EVREN MODELLERİ

Zaman, mekân, yaşam, ölüm, varlık, yokluk, doğru, yanlış, bilinç… Çağlar boyu felsefecilerin en çok düşündükleri ve bir türlü içinden çıkamadıkları konulardır.

Sizce Kâinatı yaratan Allah bizi bu konular hakkında bilgisiz mi bıraktı.

Öyle ya Dünyadaki var oluş amacımızı sorgularken en çok merak ettiğimiz konuların başında zaman, mekân, yaşam, ölüm, varlık, yokluk gibi konular gelmektedir.

Asra, leyle, geceye, duhaya, fecre, tura, zeytine, incire vs. yemin olsun diye başlayan ayetler ve her nefis ölümü tadacaktır. Ayetleri üzerinde tefekkür edersek zaten basit gerçeklikleri algılarız da bizi gaflete düşüren ne?

Kur’anın rehberliğinde Sizi varoluş amacımızı sorgulamaya davet etmek istiyorum.

Kainatta, “Varoluşumuzu” şekillendiren bize en yakın olan çağı ve zihniyetleri tenkit etmekle işe başlamak istiyorum. Benim anladığım biz sürekli körün fili tarifi gibi keşfettiğimiz her şey üzerinden Varoluş amacını sınırlandırmaya dar bir kalıba sokmaya ve tanımlandırmaya çalışıyoruz. Demiri keşfettik güce taptık, hologramı keşfettik evren hologramdır dedik, Entropiyi keşfettik evren entropi yasasından ibarettir dedik, İzafiyeti keşfettik uzay zaman izafidir dedik hatta hayal olma olasılığı var, makineleri icat ettik Evreni makineye benzettik vs. Siz örnekleri çoğaltabilirsiniz.

Sorguya açmak istediğim diğer bir konu da Sizce Rabbimiz bizi makine evren modelinin savunucularının savunduğu gibimi yarattı?

Evrenin durağan olduğunu savunan zihniyetlerin yanın da Sanayi devrimiyle Makine evrene hızlı bir geçiş yaptık. Bu evren modelinde her şey bir saat gibi çalışır saattin bozulan bir parçasını değiştirdiğinizde saat yine takır takır çalışmaya devam eder. Makine Evren sonsuzdan gelen sonsuza doğru uzanan bir zaman tinelinin içinde sürekli deveran eden bir modeldir.  Saat yönünde ilerleyen evren sürekli bir halden diğer bir hale geçiyordu o kadar. Ağaç, çiçek, böcek, hayvan, insan oluyorduk ve bu yapı böyle sürer gider… Bence, İnsanoğlunu bu kadar alçaltan başka bir evren modeli olamaz.  Gerçekten biz mekanik bir yapıda mı yaratıldık. Hatta dikkatinizi çekerim nedense bu mekanik yapıda hep üstün insanların varlığına da inanıldı… Ya da güçlü olanın zayıfı alt ettiğine inanıldı…

Sorarım size Kendimizi neye kıyasla makineyle özdeşleştirebildik. Makine evren modeli yüzünden İnsanlık ailesini robotlaştırdık. Hayvanlar dahi birer robot değilken! Onlarda da akıl ve duygu var. Bir Bal arısı ne yapması gerektiğini biliyor ya da bir kedinin yavrusunu nasıl korumaya çalıştığını hepimiz biliriz. Kısaca biz robot da değiliz, hayvan da…

Oysa Yıllarca eğitim sistemimizi mekanik evren modeli şekillendirdi. Birileri karar verdi ve düşüncelerinin dışa vurumu olan evren modelini uygulamaya koyuldu…. Ve uzun bir süre “Dünyamızı “ mekanik evren modeli şekillendirdi.

Sormak lazım “Hangi kitaba” dayanarak karar verdiler mekanik bir evrende yaşadığımızı…

İnsanoğlu sürekli kendi kendine Rus ruleti mi oynuyor?

Kendi düşüncelerimizin dışa vurumu olan dünyalar mı oluşturuyoruz?

Kendi ellerimizle şekillendirmeye çalıştığımız dünyamızda doğru yanlış algımızı kim belirleyecek bir “Mihenk taşına ihtiyacımız yok mu?

Durağan evren modelinden sıyrıldığımız hareketli bir evren modeline doğru yelken açtığımız çağlara doğru hızla gitmekteyiz Bu evren modelini hangi kitaba dayanarak tanımlandırmaya kalkacağız?

Hareketli evren modellinin en belirgin yasası Belirsizlik ilkesiyle olasılıkçı olmasıdır.

Olasılık hesabı en az iki veri arasında yapılır.

Birinci olasılık,  biz sürekli düşüncelerimizin dışa vurumu olan evren modeline mi inancağız? İkinci olasılık, Yaratanın Nebi- Elçileri aracılığıyla bize bildirdiği evren modeline mi inanacağız?

Seçim bizim, anlayacağınız olasılıkçı evren bizi mekanik bir varlık olmaktan çıkardı. Aslında, böyle bir kabiliyette yaratılmasaydık olasılıktan/seçim özgürlüğünden bahsedemezdik.

Şayet cennet ve cehennem inancımız varsa, cennet ve cehennem ayetleri de bize bu hakikati dillendirir. Rabbim bizi serbest bırakmış nerede durmak istiyorsak orası için çalışacağız. Cidden her İkisi içinde emek sarf etmek ve çok çalışmak gerekiyor. Allah bize zulm etmez biz kendi kendimize zulm ediyoruz. Allah bizi niye yakmak istesin ki diyenlere olasılıkçı yasa iyi bir cevap aslında “Bizim Seçime özgürlüğümüz” var.

Sonsuz olasılıklardan bahsedebilirmiyiz?

Biz, “Tüm olasılıkları”  aynı anda değerlendirmeye kalkabilirmiyiz?

Oysa sürekli “İki olasılıktan”  birini tercih etmek zorundayız. Yoksa kişiliğimiz oluşmaz. Düşünün, Her şeye ne kadar kayıtsız kalabiliriz?

Yâ da herkes doğru ve haklı olsa?

Hem hem mantığı mutlaklaştırılırsak ne olur?

Çünkü hem hem mantığı da aslında olasılıkçıdır. Sen de haklısın sen de… Kur’ana göre Tercihlerimiz yönümüzü/ kıblemizi belirliyorsa nerde durmak istediğimize bilinçli karar vermemiz gerekiyor.

Rabbin Kitabında çizilen hudutlar aslında olasılıklarımızı artırır mı yoksa biremi indirir.

İkisinden birini seçmem gerekiyorsa. Hudutlar Karar vermemizi kolaylaştırır. Bizi takvalı olmaya yönlendirir. Allah ne demiş ise o dediğimizde bizi büyük bir çıkmazdan kurtarır. Bu sebeple sonsuz olasılıkçı bir yasadan bahsetmek imkânsızlaşır.

Çok şükür Rabbimiz bizi bize bırakmamış yoksa insan zihniyle oluşturulan evren modelleriyle deveran eder dururduk…

Saygılarımla.


About the Author
Author

MuruvvetCaliskan

Leave a reply

Name (required)

Website