de yeşil ışık gönderseniz kırmızı bluzun üstüne kırmızı buluz yeşil renk ışığı yansıtamaz, emer. Işık yansımayınca da biz bluzu siyah görürüz.
Yaşarken nasıl da basit geliyor değil mi? Rengarenk bir çiçek demetine, renkli kıyafetlere hatta renkli gözlere baktığımızda hiç aklımıza gelmiyor tabi bütün bu süreç. Biz öyle alışmışız ki her şeyi rengiyle kolayca görmeye bütün bu süreç içinde beyaz ışığın rolünü, ışığın kırılma kanunlarını aklımıza getirmiyoruz bile. Hatta gökyüzünün ve denizlerin mavi görünmesi de yine aynı kanunlarla alakalı. Atmosfer tabakaları ve deniz suyu molekülleri mavi ışığı yansıtmaya, kırmızı ise emmeye eğilimliler. Dolayısıyla atmosfere ve denize düşen beyaz ışığın içinden mavi ışık yansıtılıyor, diğerleri emiliyor. Bizim gördüğümüz de yansıyan ışığın rengi olduğuna göre denizler ve gökyüzü bize mavi gözüküyor. Oysa düşünün güneşten çıkan ışık beyaz olmasaydı ya da beyaz ışık gerçekten sadece beyaz olsaydı… Görebildiğimiz renkler ne kadar da sınırlı olacaktı ve hayat ne kadar da renksiz olacaktı bizler için..
Dün kardeşime yardım ederken tekrar anımsadığım bu bilgiler bana bir kez daha Allah’ın düzenindeki, yaratıcılığındaki kusursuzluğu hatırlattı. Ve tabii Allah’ın kulları için nasıl en iyisini istediğini ve kullarına karşı nasıl da cömert olduğunu.. O zaman şunu düşündüm; aslında yaşarken ne kadar da çok rastlıyoruz bu tip mükemmeliklere de farkında bile değiliz. Oysa iyi bir mümin kendini biraz zorlamalı yaşam içindeki bu mükemmellikleri farkedip, onlar üzerine düşünmeye ve onlar vesilesi ile Allah’ı anmaya..

Gökleri ve yeri, güzelliklerle donatarak yaratan Bedi` O`dur. Bir şeyin olmasına karar
verdi mi ona sadece “ol” der. Artık o, oluverir. (2 Bakara Suresi- 117)

Şu bir gerçek ki göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde, insanların yararı için denizde yüzüp giden gemilerde, Allah`ın gökten suyu indirip onunla, ölümünden sonra toprağı dirilterek üzerine tüm canlılardan yaymasında, rüzgarların bir düzen içinde yönden yöne çevrilmesinde, gök ve yer arasında bir hizmete memur edilen bulutlarda, aklını işleten bir topluluk için sayısız izler-işaretler-ibretler vardır. (2 Bakara Suresi- 164)

Aklı ve gönlü işletenler o kişilerdir ki, ayakta, otururken, yan yatarken hep Allah’ı zikrederler; göklerin ve yerin yaratılışı hakkında derin derin düşünürler: “Ey Rabbimiz!Sen bunu boşuna yaratmadın. Şanın yücedir senin. Ateş azabından koru bizi. ” (3 Ali İmran- 191)

Yazar : Nazlı

 


About the Author
Author

Dini Yazilar

Leave a reply

Name (required)

Website