Peygamber Yolu ve Şeytan Ayetleri

 

“Peygamber Yolunu Kim Takip Ediyor?”

“Kuran’a ne kadar sarılırsak o kadar yolumuzu şaşırmayız” prensibine rağmen kimilerimiz “acaba yanlış yola mı saparım” endişesi ve “acaba böyle söyleyenler peygamberimizin yolunu terk etmiş olmuyor mu” tereddüttü ile dinimizi Kuran’dan öğrenmeye soğuk bakıyor. Ne kadar “Kuran yeter” denilse de “Evet öyle ama…” diye başlayan cümlelerimizi genellikle “peygamberimizin yolu…” diye başlayan başka ifadelerimiz takip ediyor. Çünkü bu hususta geleneksel anlayış o kadar ciddi bir baskı kurmuş durumda ki Müslümanlar herhangi bir dini davranışını onayabilecekleri bir başka kitap ya da mercii bulmuşlarsa derhal iç huzuruna ererken alışıldık hareketlerini Kuran’ın onayıp onamadığıyla birisi ikaz etmedikçe ilgilenmiyorlar bile. Samimi olarak Kuran’a sarılmayı istemelerine rağmen bunu bir din adamının iki dudağı arasından çıkacak kelimelere derhal inanmakla ya da başka bir dini kitaba koşulsuz güvenmekle aynı şey zannediyorlar.

Ayrıca tuhaf bir durum da var bu noktada. Çünkü doğru bildiklerini Kuran onaylamışsa hiçbir sorun çıkmazken, yanlış bildikleri Kuran’la ortaya çıkınca yine gidip bir başka kitap ya da zattan, hatta takvim ya da facebook sayfalarından bu yanlışlarının doğru olduğunu onaylamalarını bekliyorlar yine. Sosyal paylaşım sitelerini geziyorum arada bir. Acı ama gerçek olan şu ki; Kuran’ın rehberliğine, Facebook kadar bile güvenilmiyor. Oysa diller asla bunu söylemiyor. “Kuran’da elbette en doğrusu yazıyordur” diyor insanımız. Ama akıl devre dışı kalıp davranışlar “Kuran’ı akıl yanlış anlayabilir, o yüzden ben bunu gidip güvendiğim (!) insanların vaazlarından, kitaplarından ya da elime geçen herhangi bir ilmihalden öğrenirim” diyor. Eğer o kaynak da alışageldiği davranışı onaylıyorsa yine iç huzuruna eriyor. Kuran’ın onaylamamış olduğunu unutuyor. Kısacası insanoğlu hep iç huzuru arıyor ama, iç huzurunu sağlamayı, iç huzurunun asıl kaynağından kaçarak bulacağını zannediyor. Bomboş hikâyelerle geçici teselliler buluyor. Bir süre oyalanıp sonra aynı döngüye yeniden başlıyor.

Bütün bu çoğunluğa rağmen gerçek bir müminin, yine de bıkmadan usanmadan gerçeği o gerçek kaynaktan yani Kuran’dan çıkartmaya devam etmesi gerek. Kuran’ı rehber edinenler kimilerince Peygamberin yolundan ayrılmış zannedilse de, biz yine Kuran’a bakalım, bu konuda kim haklı çıkacak diye… Kitabımızdaki peygamberimize ve onun davranışlarını anlatan ayetlere bakalım… Aşağıya hızlı bir Kuran taramasında ilk rastladığım birkaç tanesini aldım. Bakalım da kim Allah’ın elçisinin yolundan gidiyor, kim gitmiyor görelim. Ve hadi o ne yapmışsa biz de doğruluğu mutlak olan kaynağımızdan öğrendiğimiz o doğruları uygulayalım. Herhalde bu sünnetlere kimse karşı çıkmaz! Çünkü kaynak Kuran. Hepimizin inandığı kitap. Önce Kuran ayetlerini okuyalım, sonra sıra şeytan ayetlerine de gelecek! Ve karar vereceğiz peygamberimizin mi yolundan gidiyoruz, şeytanın  mı!!!

