Kuran ve Şiddet – 3

KUR’AN VE ŞİDDET -3

Yazımıza kaldığımız yerden ikinci sorumuzdan devam edelim.

Kur’an şiddeti bir yöntem olarak benimsemekte kullanmayı teşvik etmekte midir?

Daha önce de belirttiğim gibi bu soruya yanıt ararken de sistematik ve bütünsel bir yaklaşımla Kur’an’ı ele almaya çalışacağım. Buradaki asıl amaç Kur’an’ın temelde insanlara tebliğ açısından nasıl bir yöntemi benimsediği, önerdiği, uygun gördüğü ya da esas aldığıdır.

Aşağıdaki ayetlerde de açıkça görülecektir ki dinde, dine davette zorlama olması mümkün değildir. Eğer birileri zorlama ya da baskı yoluyla birilerini inanmaya mecbur bırakmaya çalışıyorsa onların yaptıkları bu eylemlerin Kur’ani olmadığı açıktır. Zira pek çok ayette ve genel mesajda Kur’an böyle bir zorlama olamayacağını açıkça beyan eder ve ortaya koyar.

Aşağıdaki ayetleri mümkün olduğunca yorumsuz olarak vermeye çalışacağım. Zira ayetler o kadar açık bir şekilde dinde zorlamanın ve baskının olmadığını, savaşın ancak zulme ya da saldırıya maruz kalındığında nefs-i müdafaa ve hayat hakkını korumak için meşru olabileceğini, peygamberlerin dahi insanları inanmaya zorlama gibi bir misyonlarının olmadığını, dinin ve inancın çıkar aracı olarak kullanılmayacağını; yöntem olarak ikna edici, aklı işlettirmeye yönelik tesir sözler ve deliller ortaya koymanın ve yumuşak davranmanın, hakarete başvurmamanın ve düşmanlar için bile her halükarda adaletli olmanın gerektiğini ve esas gayenin barışçıl bir ortam sağlamak olduğunu ifade etmektedir ki fazla yoruma ve söze gerek kalmamaktadır.

Şimdi Kurân’ın benimsediği tebliğ yöntemlerine bir bakalım:

İnsanlardan maddi beklenti, ücret isteme yok; dini, çıkar aleti olarak kullanmak yok

Maalesef dinin maruz kaldığı en büyük tehlikelerin ya da su-i istimallerin başında dinin maddi menfaat aracı olarak kullanılması yatmaktadır. Bu konu oldukça uzun ve başlı başına başka bir yazının konusu olduğundan konunun ayrıntılarına girmeden Kur’an’ın, dini, kişisel menfaatlerine alet etmeyen insanlara uyulması gerektiği konusundaki uyarılarını aşağıya almakla yetineceğim. –Bu konuyu başka bir yazımda daha detaylı olarak ele alacağım-

Aşağıdaki ayetlere göstermektedir ki din konusunda konuşanlarla ilgili bakılacak ilk şeylerden birisi onların dini, maddi menfaat aracı olarak kullanıp kullanmadıklarına bakmaktır. Allah aşağıdaki ve Kur’anın başka ayetlerindeki –özellikle de din adamı kisvesi altında- pek çok ifadede dinin maddi çıkar aracı olarak kullanılmasını kesin bir dille yasaklar.

Buna karşılık ben sizden bir ücret istemiyorum; ücretim yalnızca alemlerin Rabbine aittir.
(Şuara Suresi, 180)

Şehrin en uzak yerinden bir adam koşarak geldi: “Ey kavmim, elçilere uyun” dedi. “Sizden ücret istemeyenlere uyun, onlar hidayet bulmuş kimselerdir.”
(Yasin Suresi, 20-21)

İşte Allah’ın hidayet verdikleri bunlardır; öyleyse sen de onların bu hidayetlerine uy. De ki: “Ben bunun için sizden bir ücret istemiyorum. O (Kuran), alemlere bir ‘öğüt ve hatırlatmadan’ başkası değildir.”
(Enam Suresi, 90)

(Hz. Hud): “Ey kavmim, ben bunun karşılığında sizden hiçbir ücret istemiyorum
. Benim ücretim, beni yaratandan başkasına ait değildir. Akıl erdirmeyecek misiniz?”
(Hud Suresi, 51)

Zorlama yok

Öncelikle aşağıdaki ayetler yoruma dahi mahal bırakmayacak kadar çok kesin ve net bir şekilde dinde ve dine davette zorlama olamayacağını göstermektedir.

