Kuran ve Şiddet – 2

KURAN VE ŞİDDET-2

Bir önceki yazımda Kur’an ve şiddet arasındaki ilişkiye dair kısa bir giriş yapmış ve Kur’an’ın kesinlikle şiddeti bir yöntem ve metot olarak benimsemediğini, onaylamadığını, övmediğini bilakis toplumlarda şiddete maruz kalmış ve azgınlıkları ve taşkınlıkları ile fertleri ya da zümreleri zulme maruz bırakan zalimleri bu zulümlerinden vazgeçirmeye çalıştığını ve bunun için zalimlere karşı onların yaptıkları zulümlerine bedel olarak caydırıcı olmak üzere kısmen sert ifadeler kullanmış olduğunu ifade etmiştim.

Kur’an hakkında olumsuz bir hava oluşturmak isteyenler kasıtlı olarak, Kur’an’da yer alan ve gerçekte zalimleri, bozguncuları, azgınlıkları ile yeryüzünü ve yeryüzü halklarını inim inim inleten gaddar insanları hedef alan sert ifadelerden ve onların yaptıklarına bedel olarak biçilmiş cezai müeyyide suretindeki ayetleri cımbızla seçmek suretiyle bu ayetlerden yola çıkarak Kur’an’ı şiddet içeren bir kitap olarak göstermeye gayret etmekteler.

Oysa ki söz konusu bu ayetler bağlamları ile birlikte ele alınıp Kur’an’ın bütünsel mesajı doğrultusunda yorumlandığında ayetlerdeki sert ifadelerin asıl amacının yeryüzünde barışı ve adaleti tesis etmek, mazlumların hakkını korumak, zalimlerin zulmünü engellemek, gaddar insanların yaptığı kötü muameleleri caydırıcı cezalar yoluyla engellemek olduğu görülecektir.

Önceki yazımda bir sistem ya da anlayışın şiddete dayalı olup olmadığını ortaya koymak bir takım sorulara cevap aramamız gerektiğini belirtmiştim. Şimdi kaldığımız konudan ve sorudan devam edelim.

Kur’an şiddeti ve şiddete başvuranları övmekte midir?

Önceki yazımda da belirttiğim gibi Kur’an şiddeti bir yöntem olarak asla övmemektedir. Kur’an’da raiyetindekilere ya da etrafındakilere şiddet uygulayan, onları zorlama ve baskı ile sindirmeye çalışan ya da baskı altına alarak mazlumlara gaddarca muamele eden azgınların bu eylemleri lanetlenmiş ve onların bu eylemlerine son vermek üzere mazlumlara destekçi olarak peygamberler gönderilmiştir. Aşağıdaki ayetlerde de açıkça görülecektir ki bazı büyük peygamberlerin gönderilme amaçlarının temelinde yeryüzünde işlenen azgınlıklar ve zalimlerin zulümleri altında ezilen mazlumların haklarını arama mücadelesine önderlik etmek yatar. Ve her halukarda şiddete ve zulme bulaşanlar açık bir şekilde lanetlenirler…

Ashabı uhdud kıssası ve inananlara yapılan işkence

Kur’an’da sırf iman ettikleri için hendeklere atılmak suretiyle diri diri yakılarak işkence, zulüm ve şiddete maruz kalan müminlerden bahsedilir. Allah, işkenceye ve şidete maruz bırakılan inananlara bu işkenceleri reva görenlerin cehenneme atılacaklarını haber vermektedir.

Burçlara sahip gökyüzüne, geleceği bildirilmiş olan güne, (o günde) tanıklık edene ve edilene andolsun ki, ateşle dolu hendeğe atılanlar (yakılarak) öldürüldü. Onlar (yakanlar) da başlarına oturmuşlar, müminlere yapmakta oldukları işkenceyi seyrediyorlardı. Onlardan, sırf, göklerin ve yerin mülkü kendisine ait olan, azîz ve hamîd olan Allah’a iman ettikleri için intikam aldılar. Oysaki Allah her şeyi görür.
85/(1-9)

Firavunun baskı, zulüm ve terörü

Firavun dünyevi gücü elinde bulunduran, halkını köleleştirip istediği şekilde onlara zulüm ve baskı yapan, onların erkeklerini öldürüp kadınlarının ırzına geçen, yeryüzünü zulmü ve zalimliği ile doldurmuş azgın bir yöneticidir. Allah’ın Hz. Musa ile gönderdiği mesajın temel ekseninde bu zulmü ortadan kaldırıp mazlumları onun zulmünden kurtarmak ve yeryüzündeki bu azgınlığa son vermek yatmaktadır.

