Takva / Erdem / Ahlak…

Kur’an okuyan herkes bilir ki “Kur’anı okudukça” değişip gelişirsiniz. Kur’an sizi araştırmaya sorgulamaya yönlendirir.

Araştırdıkça,  araştırdıklarımızı, öğrendiklerimizi, Kur’an’a arz ederken nereden baktığınız çok önemlidir. Kur’an’dan mı araştırdıklarınıza bakıyorsunuz yoksa araştırdıklarımızı Kur’an’a mı taksitlendiriyoruz?

Kur’an ilk önce muhatabını TAKVAYA-AHLAKA-ERDEME DAVET EDER! Kur’an Okuyanlar bilirler ki Kur’an Evrensel bir kitaptır. Ve Kitabımızda tüm tutum ve davranışlar eksiksiz olarak bildirilmiştir. Elçimizin ve sahabenin hedefi Allah’ın dinini Allaha has kılmaktı. Tüm elçilerin görevi Batılla mücadele ederek Rahmanın kullarını her türlü esaretten kurtuluşa davet etmektir.

Ahlak: Ahlak, Arapçadan Türkçeye geçen ve Türkçede; bir toplum içinde kişilerin uymak zorunda oldukları davranış biçimleri ve kuralları anlamına gelen bir kavramdır.

Kitabımızdan öğreniyoruz ki çağlar boyu yozlaşan toplulukların en büyük sorunu;  Allah’ın Nebi-Elçileri ile iletilen Ahlaki kurallar/emir ve yasaklar, helal ve haramlara riayet edilmemiş olmasıdır. Dinin temel amacı, insanın Allah’tan başkasına kul olmamasını temindir. İnsanın, Allah’tan başkasına kul olmaması, hür yaratılmış insanın, yaratılışına uygun yaşaması demektir. Ahlak ’ta,  yaratılışa uygun yaşamaktır.

Sizce, Rabbimiz bizi ahlaki kuralları belirlemede özgür bırakmış mıdır?

Örnek olarak sadece, Lutun kavmini ele alırsak fıtrat dışı ahlaki norm belirleyerek, keyfi hareket ettiğimizde yozlaşmaya sebebiyet verebiliyoruz. Aslın da, günümüzde de Nebi- Elçilerin getirdiği kuralları hayatlarının dışına iten kişilerle sürekli karşı karşıya kalıyoruz.

Çağlar boyu ahlak, üzerine kalem oynatan Felsefeciler, kelamcılar “ Ahlakı”, mantıksal bir zeminde açıklamaya çalışarak farklı farklı akımların da ortaya çıkmasına sebebiyet vermişlerdir. Böylelikle kişiler kendi kuramlarını kurmuşlar ciltlerce eserler yazmışlardır. Bir toplumda erdemli olan davranış başka toplum için geçerli olmayabilir mantığından yola çıkarak iyi ve kötü algımızı mutlak olarak izafileştirebilmişlerdir.

Mihenk taşı yer değiştirir ise tasavvur da yer değiştirir.

Ahlakı temellendirmeye çalışan çoğu filozof, kelamcı kendi kavramsallaştırabildikleri görüşlerini Allah’ın,  Kitabının/kelimelerinin önüne aldıkları için toplumların algısını yönlendirip şekillendirebilmişlerdir.  Geçmişten günümüze kadar kendi önderleriyle tanınan akımların da belirli kuralları ve sabiteleri vardır. Gurup içerisinde belirlenen Kurallar ve sabiteler kurulmaz ise bir topluluktan bahsetmek imkânsızlaşır. Allah’ın ipine sıkı sarılan “Ahlak kurallarını” Allah’ın belirlediği şekilde yaşamaya çalışan kişiler bir de topluluk oluştururlar. Bu sebeple,  Allah’a dayanıp güvendikçe Kuran ahlakıyla ahlaklandıkça sistem kendiliğinden oturacak inşallah.  İstediğimiz kadar tepeden inme normlar belirlemeye kalkalım şayet kişide,  Allah korkusu yoksa, kaostan- kargaşadan- zulümden kurtulamayız. Tıpkı Thomas More’ un Ütopya adlı Kitabında dediği gibi; İngiltere de neden hırsızlar idam cezasıyla cezalandırıldıkları halde hırsızlık olaylarında bir eksilme olmuyor da tam tersi hırsızlıkta beraber ölümlerde de artış oluyor. Hırsız, çalsa da çalmasa da ölecekse tok ölmeyi tercih ediyorsa ve yakalanmak korkusuyla kendisini görenleri de öldürüyorsa,  bir sürü ölüm vakaları ile karşı karşıya kalırız ve idam cezası hırsızlığı önleyemez…

