EHL-İ KİTAP ARASINDAKİ ÇEKİŞMELERE, ALLAH`IN CEVABI -2. BÖLÜM-

Yüce Rabbimiz, bakın biz tüm ehlikitap toplumuna, nasıl bir mesaj vererek, nasıl bir yöntem izlememizi öneriyor. Yazacağım ayetleri lütfen çok iyi düşünelim.

 

Bakara 135: “Yahudi yahut Hıristiyan olun ki doğruya kılavuzlanasınız.” dediler. De ki: “Hayır, öyle değil. Şirk ve yozlaşmadan uzak bir biçimde, İbrahim milletinden olalım. O, şirke bulaşanlardan değildi.

 

Ankebut 46: İçlerinde zulmedenleri hariç olmak üzere, Kitap Ehliyle en güzel olan bir tarzın dışında mücadele etmeyin. Ve deyin ki: ‘Bize ve size indirilene iman ettik; bizim ilahımız da, sizin ilahınız da birdir ve biz O’na teslim olmuşuz.

 

Bakara 135. ayette, Yahudi ve Hıristiyanların çağrısına, Allah bakın nasıl hükmünü veriyor? Benim isteğim, şirk batağına batmadan, hurafelerden uzak, İbrahim in dinine tabi olun, çünkü o şirke bulaşan, hurafelere sapan birisi değildi diyor. Acaba bizler şirk batağına batmadan, imanımızı Allah ın istediği gibi yaşayan kullarından olabildik mi?

Ankebut 46. ayet de ise, Allah`ın önerisini çok doğru anlamalı ve kendi kendimizi temize çıkarmadan, doğru bir yolla mücadele etmeliyiz. Bu yolunda tarifini yapıyor Yaradan. Birbirinize dini, İslam`ı ve Rabbin yolunu anlatırken en güzel yöntemle mücadele ediniz diyor. Bakın Allah bizlere, karşımızdaki ehlikitaba nasıl yaklaşacağımızın yöntemini çok net ve apaçık nasıl söylüyor?

(Bize ve size indirilene iman ettik; bizim ilahımız da, sizin ilahınız da birdir ve biz O’na teslim olmuşuz.)

Bu ayetleri ve günümüzde yaşanan olumsuzlukları düşünün lütfen. Sanırım Allah`ın önerdiği yoldan bizler, çok uzak olduğumuz, ne kadar açık anlaşılıyor.

İslam`ı ve Kur’an`ı tüm âleme tanıtmak ve anlatmak istiyorsak, önce Kur’an`ın emrettiklerini bizler doğru öğrenip, uygulamalıyız ki, örnek olalım. İslamı anlatacağımız, tebliğ edeceğimiz insanlar ile aramıza duvarlar örmeden, onlara yaklaşmalıyız. Böyle yaparsak ancak onları, Kur’an ile buluşturabiliriz.

Allah Kur’an`da bizlere çok önemli bir işaret verir. Dininizi ve inancınızı yaşarken, asla kendinizi temize çıkarıp, karşınızdaki insanları suçlamayınız der bizlere. Çünkü kimin gerçek iman ettiğini, yalnız ben bilirim der.

Yukarıdaki ayetler üzerinde lütfen dikkatlice düşünelim ve şunu sakın unutmayalım. Ben Müslüman oldum demekle, Allah`ın istediği kul asla olamayacağımızı ve bunu söylemekle cennete gideceğimizi lütfen söylemeyelim. Allah`ın sevgili kulu olmak, çabayla, özveriyle, hakka batıl karıştırmamakla olur, bunu da unutmayalım.

Bizlere düşen kendimizi temize çıkarmak yerine, nasıl tertemiz insan olunur, onun yolunu öğrenelim. İyi ameller işleyip, hayırda ve barışta yarışalım. Allah`ın halis ve katıksız dinini yaşayarak çevremize örnek olup, gerçek İslamın yaşam örneğini, diğer ehli kitap mensuplarına gösterelim ki, onlar da Kur’an`ı merak etsinler, etkilensinler ve Kur’an`a tabi olsunlar.

İslam dini üzerinde oynanan oyunları ancak, gerçek Kur’an ehli olan Müslümanlar bozabilir. Bizlere düşen, kanmadan- kandırmadan, korkmadan -korkutmadan Rabbin rehberini anlatmaya çalışmak olmalıdır. Bunu yapabilmek için, önce bizler İslamı doğru anlamalıyız ki, doğru anlatabilelim.

Allah Kur’an`da bizlere, İbrahim peygamberden bu yana gönderdiğim dinlerin özünde bir olduğunu söyler. En inkişaf etmiş, en gelişmiş ve bundan sonra başka peygamber ve kitap gönderilmeyeceği için korunmuş kitabın da, Kur’an olduğunu bildirir bizlere.

Allah gönderdiği kitapları, kullarının doğruya, güzele ulaşması, mutlu olması adına göndermiştir. Hz. İbrahim`den Hz. İsa`ya kadar gelen kitaplar, geçmiş toplumlarının, çağın gerektirdiği ölçüde gerçek rehberleri olmuş, yoldan sapmış nesli doğruya iletmek adına gönderilmiştir. Allah`ın gönderdiği kitaplar arasında bazı değişiklikler olmuş, toplum yaşadıkları devrin-zamanın koşullarında, doğruya yönlendirilmiştir.