“Dinde/dine davette zorlama yoktur. Zira artık hak bâtıldan seçilip belli olmuştur.”
Bakara: 2/256

Bu ayette hakkın batıldan seçilip belli olduğu ve artık insanların bu ikisi arasında bir seçim yapmasının onların özgür iradelerine bırakılması gerektiği açıkça anlaşılmaktadır.

“Eğer Rabbin dileseydi yeryüzündeki kimselerin hepsi(ni mecbur ederdi de) top yekûn elbette iman ederlerdi. O (Yüce Allah herkesi kendi iradesine bıraktığı) halde, (hepsi) mümin olsun diye sen mi zorlayıp duracaksın?”
Yunus: 10/99

Bu ayet için yoruma bile gerek yoktur. Kur’an’da bu ayet yer alırken nasıl olur da birileri zorlama ve baskı yoluyla diğerlerini inanmaya zorlar? Bu anlamda pek çok ayet vardır:

“Sen sadece öğüt ver, çünkü sen ancak bir hatırlatıcısın, onların üzerine zorlayıcı değilsin.”
Ğaşiye: 88/21-22

 

Gerçekten Rabbinizden size basiretler (anlama kabiliyetleri) gelmiştir. Artık kim (bunları gereği gibi kullanır da gerçekleri) görürse kendi lehine, kim de görmemezlikten gelirse kendi aleyhinedir. (Benim görevim tebliğdir), ben sizin bekçiniz değilim.”
Enam: 6/104

Yöntem olarak karşı taraf şiddete başvurmadığı sürece öğüt verme, yumuşak ve tesirli söz söyleme, akıllarını kullanmalarını sağlama gibi ikna metodları esastır.

Yukarıdaki ayette de gördük ki Allah isteseydi tüm insanlar zaten tümden iman ederdi. O halde Allah insanları inanıp inanmama konusunda özgür bırakmış ve Peygamberlerin bile bireyleri zorlamalarını öngörmemiştir. Zaten mantıksal olarak da bakıldığında zorla edinilen iman iman olamaz.

Peki o halde insanlarla etkileşimde nasıl bir yol izlenecektir?

“O halde) sen artık (kötülüğü) en güzel bir şekilde sav. O zaman seninle aranızda düşmanlık bulunan kimse, sıcak bir dost gibi olur.”
Fussilet: 41/34-35

Firavun’a gidin; çünkü o, iyice azdı. (Fakat buna rağmen siz) Ona yumuşak (tatlı) söz söyleyin. Belki o, aklını başına alır veya korkar.”
Ta Ha: 20/43,44

Yukarıda görüldüğü üzere Firavun’a bile ilk etapta yumuşak ve aklını başına getirecek sözler söylenmesi öngörülmüştür.

“İşte bunlar Allah’ın, kalplerindekini bildiği kimselerdir, Onlara aldırma kendilerine öğüt ver ve onlara kendileri hakkında tesirli söz söyle.”
Nisa: 4/63

“(Ey Muhammed!) Sen, Allah’tan bir rahmet ile onlara yumuşak davrandın! Şayet sen kaba, katı yürekli olsaydın, hiç şüphesiz, etrafından dağılıp giderlerdi.”
(Âl-i İmran 3/159)

“(Ey Resulüm!) Biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik.”
Enbiya: 21/107

Aşağıdaki ayetlerde ise karşımızdaki insanlara hakaret etmemek gerektiği hakarete maruz kaldığımızda ya da inançlarımızla ilgili alay söz konusu olduğunda bulunduğumuz ortamı terk etmek ya da söylenen her boş söze cevap vermeye çalışmadan “selam” deyip geçmek öngörülmüştür. Bunun anlamı “bu konuda sizin hakaret tavrınızı takınmayacağım, size uymayacağım” demektir.

