İslam`da devlet-millet yönetimi

Allah’ın indirdiği ile – Kur’an’ın bildirildiği şekilde hükmetmeyenler-yöneticiler, kafirlerin, zalimlerin, fasıkların ta kendileridir.. (Maide-44, 47)


Biz bu Kitap’ı sana, insanlar arasında Allah’ın sana bildirildiği ile hükmedesin diye indirdik. (Nisa-105)

Onların iş ve yönetimleri aralarında ŞURA iledir.. (Şura-38)

İş ve yönetim konusunda da onlarla ŞURAya git.. (Aliimran-159-Hitap peygamberimizedir. )

Allah size EMANETLERİ EHİL OLANLARA vermenizi ve insanlar arasında
hükmettiğinizde ADALETLE hükmetmenizi emrediyor.. (Nisa-59)

Şunu da söyle: ‘Rabbim bana ADALETİ emretti. ’.. (Araf-29)

Allah ADALETi …….. emreder.. (Nahl-90)

Ey inananlar! Allah’a itaat edin, Allah’ın elçisine ve sizden olan yöneticilere de itaat edin..
(Nisa-59)

Kur’an’ın siyaset, devlet yönetimi ile ilgili bildirdiği temel hükümler:
Şura, adalet, emanetin ehline verilmesi ve seçtiğimiz yöneticilere-kanunlara itaat etmektir.

Kur’an’ın bildirdiği temel hükümler evrenseldir. Yaşanacak her zaman ve mekanda her devlet ve her yönetim de uyulması gereken hükümlerdir.

Kur’an, bu temel hükümlerden başka, aklı, bilimi, çalışmayı, iş yapıp değer üretmeyi, emeğe saygı-emeğin karşılığının verilmesini, imkan ve nimetlerin paylaşımı-yaratılan milli gelirin adil paylaşımını, sosyal adaleti, insan haklarına saygılı olmayı ve ahlak, erdem, dürüstlük gibi değerlere de işaret eder.

İslam dini evrensellik ve zaman, mekan üstü özelliğinin gereği olarak bildirilen bu temel hükümler haricinde siyasete karışmaz. Her toplumda, her zaman diliminde uygulanmak üzere tüm detaylarıyla bir devlet yönetim şekli idare, sistem, rejim önermez, bildirmez.. Devlet yönetimiyle ilgili, bildirilen temel hükümlere bağlı kalarak, toplumun ihtiyaçları, yaşanan çağın özellikleri, imkanları dikkate alınarak, akıl ve ilim yoluyla tercihler, yöntemler, politikalar, sistemler belirlemek günümüzde, siyaset biliminin, siyasetçilerin görevidir..

İslam dinine en uygun yönetim şekli: Kur’an’ın belirlediği temel esasları, hükümleri kapsayan ve detayların zamanın şartlarına, insanların ihtiyaçlara göre belirlendiği, dinin ve dindarın istismar edilmediği, siyasi çıkarlara alet edilmediği yönetimlerdir.. Cumhuriyet Rejimi. Demokratik, Laik, Sosyal, Hukuk devleti Kur’an’ın işaret ettiği yönetim şeklidir..

Demokratik hukuk devletleri, Kur’an’ın bildirdiği temel hükümlere uygun yönetimlerdir. Demokrasi: Şura ilkesine ve emanetin ehline verilmesi hükmüne uygundur.

Hukuk devleti ilkesi: Adaletle hükmetme emrine uygundur

Demokrasilerde insanlar yöneticilerini kendi aralarından seçimle belirler.
Seçim sonuçlarına göre milletin seçtiği temsilcilerinden oluşan meclisler,
en geniş katılımla oluşan şuralardır..

Seçilenler aralarında görev taksimi yaparak, birbirlerine danışarak yönetimle ilgili tercihlerini belirler, kararlar alırlar, ülkelerini yönetirler. Kuvvetler ayrılığı ilkesi kurumların birbirlerini denetlemesini sağlar. Hukuk devleti ilkesi adaleti sağlar.

Bağımsız ve tarafsız adalet, sistemin ve milletin güvencesidir.
Demokratik yönetimler İslam dini gibi insan odaklıdır. Sosyallik ilkesi insan refahını amaçlar..

Ehil olmayan kişilerin seçilip, yönetime gelme olasılığı zayıftır. Seçilmişlerse de sistem içinde değiştirilmeleri ve yerlerine ehil olanların seçilmesi mümkündür..

Yüce İslam’ın, siyasi amaçlara, mevki, makam, iktidar hesaplarına alet edilmesi ve dindarların samimi inançlarının istismar edilmesi kadar kabul edilemez, kötü bir şey olamaz..

Samimiyetsiz, çıkar amaçlı dindar gözükme gayretlerinin, riyakarlığın dini inkar anlamına geleceği Maun süresinde bildirilir…

Laiklik ilkesinin temel amacı, fonksiyonu:
Dini ve dindarları; Riyakar, istirmarcı siyasetçilerden, siyasi akımlardan korumaktır. Dinin ve inançların siyasi kazanım, iktidar aracı haline getirilmesine engel olmaktır.

