Deizm’e karşı imtihanın beklenirliği

Deizm’e karşı imtihanın beklenirliği

Bir atletizm yarışmasında kendimizi tribünde seyirci olarak hayal edelim. Adnan ve Ali 100 metre koşuda birbirleriyle yarışacak olsunlar. Tam yarışa başlayacakları zaman bir işimiz çıkmış olsun ve ancak yarış bittikten sonra işimiz bitmiş olsun. Yani süreci (yarışmayı) gözlemlememiş olalım. Yarış bittikten sonra Adnan ağlarken Ali sevinç içinde tribünlere selam veriyor olsun. Bu durumda hangisinin yarışmayı kazanmış olması BEKLENİRDİR? Evet, özellikle büyük harflerle yazdım çünkü çok önemli bir kavram; “Beklenirlik” (Sorunun cevabını hala size bırakıyorum)

Günlük hayatta kendi görüşlerimizi çoğu kez beklenirlik üzerinden inşaa ederiz. Süreci görmeden sürecin sonuna bakarak süreci tahmin etmek. Mesela;
Ayşe “Kapıda kaldım” şeklinde bir mesaj yollamış olsun. Bu durumda Ayşe’nin anahtarını evde unutmuş olması beklenirdir.

Tabi böyle bir açıklama her zaman mutlak manada doğru olmak zorunda değildir. Bu tarz bir söylemin doğru olduğunu gösterebilmemiz için alternatif açıklamaları da çürütüp açıklamamızın alternatifler arasında en iyisi olduğunu göstermemiz gerekir. Bunun için birden fazla gözlem gerekebilir. Mesela yarışma örneğimize dönecek olursak pekala şu şekilde bir itiraz getirilebilir.

İtiraz; Belki de Ali ile Adnan çok yakın arkadaşlar. Adnan sevinçten ağlarken Ali, Adana’nın kazanmasına seviniyor olabilir.

İtiraza cevap; Bu haliyle söylediğiniz doğru olabilirdi fakat tribünde Ali taraftarları kutlama yapıyorlar. Aynı zamanda yarışmayı düzenleyen kişiler Ali’nin antrenörünü tebrik ediyorlar. Dolayısıyla hâlâ Ali’nin kazanması beklenirdir.

Olayı daha fazla uzatmak istemiyorum. Kısaca, beklenirlik üzerinden argüman inşaa edebiliriz hatta bunu çoğu kez farkında olmadan günlük hayatta zaten yapıyoruz.

Peki bütün bunları neden anlattım? Biz Müslümanlar, bizi bir yaratıcının yarattığına ve imtihan ettiğine inanıyoruz (Teizm). Peki İmtihan olgusunu temellendirebilir miyiz? İmtihan beklenir midir? Bu yazıda, evrendeki gözlemlerimizden hareketle Allah’ın insanları bir imtihana tabii tuttuğu (Teizm) açıklamasının, Allah’ın var olduğu fakat insanları bir imtihana tabii tutmadığı (Deizm) açıklamasından daha iyi bir açıklama olduğunu dolayısıyla imtihan olgusunun yaşadığımız evrende beklenir olduğunu anlatmayı amaçlıyorum.

Burada önemli bulduğum bir şeyden bahsetmek istiyorum. Bu yazı Deist paradigmaya karşı yazılmıştır ve Allah’ın var olduğu ön kabulüne dayanır. Dolayısıyla argümana “Allah yok” şeklinde bir itiraz getirilemez çünkü hedef Ateizm değil Deizmdir. Bir diğer önemli bulduğum nokta ise şu ki burada İslamın hak din olduğu değil İmtihan olgusunun olması gerektiğini savunacağım. Kısacası, “Allah var mıdır?” ve “Hangi din doğrudur?” sorularını çok ama çok önemli buluyorum fakat bunlar başka çalışmaların konusudur. Bunu belirtme sebebim ise gelen eleştirilerin argümanla alakası olmaması. Bu bir mantık hatasıdır. Konu, Allah’ın varlığı veya hangi dinin doğru olduğu değil, Allah’ın din gönderip göndermemesi seçeneklerinden hangisinin bu evrene göre beklenir olduğudur. Dolayısıyla getirilecek olan eleştiriler de bu bağlamda, argümanla alakalı getirilmelidir.