Yazının bundan sonrasını, yanlış anlamaya mahal vermemek için lütfen çok dikkatli okuyalım. Çünkü biraz da düşmanımıza (şeytana) empati yapacağız. Diyelim ki peygambere uyan değil de doğru yoldan sapmış ve şeytana uymuş olan biziz diye düşüneceğiz! Şeytan apaçık olarak alıntıladığımız ayetlerde yazan hususların tam tersini bize dayatmayacak mıydı? Evet! O halde ne yapar bakalım…

 

9-Tevbe 3 “Ve büyük Hacc günü, Allah’tan ve Resulünden insanlara bir duyuru: Kesin olarak Allah, müşriklerden uzaktır, O’nun Resulü de… Eğer tevbe ederseniz bu sizin için daha hayırlıdır; yok eğer yüz çevirirseniz, bilin ki Allah’ı elbette aciz bırakacak değilsiniz. Küfre sapanları acıklı bir azabla müjdele.”

 

Tevbe Suresine ait olan bu ayette “Allah’ın elçisinin müşriklerden uzak olduğu, şirkten uzak durmak için tevbe etmek gerektiği, bunu yapmayıp küfre sapanları azap beklediği,” açıklanmış olduğuna göre tam tersi şöyle olur “müşriklere yaklaşıp onlardan olmak, şirkte olup tevbe etmemek ve böylece küfre sapıp azabı hak etmek” O halde şeytan olsak bunları açıktan söyleyemeyeceğimize göre, buraya nasıl bir hile koymalıyız ki insanları kandıralım? Önce şirke soktuğumuz kişinin şirkte olduğunu anlamamasını sağlamalı değil miyiz? Bunun en kolay yolu başkasını ona hedef göstermek, başkasının şirkte olduğuna, kendisinin doğru yolda olduğuna inandırmak ve onun aklına başka güzel afyonlar verip uyutmaktır. O afyon da peygamberi seviyor olmamız olabilir mi? Ne dersiniz? Madem peygamberi herkes seviyor, şeytan da bu sevgiyi şirke dönüştürmeye çalışabilir mi? Yoksa bu kadar da şeytan olamaz mı diyeceksiniz! Unutmayalım o bizim düşmanımız, yeryüzüne onunla düşman olarak indik…

Bu ayetin tam karşılığı olacak şeytan ayeti böyle bir şey olabilir mi: “O müşrikler öyle kimselerdir ki iki cihan sultanı, yaratılmışların şahı kutlu nebi Ahmet Muhammed Mustafa (s.a.v.) efendimizin sünnet-i seniyyesinden ve temsil derinliğinden insanları uzaklaştırmak için onun sözlerini akılları sıra yalanlayarak İnsanlığın İftihar Tablosunu sadece Allah’la kul arasındaki bir postacı gibi aciz bir insan durumuna düşürürler. Nezaketi lisaniyemizi bozmamak için bu tip inanç biçimleri için sapıklık kelimesini de kullanmayabiliriz (!) Tövbe etmedikleri sürece bunlar, Müslümanların içine nifak tohumu ekenlerin ta kendileri ve İslam âlemi için en tehlikeli bidatlere sahip olanlarıdır. Onları azabın en şiddetlisi beklemektedir. HafizenAllah!”

Allah’ı aciz bırakma gayretine giren kim sizce? Şeytanın bu foyasını ortaya çıkaran biz Kuran ehli mi miyiz yoksa peygamberin yolundan gittiğini iddia edip peşlerindeki masumları zehirleyenler mi? Bizim gibi insanlar, kendini din alimi diye tanıtan ama bilerek bilmeyerek şirk yolunda gidenlere karşı hem kendi nefsimizi hem de masum inananları uyarmaya gayret edip Kuran safına çekmeye çalışırken, şeytanın hemen her sözü bu masum insanları Kuran’dan uzaklaştırma gayretindedir. Kim doğru söylüyor? Yalancı olan biz miyiz? Peygamberimizin vasfı şirkten uzak olmaksa bunu yapan filanca hocaefendilerin peşinden gidenler mi yoksa Kuran’ı rehber edinenler midir? Alın size peygamber sünneti işte. “Şirkten uzak durmak” Nefsinize sorun; kim peygamberi takip ediyor?

41-Fussilet 6 “De ki: “Ben de sizin gibi bir insanım. Yalnız, bana şu vahyolunuyor: “Sizin İlahınız, sadece bir tek İlahtır. O halde O’na yönelerek doğru yolda yürüyün, O’ndan af dileyin! O’na eş, ortak uyduranların vay haline!”

