Evrenin Genişleme Hızının Düşündürdükleri

İnsanlığın ilk zamanlarından beri Allah gönderdiği peygamberler ile yarattıklarının kendisini bilmesini, tanımasını istiyor. Fakat insanoğluda bu durum karşısında gözle göremedikleri, elle tutamadıkları bir gücün, bir iradenin varlığına inanmakta zorlanıyor. Bu iradeye inanmak için birtakım deliller görmek istiyorlar. Bunun için genellikle peygamberlerin olduğu dönemlerde Allah birtakım mucizelerle peygamberlerinin haklılığını insanlara gösteriyor. Fakat bu mucizelerde muhattap dikkat ederseniz çoğunlukla zaten inanmamayı kafasına koymuş olanlardır. Bu mucizeler ile Allah hem kudretinin büyüklüğünü gösteriyor hem de o inanmamayı kafasına koymuş olanların her durumda zaten inanmayacaklarını bir bahane bulacaklarını gösteriyor.

Allah’ın varlığı için bir delil aramak ile inanmamayı kafaya koyarak ”Haydi o zaman Allah bize bir mucize indirsin” demek ayrı konulardır. İnanan insanlarda inançlarını bir teslimiyetle birlikte Allah’ın asıl mucizeleri olan deliller ile güçlendirirler.Bu konuda bir delil aramak bir inanmamışlığı veya kibri göstermez. Zira İbrahim (a.s.)’da bir yaratıcı inancı için önce delil aramıştır.

Geçmişten günümüze kadar birçok delil bu konuda insanoğlu tarafından ortaya kondu. Fakat biliminde gelişmesiyle, bilimin insanın aklının yaratıcı fikrini nasıl desteklediğide ortaya çıkıyor. Eskiden doğadaki düzene bakarak bir yaratıcı olması gerekliliği fikrine varan insanoğlu artık bu delilleri daha somut şekilde görebiliyor. Bunun için en önemli ve etkileyici delil ise evrenin ilk andaki genişleme hızı.

Eğer evreni oluşturan büyük patlama/genişleme oluştuğu hızdan daha hızlı gerçekleşseydi evren o kadar büyük bir alana yayılacaktı ki bu durum galaksilerin, dünyamızın ve yaşamın bu şekliyle oluşmasını imkansız hale getirecekti. (Elbette Allah başka etkenlerlede yaşam oluşturacak kudrettedir, fakat konumuz zaten yaratıcı varlığının delili olduğu için bu durum gözardı edilebilir.) Eğer evren oluştuğu hızdan daha yavaş yayılsaydı o zamanda evren bir tekilliğe bürünecekti ve yine günümüzün etkenleriyle oluşan canlılık var olamayacaktı.

Evrenin şu an ki canlılığın, galaksilerin oluşabilmesi için lazım olan tam orana erişebilme olasılığı ise bir kalemin havaya atıldığında sivri ucu üzerinde durma ihtimalinden daha azdır. Bu bilgi Stephan Hawking’in A Brief History of Time kitabında geçer. Böyle bir oluşumun tesadüfle meydana gelmesi ihtimalini hangi akıl alır sormak lazım. Bu tek başına olasılığı imkansız olan bir durum. Bununla birlikte karbon varlığının gerekli düzeyde olması, Proton ve Nötronların anti maddelerine karşı fazla olması ihtimalleri her biri başlı başına imkansız veya imkansıza yakın oluşumlardır. Hepsinin aynı evrende oluşması ihtimali ise tüm olasıkların çarpılmasıyla imkansızdan da öte bir hal alır. Bu durumda en küçük bir düzenle karşılaştığında dahi bunu bilinçli bir topluluk yapmış diyen insanoğlu evrendede bir yaratıcının dokunuşunu görmelidir.

Şunu da bilmek gerekir ki insan kafasına inanmamayı koyduğu zaman gözlerinin önünde peygamberde gelse, Cebrailde gelse buna bir kılıf bulurlar. Ve insanoğlunu bu kadar alçaltan korunmamız gereken en büyük günahtır kibir.

 

A’RAF 7
132. Firavun ailesi: “Bizi sihirlemek için ne mucize gösterirsen göster, sana inanmayacağız” dediler.

YÛNUS
75. Sonra onların ardından da Firavun ve toplumuna Musa ile Harun’u mucizelerimizle gönderdik, fakat onlar kibirlendiler ve günahkâr bir toplum oldular.

 

http://metamorfoz1.blogspot.com/2012/08/evrenin-genisleme-hznn-dusundurdukleri.html

Bahadır Battal

 

 


About the Author
Author

bbattal

Comments (6)
Leave a reply

Reply to selahattin altıntaş Cancel reply

Name (required)

Website