“…Hem onlar, kötülüğü iyilikle savarlar, kendilerine verdiğimiz rızıktan da Allah rızası için harcarlar. Onlar, boş söz işittikleri zaman ondan yüz çevirirler ve bizim işlerimiz bize, sizin işleriniz size. Size selam olsun. Biz kendini bilmezleri (arkadaş edinmek) istemeyiz, derler.”
Kasas : 28/54

“Allah’tan başkasını ilah edinip (onlara) tapanlara sövmeyin, sonra onlar da bilgisizce sının aşıp Allah’a söverler. Her ümmete böylece amelleri süslenmiştir.”
Enam: 6/108

Akli deliller yoluyla ikna etmeye ve gerçeği göstermeye çalışmak

Aşağıdaki ayetlerde Hz. İbrahim akıl yoluyla muhataplarını ikna etmeye ve onların içinde bulundukları durumun yanlışlığını ortaya koymaya çalışmaktadır. Bu ve benzeri ayetler Kur’an’da oldukça fazladır. Kur’anda çok fazla sayıda akla, düşünmeye, tefekküre, araştırmaya yönlendiren ayet vardır. Bu konu ile ilgili birkaç yazım mevcuttur. Dileyen o yazılarıma bakabilir. Bu nedenle burada konu ile ilgili bir iki örnek ayet vermekle yetineceğim.

Allah, kendisine mülk verdi, diye Rabbi konusunda İbrahim’le tartışmaya gireni görmedin mi? Hani İbrahim: “Benim Rabbim diriltir ve öldürür” demişti; o da: “Ben de öldürür ve diriltirim” demişti. (O zaman) İbrahim: “Şüphe yok, Allah güneşi doğudan getirir, (hadi) sen de onu batıdan getir” deyince, o inkarcı böylece afallayıp kalmıştı. Allah, zalimler topluluğunu hidayete erdirmez.
(Bakara Suresi, 258)

Hani, babasına ve kavmine: “Siz neye kulluk ediyorsunuz?” demişti. Demişlerdi ki: “Putlara tapıyoruz, bunun için sürekli onların önünde bel büküp eğiliyoruz.” Dedi ki: “Peki, dua ettiğiniz zaman onlar sizi işitiyorlar mı?” Ya da size bir yararları veya zararları dokunuyor mu? “Hayır” dediler. “Biz atalarımızı böyle yaparlarken bulduk.” (İbrahim) Dedi ki: “Şimdi, neye tapmakta olduğunuzu gördünüz mü?” Hem siz, hem de eski atalarınız?
(Şuara Suresi, 70-76)

Ayrıca aşağıda yer alan ve Kur’anda daha pek çok örneği bulunan ayetler akıl yürütme yoluyla muhatabını ikna etmek sadedinde ifade edilen ayetlere örneklerdir.

Şüphesiz göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün art arda gelişinde temiz akıl sahipleri için gerçekten ayetler vardır.
(Ali İmran Suresi, 190)

Yeryüzünde birbirine yakın komşu kıtalar vardır; üzüm bağları, ekinler, çatallı ve çatalsız hurmalıklar da vardır ki, bunlar aynı su ile sulanır; ama ürünlerinde (ki verimde ve lezzette) bazısını bazısına üstün kılıyoruz. Şüphesiz, bunlarda aklını kullanan bir topluluk için gerçekten ayetler vardır.
(Ra’d Suresi, 4)

Geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı sizin emrinize verdi; yıldızlar da O’nun emriyle emre
hazır kılınmıştır. Şüphesiz bunda, aklını kullanabilen bir topluluk için ayetler vardır.
(Nahl Suresi, 12)

Hurmalıkların ve üzümlüklerin meyvelerinden kurdukları çardaklarda hem sarhoşluk verici içki, hem güzel bir rızık edinmektesiniz. Şüphesiz aklını kullanabilen bir topluluk için, gerçekten bunda bir ayet vardır.
(Nahl Suresi, 67)

Gece ile gündüzün ardarda gelişinde (veya aykırılığında), Allah’ın gökten rızık indirip ölümünden sonra yeryüzünü diriltmesinde ve rüzgarları (belli bir düzen içinde) yönetmesinde aklını kullanan bir kavim için ayetler vardır.
(Casiye Suresi, 5)

Gelecek yazımın konusu:

Kur’an şiddeti bir yöntem olarak benimsemekte kullanmayı teşvik etmekte midir? Sorusu bağlamında çokça suistimal edilen bir konu “Kur’an’da Savaş” üzerine olacak.

Devam edecek…

www.ateizmvedin.com

Metin AYDIN


About the Author
Author

metinlone

Leave a reply

Name (required)

Website