 

Fussilet Suresindeki bu ayette “Peygamberin de bizim gibi bir insan olduğu, Allah’ın tek bir İlah olduğu, ona yönelmek gerektiği, ondan af dilenmesi gerektiği ve ona eş ortak uyduranları azap beklediği” açıklanmış olduğuna göre tam tersi şöyle olur “Peygamberin bizim gibi bir insan olmadığı, Allah’ın tek ilah olmadığı, Allah yerine başkasından af beklenmesi ve eş ortak icat edilip Allah yerine ona yönelinmesi”

O halde hile kuran şeytanın ayeti şöyle olabilir mi? “Allah’ın habibi, iki cihan serveri, şanı yüce peygamber efendimiz (s.a.v.)in ümmetinden en çok övündüğü kimseler şunlardır ki; onun yolundan gidip, onun derdiyle dertlenip, onun ilmiyle ilimlenen Allah dostlarıdır bunlar. Ben-i İsrail peygamberlerinden bile üstündürler. Hele bir tanesi vardır ki zamandan da mekândan da münezzeh olarak halen dipdiri olup aynı anda birçok yerde bulunabilir ve her mümin kulun yardımına yetişir. Cinniler onun adını duyunca korkudan dağılıp kaçacak yer ararlar. Kutuplar ve geçmiş nebiler bile ondan medet umar. Sizden birisi o gavs-ı azamın adını aklına getirdiği an bile korkudan emin olur, bütün belalar ise def olur gider.”

Ayetteki peygamber sünneti Allah’a yönelip ondan af dilemektir. Fatiha suresinden beri aynı konu; yalnız ondan yardım istemektir… Peki filanca gavs-ı azamdan yardım dileyenler doğru yapıyor olabilirler mi? İşte sünnet. Sadece Allah’tan yardım dileyenler mi peygamber yolundan gidiyor yoksa gavsı azamlardan da dileyenler mi? Nefsinize sorun; kim peygamberi takip ediyor? Kim sünneti uyguluyor?

46-Ahkaf 9 “De ki: “Peygamber olarak gelen ilk insan ben değilim ki! Dünya hayatında benim ve sizin başınıza neler geleceğini bilemem. Ben sadece bana ne vahyediliyorsa ona uyarım. Çünkü ben açıkça uyaran bir elçiden başka bir şey değilim.”

 

Ahkaf suresine ait bu ayette “Peygamber olarak gelen ilk insanın bizim peygamberimiz olmadığı, geleceği bilemeyeceği, ne vahyedilmişse ona uyduğu ve açıkça uyaran bir elçi olduğu” açıklanmış olduğuna göre çok uzatmayayım, tam tersi şeytan ayeti şu değil midir: “Bizim peygamberimiz ilk peygamberdir, bütün peygamberlerden önce yaratılmıştır ve hepsinden üstündür. Kıyamet günü bütün peygamberler nefsi, nefsi diye inlerken peygamber efendimiz ümmetini soracaktır. O gaybı en iyi şekilde bilir. Çünkü Allah isterse gaybı dilediğine bildirir. Seven habibiyle sırrını paylaşmaz mı? Sadece Kuran’daki vahiylere değil ona sır olarak indirilen esasen ikinci bir vahiy kitabına sahiptir. Bunlar da hadisler vasıtasıyla bize kadar gelmiştir. O sadece bir elçi değil aynı zamanda ilk yaratılan ruh ve bütün âlemlere nurdur. İki kâinatın efendisidir o. Onun sözleri direkt olarak sahabe-i kiram vasıtasıyla ve emin raviler yoluyla bugüne kesintisiz gelir. Allah elbette o hadisleri de Kuran gibi koruyacak kadar merhametlidir. Yoksa bugün namaz bile kılamazdık!”

Ahkaf 9’daki peygamber sünneti nedir? Ne vahyedilmişse ona uymaktır. O halde sadece Kuran’a uymak mıdır bu, yoksa Kuran’la beraber hadislerin tamamına, ayrıca filanca imamların kitaplarına, artı ciltler dolusu kasidelere, artı nurlarla bezenmiş (!) külliyatlara… mı? Nefsinize sorun; kim peygamberi takip ediyor? Kim ehl-i sünnet!!!

