Saraydan Denize Mısır’dan Çıkış

“Şuara Suresinden İzdüşümleri | 3.Bölüm”

Firavun’u destekleyecek, onu yüceltecek ve onun haklılığını ortaya koyacak gösterileri yapacak olan büyücüler ve sihirbazlar kolay kolay haklı ispatlar ortaya koyamazlar. Hedefleri göz boyamak, ilizyon yapmak, mış gibi yapmak ve yalanlarıyla insanları kandırmaktır. Ama bu işi de öyle bedavaya yapmazlar. Çıkarları gereği Firavunların yanında yer alırlar. Yarın başka bir güç Firavun’un yerine geçerse bu kez ondan yana olurlar. Çünkü Firavunlar da her daim etrafına gerek korkuyla gerekse elindeki gücüyle taraftar toplamayı iyi bilirler. Eğer bu işten bir menfaatleri olmasaydı Musa’nın karşısına çıkacak olan büyücüler, bile bile böyle bir risk almazlardı.

26-Şuara 41 Sihirbazlar Firavun’a geldiklerinde: “Şayet biz galip gelirsek, bize muhakkak bir mükafat vardır değil mi?” dediler.

 

Musa’nın ortaya koyduğu böyle ciddi bir tehdit karşısında iktidarı sallanmaya başlayan Firavun’un çağırdığı sihirbazlara da vaatlerin en güzelini vermesi kadar doğal bir şey olamazdı. Bu yüzden sadece basit bir ödül sunmadı Firavun onlara!

26-Şuara 42 ‘Evet’ dedi. ‘Üstelik şüphesiz en yakın(larım) kılınanlardan olacaksınız.

 

Gördüğümüz gibi Firavun başarılı olmaları durumunda sihirbazları ezik bir hayattan kurtarıp kendi üstün gücüne dahil edecek, sarayına, konseyine alacaktı. Başaracak sihirbazlar artık Firavun iktidarının ortağı, bir parçası olacaktılar. Ve gösteri başladı…

26-Şuara 43, 44, 45 Musa onlara dedi ki: ‘Atacağınızı atın.’ Onlar da, iplerini ve asalarını atıverdiler ve ‘Firavun’un üstünlüğü adına, hiç tartışmasız, üstün olanlar gerçekten bizleriz’ dediler. Sonra Musa değneğini attı; hemen onların uydurduklarını yutmaya başladı.

 

Görebilecek gözler, duyabilecek kulaklar ve idrake açık kalpler için gerçeğin yanında uydurmalar her daim yenilirler, yutulurlar. Doğruluğun yanında yalan yanlış işler sırıtıp ortaya çıkar. Buna rağmen gerçekleri idrak edememek ne büyük bir yanılgıdır. Şeytanın hilesi zayıftır. Gerçeklerin gerçek olduğunu ise en iyi yalanı uyduranlar bilirler. Eğer kalpleri yumuşar ve pişman olurlarsa doğru yola girerler.

26-Şuara 46, 47, 48 Anında büyücüler secdeye kapandılar. ‘Alemlerin Rabbine iman ettik’ dediler.  ’Musa’nın ve Harun’un Rabbine.’

 

Bu durumda Firavunlar elbette hiddetlenirler. Güvendikleri güçler dahi onu terk ederek düşmanının yanında yer almaya başlamaları kadar büyük talihsizlik olabilir mi!

26-Şuara 49 Dedi ki, “Ben size izin vermeden mi ona inandınız? O, size büyücülüğü öğreten ustanız olmalı. Şimdi göreceksiniz: Ellerinizi, ayaklarınızı çaprazlama keseceğim ve hepinizi asacağım.”

 

Madem ki sihirbazlar bile Musa’ya uydular, Firavun’a göre onlara da Musa öğretmiştir! Çünkü Firavun aslında kendi büyücülerine de inanmamakta, onları sadece kullanmaktadır. Ama eğer başarılı olsalardı ve Musa’yı alt etselerdi onları halkın gözünde halk kahramanları ilan edecekti. Ama işler Firavun için tıkırında gitmeyince yanlı idiler demeden kendi sihirbazlarına da suçlu muamelesi yapıp onlara önce hayatı zindan edip sonra öldürmeye karar verdi. Firavunlar böyledir. Kendisini haksız çıkarmaları durumunda en yakınındakiler bile onun tehdidi altındadır. Peki, artık Musa’nın ortaya koyduğu gerçeği kabullenen sihirbazlar Firavun’un bu tehdidine ne cevap verdiler acaba!