Şimdi başlayabiliriz.

1) İmtihandan bahsedebilmemiz için gereken en önemli şey nedir? Cevap: Özgür irade.

Eğer özgür iradeden bahsedemiyorsak bir imtihan durumundan da bahsedemeyiz. Mesela bir sınav esnasında öğretmen, öğrencilere cevap şıklarını zorla seçtiriyorsa bu durumda bir imtihandan bahsedilemez. Yani imtihan ancak özgür irade varsa anlamlıdır ve beklenirdir. Gerçek hayatta özgür iradenin olmadığını söyleyenler vardır. Bu kişiler “Biz ne kadar seçimlerimizin sebebi olsak da seçimlerimizi çevremize göre şekillendiriz. Kültürümüzden etkileniriz. Dolayısıyla özgür irade sahibi değiliz.” derler. Bu makul bir itiraz değildir. Evet, gerçekten de bazı şeyleri çevremizden etkilendiğimiz için yaparız. Mesela herkesin son model telefonu olduğu için biz de son model telefon almak isteriz ve alırız. Fakat bu özgür irademiz olmadığı anlamına gelmez. Her ne kadar çevremizden etkilensek de biz gene özgürüzdür çünkü her halükarda o eylemin sebebi bizizdir. Aksini iddia edersek çok büyük sorunlar yaşanır. Mesela bir kişi birisine tecavüz etse ve “Beni etkiledi” dese bu durumda “Evet o etkilendi. Dolayısıyla özgür iradesiyle hareket etmedi” mi diyeceğiz? Bu sorunun cevabını vicdanınıza bırakıyorum. Kısaca, gözlemlediğimiz kadarıyla bizler özgür iradeye sahip olan varlıklarız.

2) Peki özgür irade için olmazsa olmaz nedir? Cevap: İyi ve kötü kavramlarının var olması.

Eğer ortada iyi-kötü (seçenekler) yok ise gene özgür iradeden bahsedemeyiz. Tamam belki öğretmen öğrenciye şıkları zorla seçtirmiyordur fakat sorulara tek bir tane şık koyduysa ya da hiç koymadıysa bu durumda da özgür irademiz olmazdı çünkü zaten bir seçenek olduğundan onu seçmek zorundayız. Baktığımız zaman “İyi” ve “Kötü” kavramları aslında bizlerin şıklarıdır. “Zor durumda kaldığında bir şeyler çalacak mısın? Çalmayacak mısın?”. Zaten dikkat edin özgür irademizin olduğu ve şıkların var olduğu o kadar açıktır ki genelde bu konular üzerinde hiç düşünmeyiz bile. Bir kişi bir suç işlediği zaman davalarda “Özgür irade ya da iyi-kötü var mı yok mu?” v.b konulara hiç girilmez. Ceza hukukcuları özgür iradenin ve farklı seçeneklerin var olduğu ön kabulüyle hareket ederler. Hakimler kararlarını bu ön kabulleri ile verirler.

3) Peki şıkların var olması ve şıklardan bahsediyor olmamızın anlamlı olabilmesi için ne gerekmektedir? Cevap: Doğa yasalarının zamana ve mekana göre değişmiyor olması.