İman eden bir kavim için (faydalı olmak üzere) Musa ile Firavun’un haberlerinden bir kısmını sana gerçek şekliyle nakledeceğiz. Gerçek şu: Firavun o yerde egemenlik kurmuş ve ora halkını gruplara ayırmıştı. Onlardan bir topluluğu horlayıp eziyordu: Bu topluluğun erkek çocuklarını boğazlıyor, kadınlarına hayasızca davranıyor/kadınların rahimlerini yokluyor/kadınlarını hayata salıyordu. O gerçekten fesadı yayanlardandı. Ve biz istiyoruz ki, yeryüzünde ezilip horlananlara bağışta bulunalım, onları önderler yapalım, onları mirasçılar haline getirelim.
28/3-5

Aşağıdaki ayetlerde görülecektir ki azgın zalimler kendilerini mazlumların haklarını korumak konusunda uyaran peygamberleri her zaman şiddetle, onları öldürmek ya da taşlamakla tehdit etmişler, pek çok peygamberi öldürmüşler pek çoğunu da öldürmeye çalışmışlarsa da bunu başaramamışlardır. Dolayısıyla açıkça da görülmektedir ki burada şiddeti bir yöntem olarak uygulayanlar peygamberler değil bilakis onların karşısında halkı zulmü ile perişan eden zalimlerdir.

(23-24) Andolsun ki biz Musa’yı mucizelerimiz ve apaçık hüccetle, Firavun, Hâmân ve Karun’a gönderdik. Onlar: Bu, çok yalancı bir sihirbazdır! dediler. Mûsa, katımızdan hakkı onlara getirince, şöyle dediler: “Onunla beraber iman edenlerin erkek çocuklarını öldürün, kadınlarını sağ bırakın!” Ama inkârcıların tuzağı hep boşa çıkmıştır. Firavun: Bırakın beni, dedi. Musa’yı öldüreyim; (Kurtarabilirse) Rabbine yalvarsın! Çünkü ben onun, dininizi değiştireceğinden yahut yeryüzünde fesat çıkaracağından korkuyorum. Mûsa dedi: “Ben, hesap gününe inanmayan her kibirliden, benim de Rabbim sizin de Rabbiniz olana sığındım.”
40/25-26

Ashabı kehf ve maruz kaldıkları zulüm…

Ashab-ı Kehf’de yaşadıkları toplumda maruz kalınan şiddet ve zulümden kaçarak bir mağaraya sığınmışlardır. İçlerinden birisi mağaradan çıktıklarında başlarına gelebilecek olası tehlikeyi şöyle ifade etmektedir.

“…onlar sizi ellerine geçirirlerse ya taşlayarak öldürürler yahut da sizi kendilerinin milletine döndürürler. O takdirde bir daha asla kurtulamazsınız”
18/19-20

Bu ve bunun gibi daha pek çok ayette de görüleceği üzere Kur’an’ın hiçbir yerinde zulüm yapan zalimler övülmezler. Bireysel ve toplumsal şiddet hiçbir şekilde benimsenmez. Bilakis şiddete başvuranlar genelde azgınlaşmış, zalim ve gaddar olan ve yaşadıkları toplumları adaletsizlik, maddi güç, otorite, sayısal üstünlük vb. gibi yollarla sindirmiş ve insanları ezen şımarmış güruhlardır. Ve onların karşısında yer alan peygamberler ise her zaman onların bu adaletsizliklerine, azgınlıklarına, zulümlerine ve şiddetlerine son vermelerini isteyen ve gücünü yalnız Allah’tan alan insanlardır. Hatta bu sebeple çoğu kez alay edilirler, delilik ve sefihlikle/kafasızlıkla suçlanırlar…

Dediler: “Ey Nûh! Eğer bu işe son vermezsen, vallahi taşlananlardan olacaksın.”
26/116

