Çocukları Özgür Bırakmalı mıyız?

Çocuk sahibi olan herkesin çocuktan sonra söylediği ilk şey çocukla birlikte hayatın anlamının değiştiğidir. O saatten sonra, anne-babalar çocukları için yaşadıklarını söylerler. Hatta çoğu zaman bununla övünürler. Oysa bir mümin, hayatının her evresinde yalnızca Allah için, Allah rızası için yaşamalıdır Bu tabii ki çocukların iyiliklerini, başarılarını, mutluluklarını düşünmemeleri anlamına gelmez. Sadece, iyi bir mümin olmanın burada yaratacağı fark çocukları ile ilgili kaygılanırken de öncelikle onların ahiretlerini düşünmektir. Çocuklarımızın Allah`a inanan, Allah`ın dinine göre yaşayan hayırlı kullar olmaları için çalışmak bizim bir görevimizdir.


Çocuklarının nereye gittiğine, ne giydiğine, ne yediğine karışan anne-babaların konu inanç olduğunda “ben çocuğumu özgür bırakıyorum, kendisi karar versin” şeklinde düşünmeleri son derece tutarsızdır. Bu kişiler, çocukları “Ben üniversiteye gitmek istemiyorum. Üniversite eğitiminin önemine inanmıyorum. ” dese nasıl tepki verirler? Onları özgür bırakırlar mı? Büyükler doğrunun ne olduğunu, mutluluğa ve başarıya ulaşmanın yolunu biliyorlarsa, bunları çocukları ile paylaşmak zorundadırlar. Peki dünya hayatında çocuğunu mutluluk için yönlendiren ebeveynler Ahiret mutluluğu için neden sessiz kalmaktadırlar?
Elbette burada kastettiğimiz tavır zorlama veya şiddet kullanma değildir. Zaten bu tür tavırlar aksi yönde çalışıp çocuğu dinden soğutabilir. Çocuklar ile bu konuları uzun sohbetler yapmak, onlar ile birlikte Kuran meali okuyup ayetler üzerine yoğunlaşmak, çocuk dinen güzel işler yaptığında onu ödüllendirmek bu konuda izlenecek yöntemlerden bazıları olabilir.

Lütfen kendimizi kandırmayalım. Çoğumuzun çocuğunu özgür bıraktığını söyleyemeyiz. Çocuk öğretmenine saygısızlık yaptığında, az çalıştığında ya da dersleri astığında en fazla sınıfta kalır, belki okuldan atılır. Peki Allah`a karşı böyle hatalar yaptığında ne olur? Allah korusun, bu tavrın sonu cehennemdir. Kim çocuğunu böyle bir cezadan, azaptan korumak istemez ki? Hele, çocuğun tırnağı kırılsa anne-babanın canı yanar sözünü düşünürsek…

Unutulmaması gereken başka bir nokta da başta eğitim sistemimiz olmak üzere dış dünyanın da sürekli çocuklarımıza aksi yönde telkinde bulunduğudur. Laiklik üzerine kurulmuş eğitim sistemimizde, çocuklarımız 7-22 yaş aralığında sürekli dinden uzak bir eğitim alırlar. Derslerin işlenirken sürekli Allah`nın olmadığı bir dünya resmedilir. Allah yok denilmez, ancak O yokmuş gibi davranılır. Bir düşünelim. Hayatlarının 14-15 yılının, 8-9 ayını her gün ortalama 6 saat bu düzene göre yaşayan çocuklarımızın bundan etkilenmemesi mümkün müdür? Bu sistemde din yok sayılmakta, en iyi ihtimalle evlere hapsedilmektedir. Evde oturanlar, işi gücü olmayanlar ve yaşlılar -eğer yapacak sağlıkları kalmışsa- oruç tutar ve namaz kılarlar. Çalışan ya da okuyan insanın hayatında bunlara yer yoktur. Onların ibadeti çalışmaktır. İşte çocuklarımızın elinden tutup onlarla ilgilenmezsek laik eğitim sisteminin -hatta medyanın- bizi götüreceği nokta budur.

Öyleyse anne-babalar üzerilerine düşeni yapmalılar, çocuklarını, Allah`ın ve Allah`ın dininin yoluna yöneltmelidirler. Esas ve kalıcı yurt olan ahirette çocuklarımızın mutluluğu için; onların korkunç ateş azabından korunması için emek harcamalı, uğraşmalıdırlar. Böyle ciddi bir konuda “özgür bırakma” kolaycılığına kaçmamalıdırlar. Unutmayalım ki çocuğumuz sürekli, dünya hayatının tebliğine maruz kalmaktadır ve düşündüğümüzün aksine özgür değildir. Allah tüm anne-babaların yardımcısı olsun.

Yazar : Yağmur

 


About the Author
Author

Dini Yazilar

Leave a reply

Name (required)

Website