Gözlemlediğimiz kadarıyla doğa yasaları zamana ve mekana göre değişmiyor. Burada “Bütün yasaları keşfedip keşfetmediğimizi bilmiyoruz. Dolayısıyla böyle bir şey söylemek doğru olmaz.” şeklinde bir itiraz getirilebilir. Evet, belki bütün doğa yasalarını keşfetmedik fakat bu zamana kadar keşfettiklerimizin zaman ve mekan içinde değişmemiş olması, doğa yasalarının zamana ve mekana göre değişmediği söylemini destekler nitelikteyken, bu yasaların zamana ve mekana göre değiştiğini destekleyecek en ufak bir bulguya sahip değiliz. Zaten bilim adamları da doğa yasalarının zamana ve mekana göre değişmediği ön kabulü ile bilim yaparlar. Aksi taktirde bilim yapamazdık. Bunun dışında biz bugün gelişmiş teleskoplarımızla gözlemlenebilir evrenin 93 milyar ışık yılı çapında olduğunu gözlemledik. Binlerce galaksiler, yıldızlar v.s gözlemledik. Hem de bu uzaktaki gözlemlerimiz ışığın bize yeni geliyor olması sebebiyle evrenin çok daha öncesinde gerçekleşmiş olaylardır. Mesela bilim insanları, 130 milyon ışık yılı uzaklıkta iki nötron yıldızının çarpışmasını gözlemlediler fakat bu olay bilim adamlarının gözlemlediği an olmadı. İki yıldızın bu çarpışması 130 milyon yıl önce gerçekleşmiş bir olaydı ve o olayı bize yansıtan ışık parçacıkları bize yeni geldiği için biz bunu şimdi görebildik. Yani evrenin 130 milyon yıl öncesine bakabiliyoruz ve gözlemliyoruz ki o zamanlarda yasalar neyse şimdi de aynı. Tekrar sınav-öğrencisi örneğine dönecek olursak doğa yasalarının zamana ve mekana göre değişmesi durumu sınavda, şıkların yerlerinin sürekli değiştiğine veya bazen bir şıkkın yok olup yerine başka bir şıkkın geldiğine karşılık gelir. Dahada somutlaştıracak olursak, 50. kattan bir insanı aşağıya ittiğimiz zaman (doğa yaslarının değişmesi sebebiyle) o ittiğimiz kişi kimi zaman ölseydi kimi zaman daha dinç hale gelseydi pekala yaptıklarımızdan sorumlu tutulamazdık çünkü bir şeyden sorumlu tutulabilmemiz için yaptığımız fiilin sonucunu biliyor olmamız gerekir. Fakat aksi bir durumda, eğer fiillerin sonucu sürekli değişiyorsa pekala imtihandan bahsedilemez.

Kısacası, (1) İmtihan olgusundan anlamlı bir şekilde bahsedebilmemiz için özgür irade olması gerekmektedir. (2) Özgür iradeden anlamlı bir şekilde bahsedebilmemiz için İyi ve kötü kavramlarının (Şıkların) var olması gerekmektedir. (3) İyi ve kötü kavramlarının var olması için ise doğa yasalarının zamana ve mekana göre değişmiyor olması gerekir. Ancak bütün bu denklem sağlanabiliyorsa İMTİHAN anlamlıdır ve beklenirdir.

Bu yazıda imtihanın, özgür irade, iyilik ve kötülük ve Doğa yasalarının değişmezliği konuları çerçevesinde beklenir bir durum olduğunu ve bizim de bu evrende bu durumları gözlemlediğimizi, dolayısıyla imtihanın beklenir olduğunu kısaca anlatmaya çalıştım. Fakat Deizm’in açıklayamadığı tek durum bu değildir. Deistler, “Evren neden imtihan için beklenir değildir?” sorusuna cevap veremedikleri gibi “Yaratıcı neden iyiyi ve kötüyü yarattı?” sorusuna ve “Yaratıcı neden ölümü yarattı?” sorusuna da mantıklı bir cevap veremezler. Bizler (Teizm), yaratıcının “İmtihan” için iyi ve kötüyü mümkün kıldığını söyleyebiliyoruz. Ayrıca bir sınavdan bahsedebilmemiz için gereken en temel şartlardan birisi de sınavın sonunun olmasıdır. Sınavın sonu / zil sesi diye bir şey yok ise pekala imtihandan da bahsedemeyiz çünkü imtihan sonucu olan bir olgudur. Bu durumda Deistlerin iddiası doğru ise evrende ölüm diye bir şeyin olmaması gerekirdi/beklenirdi. Nitekim imtihanın olmadığı Cennette ölüm yoktur. Fakat evrenimizde “Ölüm” var. Hatta bu sahip olduğumuz en temel hakikatlerden birisi. Sürekli gözlemlediğimiz bir şey. Nereden bakarsak bakalım bu evren tıpkı bir sınıf gibi ve imtihan’ı beklenir kılacak her şey mevcud.


About the Author
Author

Yazganuur Hayatımın özeti Din, Bilim ve Felsefe diyebilirim. İstanbul Üniversitesi Biyoloji bölümü 2. Sınıf öğrencisiyim. Bu kadar. Öyle çok da önemli birisi değilimdir ^^,

Leave a reply

Name (required)

Website