(Elçiler) dediler ki: Rabbimiz biliyor; biz gerçekten size gönderilmiş elçileriz. “Bize düşen, açık bir tebliğden başka şey değildir.” Bunun üzerine onlar: Doğrusu siz bize uğursuz geldiniz. Eğer bu işten vazgeçmezseniz, andolsun sizi taşlarız. Ve bizden size mutlaka fena bir kötülük dokunur, dediler. Elçiler şöyle cevap verdi: Sizin uğursuzluğunuz sizinle beraberdir. Size nasihat ediliyorsa bu uğursuzluk mudur? Bilakis, siz aşırı giden bir milletsiniz.
36/16-19

Zülkarneyn’nin zulüm, terör ve  kaosa karşı çektiği set

Kur’an’da Zülkarneyn olarak bahsedilen zat Allah’ın ona verdiği imkanlar sayesinde oldukça güç ve kuvvet sahibi olmuştur. Fakat o sahip olduğu bu kuvvet ve gücü zorbalığa, kötülüğe, baskıya ve zulme değil bilakis zalim ve zorbalara karşı kullanmaktadır. Aşağıdaki ayetlerde Zülkarneyn anarşi, terör, bozgunculuk ve zulm yapan zalim bir kavmin zulmü altında inleyen mazlumlara yardım ederek zalimlerle onların arasına bir sed inşa etmiş onların bu zulümden ve şiddetten kurtulmalarına vesile olmuştur.

Sonunda, iki dağın arasına varınca, orada nerdeyse hiç laf anlamayan bir millete rastladı. Dediler ki: Ey Zülkarneyn! Bu memlekette Ye’cûc ve Me’cûc bozgunculuk yapmaktadırlar. Bizimle onlar arasında bir sed yapman için sana bir vergi verelim mi? Dedi ki: «Rabbimin beni içinde bulundurduğu nimet ve kudret daha hayırlıdır. Siz bana kuvvetinizle destek olun da, sizinle onlar arasına aşılmaz bir engel yapayım. Bana demir kütleleri getirin. İki ucu denkleştirdiği vakit: «Körükleyin!» dedi. Demiri bir ateş haline getirince: «Getirin bana üzerine erimiş bakır dökeyim!» dedi. Artık Yecüc ve Mecüc onu ne aşabildiler ve ne de delip geçebildiler.
18/93-98

Şüphesiz bu ve benzeri örnekler çoğaltılabilir. Ama Kur’an önyargılardan uzak, detaylı ve bütünsel olarak incelendiğinde görülecektir ki Kur’an’da zalimler, baskıcı ve zorbalar, şiddete başvuranlar her zaman lanetlenmiştir ve onların bu yaptıkları hiçbir zaman tasvip edilip övülmemiştir. Bilakis Kur’an her zaman mazlumların, ezilenlerin, zulme maruz kalanların yanında olmuş zalimleri zulümden vazgeçirmek için elçilerin yaptıkları mücadelelerden bahs etmiştir.

Kimi ayetlerde bu azgın insanların yaptıkları azgınlıklarına bedel olarak onlara bir takım cezai müeyyidelerden bahsedilmesi “şiddet” değil bilakis yeryüzündeki adaletsizliği ve “şiddeti” ortadan kaldırmaya yönelik caydırıcı nitelikte olan tedbirlerdir. Ve Kur’anda özellikle bir tür hapishane olan cehennemden bahseden ayetlerin pek çoğu bu azgınlaşmış, yeryüzünü kana ve fesada bulayan, yakıp yıkan, çoluk çocuk kadın demeden insanları ezip geçen gaddar ve zorba insanların yaptıklarının bedellerini ödeyecekleri uhrevi mekanlar olarak karşımıza çıkar.

Böylelikle bu iki yazımda da gördük ki Kur’an şiddetin yanında değil karşısındadır. Ve hiçbir şekilde şiddete başvuranları övmemekte onların bu hareketlerini tasvip etmemektedir. Bir sonraki sorumuza cevap aramak üzere diğer yazımda görüşmek dileğiyle…

Gelecek yazımın konusu:

Kur’an şiddeti bir yöntem olarak benimsemekte kullanmayı teşvik etmekte midir?

www.ateizmvedin.com

Metin AYDIN

 

 

 


About the Author
Author

metinlone

Comments (4)
Leave a reply

Name (required)

Website