26-Şuara 50, 51 ‘Hiç zararı yok’ dediler. ‘Çünkü biz gerçekten Rabbimize dönücüleriz.’  ‘Doğrusu biz, iman edenlerin ilki olduğumuzdan dolayı Rabbimizin hatalarımızı bağışlayacağını umuyoruz.’

 

Kalbi mutmainlikle inanmış müminler eziyetlerden korkmazlar demek ki. Sadece Allah’tan af dilerler ve O’na döneceğine emindirler. Kıssada Musa’nın İsrailoğullarını alıp yürüyüşe geçmeleri ile birlikte daha neler oluyordu ve Firavun başka hangi planlar kuruyordu hatırlayalım.

26-Şuara 52, 53, 54, 55, 56 Musa’ya, “Kullarımı yola çıkar, siz izleneceksiniz,” diye vahyettik. Firavun da şehirlere asker toplayıcılar gönderdi. “Bunlar, şüphe yok ki küçük ve önemsiz bir toplulukturlar. Ve elbette bize karşı da büyük bir öfke beslemektedirler. Biz ise uyanık ve tedbirli topluluk bulunuyoruz.” diyordu.

 

Musa Allah’ın yardımıyla hareket ederken Firavun kendi gücüne tapıyordu hala. Bütün gücü elinde tuttuğuna inanmış, uyanık olduğuna emin ve her türlü tedbiri almaya muktedir görüyordu kendisini. Kulları saydığı İsrailoğulları kavminin kendisine öfke duyan bir topluluk olduğunu biliyor ama onları önemsiz ve değersiz bir avuç isyankâr gibi görüyordu. Bu ayaklanmayı bastırmak üzere kendisine bağlı askerler ve propagandacılar topluyor, kitleleri emrinde tutacak iç güvenlik unsurları oluşturuyordu. Eğer onlar Firavun’u dinlemeyip çekip giderlerse diğer halkı için çok kötü bir örnek ve kendisi için açık mağlubiyet demekti bu hareket.

26-Şuara 57, 58, 59, 60 Sonunda, onları çıkardık: Bahçelerden, çeşmelerden, hazinelerden ve soylu makamlardan da. Daha sonra onları İsrailoğullarına miras yaptık… Böylece güneşin doğuş vakti onları izlemeye koyuldular.

 

Eğer Allah kulunun yanındaysa başka neye ihtiyaç duyar ki! Şimdi de Musa’nın önderliğindeki kavmin çıkışının ardından peşlerine düşen Firavun ve ordusuna neler olduğunu hatırlayalım.

26-Şuara 61 İki topluluk birbirini görünce, Musa’nın arkadaşları: “Yakalandık” dediler.

 

En zor anlar aslında başarıya en yakın olunan anlardır. Yeter ki inanç kaybedilmesin… Musa gibi…

26-Şuara 62, 63, 64, 65, 66, 67, 68 “Asla. Rabbim benimle birliktedir; bana bir çıkış yolu gösterecektir,” dedi. Musa’ya, “Değneğini denize vur,” diye vahyettik. Bunun üzerine yarıldı ve her bölüm koca bir tepe gibi oldu. Ötekileri de buraya yaklaştırdık. Musa’yı ve kendisiyle beraber olan herkesi kurtardık. Sonra ötekileri suda boğduk. Şüphesiz bunda gerçekten bir ayet/ibret vardır; fakat çokları inanmadı. Ve şüphesiz ki Rabbin çok güçlü ve çok merhametlidir.

 

Şüphesiz burada bir mucize var. Bir ibret var. Bir ders var. Bir ayet var. Ama insanların çoğu yine de inanmazlar. Çünkü onlar Allah’ı hakkıyla takdir edemezler. Onun gücünü kime karşı ve kimin lehinde kullanacağını takdir edemezler. Eğer takdir edebilmiş olsalar O’nun merhametini de görürlerdi. Göremeyişlerinin nedeni O’nun yanında olmaları yerine Firavunlarının yanında dünyevi menfaatler temin etme peşinde olmalarıdır…

Şuara suresinin devamında İbrahim kıssası başlıyor… Her peygamberin farklı bir karakteristik duruşu var. Musa’nın sert mizacı yerine, İbrahim’in mizahi bir bakış açısı var. Oradan devam etmek üzere…

kalemzade.net

twitter.com: @kalemzade


About the Author
Author

Kalemzade Kamil

Leave a reply

Name (required)

Website