Yönetimle ilgili alınacak kararların, belirlenecek politikaların demokrasi, ve hukukun üstünlüğü ilkelerine bağlı olarak, sadece akıl, ilim yoluyla, özgür düşünce ile çağın imkanlarına, şartlarına, toplumun ihtiyaçlarına göre belirlenebilmesine olanak ve ortam sağlamaktır.

Laiklik ilkesi: Demokrasinin ve hukuk devletinin alt yapısını oluşturur.
Demokrasi, hukukun üstünlüğü ve laiklik ilkesi birbirini destekleyen, tamamlayan değerlerdir. Laiklik ilkesinin benimsenmediği veya gerekli etkinlikte uygulanmadığı, sulandırıldığı yönetimler demokrasiden, hukuk devleti ilkelerinden, adaletten uzak yönetimlerdir. Kur’an’da bildirilen temel hükümlerden, İslam’dan uzak yönetimlerdir..

İslam dini ile laiklik ilkesinin birbirinin karşıtı gibi gösterilmesi yanlıştır.
Ülkemizde laik demokratik yönetim ile İslam’ın bir arada yaşanması bazı kişilerin dediği gibi ‘zor’ bir işin başarılması değildir. Laiklik ilkesi İslam’la çelişmez. Tam tersi, Kur’an’ın temel hükümlerine uygun yönetim şeklinin oluşmasını, işlemesini sağlar.. İslam’la çelişen; Laiklik anlayışından, demokrasiden, hukuktan, adaletten uzak diktatörlük rejimleridir..

Demokrasinin karşıtı, diktatörlük. Laikliğin karşıtı, teokrasi. Laik demokrasinin karşıtı-zıttı teokratik diktatörlüktür. Teokratik diktatörlükler: İktidar ve saltanatın dinin temsilcileri olduklarına inanılan kişilerin elinde olduğu ve çıkarlara uygun düşüncelerin, tercihlerin adetlerin, örflerin, kuralların, mezhep kabüllerinin, ‘İslam hukuku, şeriat hukuku’ olarak isimlendirildiği ve dinin emirleriymiş gibi uygulandığı yönetim şeklidir..
Bilindiği gibi halife ünvanını almak, diktatörlüğü saltanatı sağlamlaştırmak için peygamber torunları katledilmiştir. Osmanlıda kardeşler boğdurulmuştur. Bunlara İslam hukukunun izin verdiği söylenmiştir.. Osmanlı’da padişahlara ‘Halife efendimiz, Allah’ın gölgesi’denilmiştir.

Hilafet makamı, şeyhülislam, ülema heyetleri İslam dininde olmayan teokratik diktatörlük sisteminin idari yapısını oluşturan siyasi, beşeri unvan ve makamlardır.

İslam’da olmayan ‘din adamları sınıfı’, ‘kutsalın temsilcileri’ şeyhülislamlar, ulema heyetleri saltanat çıkarlarına padişah arzularına uygun kararları din adına alan kurumlar olmuşlardır.

Dinin, diktatörlük çıkarlarına alet edilmesinin aracı olarak icat edilen yapay kurumlardır.

Teokratik diktatörlükler, Kur’an’ın bildiridiği şekilde hükmetmeyen, temel hükümlerin tam tersi uygulamaları kapsayan bir yönetim şeklidir.
Allah dışında din adına korku, bağlılık, uluhiyet merkezi olarak gösterilen kişiler, sıfatlar, kurumlar puttur. Put yaratmak ve onlara tabi olmak tevhid inancının zıttıdır, açık bir şirktir.

Laiklik ilkesi İslam’la çelişmez.. Siyasi, ticari çıkar guruplarına hizmet eden. Dini siyasi kazanım sağlamanın aracı haline getirmek isteyen, çıkarlarına uygun mezhep, tarikat yorumlarını, hurafeleri, örfleri, kişisel düşünceleri, şeriat hukuku ve din olarak dayatmaya çalışan anlayışın oluşturduğu ‘UYDURULMUŞ DİN’ laiklik ilkesiyle çelişir..

Laiklik ilkesine karşı çıkanlar: Uydurdukları din ile siyasi çıkarlarını sentezlemeye çalışanlardır. Uydurdukları dinin ilkelerini, esaslarını refarans alarak diğer İslam ülkelerinde olduğu gibi dikta rejimi, ‘İslam devleti’ kurma hayali içinde olanlardır..

Dini; İktidar, saltanat çıkarlarlarına araç, dayanak yapmak isteyen, din gücünü, iktidar güçlerine katmaya çalışanlardır. Dini de siyaseti de yozlaştırmaya çalışanlardır.

Bunlar; Uydurdukları dine uymayanları dinsiz, imansız kafir ilan edenlerdir.
Bunlar; Sömürgeci emparyalist güçlerin işbirlikçi temsilcileridir..

Emevi-muaviye döneminde saltanatı ele geçirmek için Kur’an sayfalarının mızrak uçlarına takılmasıyla başlayan dini siyasiyet-iktidar çıkarlarına alet etme süreci, Osmanlı döneminde şeyhülislam, halife, ulema gibi beşeri sıfatların kullanılmasıyla ve bunların İslam esasından uzak ama güya İslam adına aldıkları kararlar ve uygulamalarıyla devam etmiştir.

Saygılarımla,

Yazar : Vedat Akbaşak

 


About the Author
Author

Dini Yazilar

Comments (2)
Leave a reply

Name (required)

Website