Kuran’da Şefaat Konusu

Kuran’daki tartışmalı kavramlardan biri de ‘şefaat’ kavramıdır. ‘Şefaat’ kelimesi, birinin suçunun bağışlanması ya da dileğinin yerine getirilmesi için o kimseyle bir başkası arasında yapılan aracılık ve dua anlamında kullanılmaktadır.

Kuran’da ise şefaat kavramı çeşitli ayetlerde zikredilmektedir. Kuran’da ahiret gününde kimsenin kimseye bir faydasının olmayacağı, şefaatin kabul edilmeyeceği belirtilir. Kuran ayetlerinde ahiret gününde hükmü verecek olanın Allah olduğu ifade edilir.

 

2 – Bakara Suresi – 48. Ve sakının o günden ki, hiçbir benlik bir başka benliğin herhangi bir şeyi için karşılık ödemez; hiçbir benlikten şefaat kabul edilmez, hiçbir benlikten fidye alınmaz. Ve onlara yardım da edilmez.

 

2 – Bakara Suresi – 254. Ey iman edenler! Alış-verişin, dostluğun, şefaatin olmadığı o gün gelmeden önce size verdiğimiz rızıktan infak edip dağıtın. Küfre sapanlar zalimlerin ta kendileridir.

 

Bununla beraber Kuran’da ancak Allah’ın izin verdiği bir şefaatin mümkün olduğu çeşitli ayetlerde ifade edilerek inananların kendileri için olduğu kadar diğer inananlar için de bağışlanma dilemelerinin engellenmediğini görüyoruz.

 

20 – Ta Ha Suresi – 109. O gün şefaat yarar sağlamaz. Ancak Rahman’ın izin verdiği ve sözünden hoşnut olduğu kimse müstesna…

 

34 – Sebe Suresi – 23. O’nun katında, bizzat kendisinin izin verdiği kimseden başkasının şefaatı/kendisinin izin verdiği kimseden başkası için şefaat yarar sağlamaz. Sonunda, kalplerinden korku giderilince: “Rabbimiz ne dedi?” derler. “Hakkı söyledi, O’dur Aliyy, O’dur Kebîr.”

 

Diğer taraftan Allah Kuran’da, kendisine ortak koşulanların şefaatinin kabul edilmeyeceğini açıkça insanlara bildirir. Bununla beraber inananlara en yakınları bile olsa ortak koşanlar için Allah’tan bağışlanma dilememeleri öğütlenir.

30 – Rum Suresi – 13. Allah’a ortak tuttukları arasından, kendileri için şefaatçılar çıkmayacaktır. Kendi yandaşlarına nankörlük etmektedir onlar.

 

36 – Yasin Suresi – 23. “O’ndan başka tanrılar mı edineyim ben? Eğer Rahman bana bir zorluk/zarar dilerse onların şefaati benden hiçbir şeyi savamaz; beni kurtaramazlar.”

 

9 – Tevbe Suresi – 113. Akraba bile olsalar, cehennem halkı oldukları açıkça belli olduktan sonra müşrikler için af dilemek ne peygambere yakışır ne de iman edenlere.

114. İbrahim’in, babası için af dilemesi, sadece ona verdiği bir söz yüzündendi. Onun Allah düşmanı olduğu kendisi için açıklık kazanınca, ondan uzaklaştı. Şu bir gerçek ki, İbrahim başkaları için gamlanıp ah eden ince yürekli, yumuşak bir insandı/tam bir evvâhtı.

 

Sonuç olarak Kuran’a göre ahiret gününde bizler hakkında hüküm verecek olanın Allah olduğu ve bu hükümde O’nun hiçbir ortağı olmadığı açıktır. Allah dışında bir kişinin insanların günahlarını affetmesi mümkün değildir. Dolayısıyla İslam’da, Hıristiyanlık’taki gibi bir günah çıkarma işlemi söz konusu olamaz. Bu yüzden inananların bunu andıracak ölülerden medet umma ve evliya olduğu sanılan kişilerden af dileme gibi ritüellerden sakınmaları gerekir.

Bununla beraber Kuran’a göre inananların kendi günahları için bağışlanma diledikleri gibi diğer inananlara da bağışlanma dilemeleri ve Allah’tan rahmet ummaları Kuran’a uygundur. Yeter ki gerek insanların dünya hayatındaki eylemleri gerekse bağışlanma için yaptığı duaların ardından nihai hükmün Allah’ın tekelinde olduğunu unutulmasın.


About the Author
Author

Leave a reply

Name (required)

Website