Kişilerin belirleyeceği değerler, normlar kişiden kişiye toplumdan topluma göre değişiklik göstereceği için Çok şükür Rabbimiz bizi bize bırakmamış. Yoksa kula kul olmaktan asla kurtulamazdık. Kuran bize ahlaksal normları- evrensel ilkeleri bildirirken bu normlara uymamızın sebebinin öncelikle Allah’ın rızasını kazanmak için olduğunun bilincini de verir. Normları uyguladığımızda, Cenab-ı Hakkın, yaşamımızın her alanına müdahil olduğunu da idrak ederiz.  Dini kurallar yaşanırsa ancak büyük bir topluluktan bahsetmek mümkün olur. Kime kul olduğumuzu unutmaz isek şayet “Evrensel iyilik”  tüm fıtratların kabul göreceği bir gerçekliktir. Dolayısıyla bu dine uyan kişi, yaratılışına uygun davranacağı için son derece ahlaklı da olur. Bunu en iyi yapan Allah’ın Elçisidir, Allah Teâla şöyle buyurmuştur:

“Ve şüphesiz sen büyük bir ahlak üzerindesin.”
( 68/4)

“Şüphesiz ki Allah’a, ahiret gününe iman edenlerle Allah’ı çok anan kimseler için Allah’ın elçisinde güzel bir örnek vardır.”
(33/21)

Kur’an okudukça anlarız ki;  Allah,  bizi bizden bile koruyor ve belki de sırf bu yüzden Emir ve yasak,  helal haram belirlemek yalnız Allah’a ait.

Elif, Lam, Mim,
Bu, kendisinde şüphe olmayan, muttakiler için yol gösterici bir kitaptır.
Onlar, gaybe inanırlar, namazı dosdoğru kılarlar ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden infak ederler.
Ve onlar, sana indirilene, senden önce indirilenlere iman ederler ve ahirete de kesin bir bilgiyle inanırlar.
İşte bunlar, Rablerinden olan bir hidayet üzeredirler ve kurtuluşa erenler bunlardır.
(2/1-2-3-4-5)

Takva,  İnsana Sorumluluk bilinci aşılarken, ALLAHIN belirlediği HUDUTLAR içerisinde yaşamaktır. Helal haramlardan sakınmak, emir ve yasaklara uymaya çalışmaktır aynı zamanda. Takvanın tanımlamak için sayfalarca yazı yazılabilir…

Takva sayesinde ÇOK TİTİZ BİR BİLİNÇ KAZANMAYA BAŞLARIZ.

Yurtta sulh cihanda sulh istiyorsak takva olmazsa olmaz ön koşuldur.

Herkesin Kur’an ahlakıyla ahlaklanması dileğiyle

Hayırda erginlik/dürüstlük evlere arkalarından girmeniz değildir. Hayırda ergin/dürüst o kişidir ki, takvaya sarılıp korunur. Evlere kapılarından girin. Allah’tan korkun ki kurtuluşa erebilesiniz.
(2/189)

 

 


About the Author
Author

MuruvvetCaliskan

Leave a reply

Name (required)

Website