Neden tüm insanlık Kur’an`ı rehber almalıdır? Çünkü Kur’an Allah ın gönderdiği, en son ve en gelişmiş ilimle donatılmış bir rehberdir. Geçmişte gelen kitaplarda, kendi çağının elbette en gelişmiş rehberleri idi.

Şöyle düşünelim. Bir konuda yüz, yüz elli yıl önce yazılmış bir beşeri ilmi kitap, nasıl kendi çağın ilmiyle, bilgi ve gerçekleri ile yazılıp, okunup toplumun anlayacağı şekilde yazılıp istifade edildiyse, yüz yıl sonra aynı konuda yazılan bir beşeri kitabında, kendi çağının gerçekleri, ilmi verileri ışığında yazılacağı ve o günün toplumuna gerektiği ölçüde fayda sağlayacağı açıktır.

Hiç kimse geçmişte yazılan ilmi bir kitabı almaz, en yenisini en inkişaf etmiş, günümüz şartlarında hazırlanmış, yazılmış olanı alır. Çünkü en yararlı ve faydalı bilgi, en gelişmiş ilmin yazıldığı bu kitaptadırda ondan.

Kur’an Allah`ın bizlere sunduğu, ilmin ışığında günümüz şartlarına göre, en son gönderdiği rehberi olduğuna göre, bizler Müslüman olmayan Ehl-i kitaba, bu gerçeği doğru anlatabilmek için, önce bizler doğru anlamalıyız. Hakka batıl karıştırmadan, bizler eğer doğru anlayamadıysak, aramızda bölünüp parçalandıysak, Allah`ın nurundan bizler gereği gibi istifade edemiyorsak, nasıl olurda başkalarına Allah`ın gerçeklerini anlatabiliriz.

Yabancı TV kanallarını şöyle bir dolaşın. Birçok Hıristiyan inancını anlatan kanallar görürsünüz. Hem Türkçe, hem de Arapça. Peki, nerede bizim Diyanetimiz? Neden hem Türkçe, hem de diğer dillerden, İslamı anlatmıyor?

Anlatamaz, böyle bir yayında yapamaz. Çünkü bizler kendi içimizde daha, Kur’an`ı doğru anlayıp, doğru yaşayamıyoruz ki. Hıristiyanlık propagandası yapan, kanallarını seyredenler bilir. Bizlerin Kur’an`a uymayan rivayet hadislere inancımızı, çok iyi kullanıyorlar. Ne diyorlar biliyor musunuz? Kur’an`da çelişki vardır. İşte bu düşünceyi yaratan bizlerin inandığı yanlış hurafe, rivayet inançlarımız. Çünkü Allah Kur’an`da açıkça bir hüküm veriyor, ama inandığımız rivayet hadisler, Kur’an`ın tam tersini söylüyor. Bizler kendi içimizde, bu gerçeği önce görmeliyiz.

İslam toplumunda, aynı peygambere, aynı kitaba iman eden, farklı mezheplerin bile, birbirine tahammülü yoksa kendi içinde, nasıl olurda diğer Ehl-i kitabı, Kur’an`a davet ederiz. Yaşadığımız bölünmüşlüğümüzle, düşmanlıklarımızla mı örnek olacağız diğer toplumlara.

İçinde yaşadığımız zaman, gerçeklerin, hakkın üstünün örtülmüş, gizlenmiş ve batılın güçlü olduğu bir devirdir. Daha açıkçası Peygamberimizin mahşer günü söyleyeceği, benim ümmetim Kur’an`ı devre dışı bıraktılar, sözünün gerçekleştiği bir çağda yaşıyoruz.

Tüm insanlık âlemi, Allah`ın imtihanından geçiyor, önce bu gerçeği unutmayalım. Daha sonrada unutmamamız gereken, imtihanımızda yaşadığımız gerçeklerin ne kadarının, Allah`ın istekleri doğrultusunda olduğu gerçeğidir. Kim Allah`ın çizgisine en yakın, imtihanını yaşıyorsa, kurtuluşa erecekte onlar olacaktır.

Allah`ın bizlere müjdelediği cennetinde, en üst makamda olmak, burada sonsuzluğunu yaşamak isteyen, zamanın ve çağımızın ilmi, rehberi Kur’an`dan nasibini bolca almalıdır.

Bu bir yarıştır, yarışında kuralını Rabbimiz koymuştur. Bizler kendi nefsimizin etkisinde,  kendimizce kurallar koymaya çalışmayalım. Son noktayı koyacak, hakkımızdaki kesin kararı verecek, bizleri değerlendirecek, bizleri yaratan Yüce Rabbimizdir, bunu da unutmayalım.

Gelin dostlar, Kur’an ın çevresinde toplanalım. Üzgünüm ama gemi yara almış su alıyor, yarada çok ama çok derin. Tamir edilecek gibi de görülmüyor. Gelin can yeleklerimizi hazırlayalım.

Kurtuluşa erenlerden olmak istiyorsak eğer, Bakara suresi 5. ayetinde Allah ın söylediği gibi, Rabbimizden gelen hidayet, yani Kur’an üzerinde olalım.

Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK


About the Author
Author

halukgta

Comments (4)
Leave a reply

Reply to ASYALI Cancel reply

Name (required)

Website