28-Kasas 49 “De ki: “Eğer doğruysanız, bu durumda Allah katından bu ikisinden (Musa’ya indirilen Tevrat ve bana indirilen Kur’an’dan) daha doğru olan bir kitap getirin de, ben de ona uymuş olayım.”

 

Kasas suresine ait bu ayette Allah peygamberimize “Allah’ın indirdiği kitaplardan daha hayırlısı varsa onları getirebilirseniz getirin de, ben de ona uyayım” şeklinde müşriklere meydan okumasını emrediyor. Peki bunun tam tersi olan hileli şeytan ayeti şu değil midir? “Allah’ın ipi vasfında çok faydalı eserler vardır. Herkes kendi aklı ile Kuran’a anlam veremeyeceğinden bu kitaplara yönelinmelidir. Onlar da Kuran’da söylenilenden farklı şeyler söylemezler. Onu en iyi biçimde açıklarlar. Hele bazı kitaplar vardır ki zamanın müçtehidleri tarafından Kuran’ın çağdaş tefsiri olarak yazılmış, daha doğrusu ilhamen yazdırılmış ve rüyalar vasıtasıyla Resulullah tarafından onaylanmıştır. Bütün mevcudat, lisan-ı haliyle buna şahiddir!”

Allah’ın ayetindeki peygamber sünneti nedir? Elbette en doğru kitabın ardından gitmektir. O halde peygamberi takip edenler Kuran’ı rehber edinenler mi, filanca kitapları takip edenler midir? Maksadım herhangi bir adres göstermek değil, içinde bulunduğumuz hali gözler önüne sermek sadece. Dönüp ayetlere tekrar bakalım, sonra soralım kendimize: Hangimiz şeytanın yolundan, hangimiz peygamberimizin yolundan gidiyoruz!!! Nefsinize sorun, nefsinizi ikna edin bakalım; kim peygamberi takip ediyor? Kim etmiyor? Sünnete uyan kim? İstediğiniz ayeti siz de alın ve tam tersini uydurun, göreceksiniz ki bir şekilde şeytan da karşılığını aynı şekilde uydurmuştur… O halde Kuran’ın manasını bilmeyen, şeytanın oyuncağı olmaz mı? O halde dininin kitabını okumayan neyin farkına varabilir!

Belki kimilerimiz diyecek ki “iyi de bazı kitaplardan faydalanmıyor muyuz?” Evet araştırmacı bir insan sadece bazılarından değil açıkça şirk olan kitaplardan da faydalanır. İçlerinde elbette ki çok faydalı ve dosdoğru kitaplar da vardır. Doğruyu bulma ve yanlışı gösterme yolunda her şey okunur. Ama Kuran’ı okutmaya teşvik etmedikten sonra en iyi tefsir kitabı bile eksik kalacak ve insan sözleri olduğu için okuyucusunun aklındaki “Allah’ın sözleri”ni okumamış olmanın eksikliğini gideremeyecek, yani bilinç dışı bile olsa bir şüphe, bir müphemlik bırakacaktır. Ama Kuran’ı okuyan şüphelerinden kaçmaz, onlardan birer birer, üçer beşer, onar biner sıyrılır.

Kuran’ı okumamış insan ise dinini Kuran dışı kaynaklardan öğrenmeye kalkıştığından çok büyük ihtimalle birçok şirk kokusu saçan kitapların ve onları takip eden sözde âlimlerin tesiri altında kalacaktır. Bir kitabın içinde birçok doğru bulunabilir. Hatta yüzde doksan dokuzu iman ve itikat konularını gayet güzel örneklerle açıklayabilir. Fakat unutmamalı; koca bir bardak suya damlatılan bir gram zehir o suyu içeni zehirlemeye yetecektir. İşte şeytanın hilesi de böyle değil midir? Şeytan doğru yola oturacağını söylememiş midir? Koca bir külliyata bir şekilde giren ya da sokulan üç beş şirk de benim gözümde o zehirli su gibidir. İsteyen gider o bardaklardan içer, ama Allah’a güvenene billur pınar başı gibi Kuran yeter…

 

kalemzade.net


About the Author
Author

Kalemzade Kamil

Comments (1)
Leave a reply

Name (required)

Website