ALİCE KUANTUM DİYARI

CERN`deki muazzam deneyin start almasıyla birlikte bizlerin ruh dünyasının da yeni ufuklara açılmaya başlamasının vakti geldi de geçiyor. Bu kısacık hayatta nasıl bir dünyada yaşadığımızı öğrenmek bizim için zaruri olsa gerek..

Özellikle kuantum fiziğini incelediğimiz zaman bu dünya hayatının öteki alemlerle iç içe olduğundan emin oluyoruz. Tanınmış bir kuantum fizikçinin verdiği bir örnekte; hepimizin aslında Alice Harikalar Diyarı`ndaki gibi adeta sihirlerle donatılmış bir hayatı yaşadığımız anlatılmaktadır. Atomaltı dünyanın muhteşem ahengini, olağanüstü büyüsünü ve maddi yaşamdan farklı olmasını bize net bir şekilde açıklayan aşağıdaki yazıyı tekrar tekrar okumanızı ve yaşam üzerinde derinden düşünmenizi öneririm:

Odanın kapısından girerken kendimi ve suratlarında arsız bir
gülümseme ile beni bekleyen arkadaşlarımı hatırlıyorum.
Bir muzırlık düşündüklerini tahmin ediyordum. Yine de oyuna
başladım.
“Hayvan mı? ”
“Hayır. ”
“Bitki mi? “diye sordum sonraki soruyu.
“Hayır. ”
“Mineral mi? “diye sordum üçüncüsünü.
“Evet”.
Sonrakini sordum
“Yeşil mi? ”
“Hayır. ”
“Beyaz mı? ”
“Evet. ”
Sormaya devam ettim, ama arkadaşlarımın cevap verirken gittikçe
daha uzun duraksadıklarını farketmiştim.
Buna bir anlam verememiştim.
Ne de olsa kelimeyi biliyorlardı. Öyleyse neden basitçe evet ya da
hayır diye cevap vermekte zorlanıyorlardı?

Sadece 20 soru hakkım olduğunu ve en kısa zamanda bir sonuca
ulaşmam gerektiğini biliyordum.
Sonunda bir arkadaşa “Bulut mu? “diye sordum.
Düşündü, düşündü, düşündü, sonunda “Evet”dedi.
Sonra hepsi birden kahkayı bastılar.
Ben odadan çıktıktan sonra belli bir kelime seçmediklerini, “hiçbir
kelime”üzerinde karar kıldıklarını açıkladılar.
Herkes sorularımı istediği gibi yanıtlayabilirdi.
Ama tek bir şartla: Eğer sorduğum soruyu cevaplayamayan olursa ben
kazanıyordum.
Bu nedenle de oyun her biri için, en az benim için olduğu kadar
zordu.
Odadaki o kelime, ben girmeden önce yoktu…
Ancak benim soru seçimlerim ve onların cevaplarıyla var olmuştu.

Elektron için de aynı şey geçerlidir. Elektronun, bir konum ve bir
hız ile atomun içinde yer aldığını düşünüyorduk.
Şimdi ise, atomun içinde konumu ve hızı olmadığını öğreniyoruz.
Ölçüm aletlerini kurup birini ya da diğerini ölçmeden bir yanıt
alamam.
Dünya`nın bu katılımcı karakteri kaçınılmazdır.
Bizler sadece gözlemci değiliz.
Olanları anlatma hakkımız olduğu gibi, onları oluşturan da yine
bizleriz.
Evrenin bu katılımcı karakteri, kuantumun en iddialı özelliğinin
yanı sıra anlatılması en heyecan verici olanıdır.
Çünkü Einstein`ın da katıldığı, evrenin orada, dışarda bizden
bağımsız olarak varolduğunu anlatan o eski fikre de en ters
olanıdır.
Einstein, olanları bizim oluşturduğumuzu savunan, kuantum teorisi
fikrinden rahatsız oluyordu.
Bunun nedeni de, henüz genç bir adamken kendi kendisiyle yaptığı
korkunç bir kavganın ardından evrenin dışarıda, bizden bağımsız
olarak varolduğu görüşüne varmış olmasıydı.
Oysa kuantumda bunun tam tersi söyleniyordu.

Kuantum tartışmasının diğer büyük beyni olan Niels Bohr`la
Kopenhag`da çalıştım.
Ben, son 100 yıl içinde; Bohr ve Einstein`ın bu denli büyük iki
insanın arasındakinden daha büyük bir tartışma, ya da çok uzun bir
döneme -28 yıl-uzanan ve meslektaşlığın ileri aşamalarında süren
bir tartışma daha bilmiyorum.
Kısaca söylemek gerekirse, Einstein`ın düşünmüş olduğu gibi dünya
bizden bağımsız olarak orada dışarıda varolmakta mıdır?
Yoksa Bohr`un iddia ettiği gibi bizlerin gözlem aletlerimizin
seçimiyle, olanlarla ya da olacaklarla bir ilgisi olabilir mi?
Bu tartışma ben dahil fizik dünyasındaki insanların
çoğuna göre, Bohr`un lehine sonuçlanmıştı.
Bugün fizik dünyasındaki birçok insan için kuantum teorisi, sihirli
bir kıyma makinası gibidir. Katı hal teorinizi, atoma ve lazere
yaklaşımınızı, kısacası ne fizik probleminiz varsa bu kıyma
makinasının, yani bu 20. yüzyıl fiziğinin birleştirici prensibinin
içine atıveriyor, kolu çekiyorsunuz ve işte cevap çıkmıştır bile.
Aslında kuantum teorisi basit analizlerle açıklanamaz.
Kuantum teorisi kaçınılmaz bir şeydir. Bize, olanları söylememizin
ya da bunu söyleme hakkımızın kaçınılmaz olarak, yaptığımız ölçü
seçimlerine bağlı olduğunu gösterir
Bu seçimin geri dönüşü ve onu değiştirme olanağı yoktur.
Yani elimizde varoluş öyküsünün devrimsel bir yönü vardır.

Niels Bohr yaptığı son röportajda mutlu, ilgili, etkileyici idi. Ertesi
gün öleceğini bilmiyordu.

Bazı filozofların kuantum teorisiyle dünya için yepyeni, kendi
deyimiyle “çok önemli” bir şeyin keşfedilmiş olduğunu
farketmediklerini söylemişti.
Yazdığı diğer yazılarda da gerçeğe olan bakış açımızın nasıl
değiştiğini ve kökten bir değişime maruz kaldığımızı yazmıştı.
Einstein en çok tartışılan yazısında, kuantum
teorisinin, mantıklı, gerçeğin her tür fikrine aykırı olduğunu iddia
etmişti.
Bohr da bunu şöyle yanıtlamıştı: ” Senin gerçek kavramın çok
sınırlı, ”

Yararlanılan Kaynak: Evreni Kucaklayan Karınca-S. Hawking
John Wheeler:

Yazar : tunur

 


About the Author
Author

Dini Yazilar

Leave a reply

Name (required)

Website