Kuran ve İnşa Ettiği Zihin – Adalet

Kuran ve İnşa Ettiği Zihin – Adalet

Kuran sunduğu iman, koyduğu ilkeler, emirleri, yasakları, tavsiyeleriyle zihinleri inşa etmektedir. Unutmamalıyız ki bu zihin inşası 7. yüzyılda insanlara ulaşmış bir kitap ile olmaktadır. Önceden ele alınan, Kuran’ın, insanların hayatının merkezine Allah’ı koyması, olağanüstülükleri, tarihte oynadığı rol ve anlam vermesi gibi önemli özelliklerinin yanına Kuran’ın çağını aşan şekilde zihinleri inşa etmesini de eklemeliyiz.

Gerçekten de Kuran, insanlarla buluştuğu çağda, o çağı aşacak şekilde zihinleri inşa etmiş midir? Yoksa “çağı aşan zihin inşası” olarak görülen özellikler 7. yüzyıl Mekke ve Medine’sinde yaşamış Muhammed’e atfedilebilir mi? Bu bölümde somut örnekler üzerinden bu konuyu ele alacağım. İnsan hakları, yönetim ilkeleri, savaş ilkeleri, bilimsel zihin ve çevre bilinci gibi konuları bu bölümde kısaca inceleyeceğim. Örneğin bilimin insanlık için ne kadar önemli olduğu modern çağın başlangıcından bu yana yaygın olarak takdir edilmektedir ama böylesine bilimi takdir eden bir zihniyetin hakim olmadığı 7. yüzyılın Arap yarımadasında zihinlerin bu yönde şekillenmesinin harikalığına dikkat çekmeye çalışacağım. Bir yandan Kuran’da, insanlık için çok önemli konularda, çağın kısır bakış açılarını aşan ifadeler olduğunu ortaya koymaya çalışırken, bir yandan da Kuran’ın bu önemli hususlarda zihinleri şekillendirme tarzı ve koyduğu ilkeler sebebiyle rehber edinilmeye layık kaynak olduğunu göstermeye çalışacağım.

ADALET

4-Nisa Suresi 58: Gerçekten de Allah, emanetleri sahiplerine teslim etmenizi ve insanlar arasında hükmettiğinizde adaletle hükmetmenizi emrediyor. Allah, size ne de güzel öğüt veriyor. Şüphesiz Allah, işitendir, görendir.

Kuran’ın insanlara ulaştırdığı mesajlar içerisinde adil olmak önemli bir yere sahiptir. Kuran’ın birçok ayetinde adaletli olma emriyle karşılaşırız. Hz. Muhammed’in yaşadığı dönemde Arap yarımadasında, kavimlerin çıkarlarını adalet ilkesinin üzerinde gözetecek şekilde davranma eğilimi yaygındı; kendi kavminden olana zalim olsa bile yardımcı olmayı öven bir dayanışma ahlakı yaygındı. Kuran, ilk muhataplarının bu yaygın eğiliminin olduğu ortamda, adalet ilkesinin bir topluluğa duyulacak bağlılıktan daha önemli olduğunu vazetti.

5- Maide Suresi 8: Ey iman edenler! Adil tanıklar olarak, Allah için, hakkı ayakta tutun. Bir topluluğa duyduğunuz kin, sizi adaletten alıkoymasın. Adaletli olun. Bu, takvaya daha yakındır. Allah’tan sakının. Gerçekten de Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.

Adalet açısından en temel ilkelerden biri mensup olunan ırk, millet, kabile gibi aidiyetlerden dolayı ayrımcılığa tabi tutulmamaktır. Aşağıdakiler ve benzeri Kuran ayetleri, farklı kabilelerden veya farklı ırklardan olmayı, üstünlük sebebi olarak değil fakat Allah’ın yaratmasındaki bir çeşitlilik olarak göstermektedir.

49-Hucurat Suresi 13: Ey insanlar! Doğrusu biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık. Ve birbirinizle tanışmanız için sizi kavimlere ve kabilelere ayırdık. Muhakkak ki Allah yanında en değerli olanınız, Ondan en çok sakınanınızdır. Şüphesiz Allah bilendir, her şeyden haberdardır.

30-Rum Suresi 22: Onun delillerinden biri de, gökleri ve yeri yaratması, dillerinizin ve renklerinizin farklı olmasıdır. Gerçekten de bunda bilenler için dersler vardır.

Üstünlüklerini mensup oldukları toplum üzerinden tanımlamaya çalışanlara Kuran, toplumsal aidiyetlerin bir üstünlük sebebi olmadığının, üstünlüğün Allah ile ilişki ve erdemli davranma gibi kriterlerle belirlendiğinin dersini vermiştir. Binlerce yıl beyaz, siyah, sarı ırk gibi renk farklılıkları temelinde ırksal ayrımcılık yapıldığı ve ırksal farklılıklar üzerinden birçok zulmün işlendiği hepimizin malumudur. “Bilinen birkaç bin yıllık insanlık tarihinde, adaletsizliklerin ve insan hakları ihlallerinin en önemli sebepleri nelerdir?” diye sorulsa, hiç şüphesiz, ırksal ayrım bu konudaki listenin başlarında yer alacaktır. Kuran, renk (ırk) farklılıklarını Allah’ın yaratmasındaki bir çeşitlilik olarak tanıtmış ve bunun üzerinden üstünlük iddialarını reddetmiştir.

Birçok toplumda, zenginlerin kayırıldığına ve fakirlerin zenginler karşında haklarının ihlal edildiğine tanık olmaktayız. Ayrıca yönetici konumda olanların ve adaleti dağıtma vazifesini üstlenenlerin, yakınlarını kayırmaları da önemli bir sorun olabilmektedir. Kuran adalet ve insan hakları açısından bu önemli hususlarda şu uyarıyı yapmıştır:

4-Nisa Suresi 135: Ey İnananlar! Kendiniz, anne babanız ve yakınlarınız aleyhlerine bile olsa, Allah için şahitler olarak adaleti gözetin. Onlar ister zengin, ister fakir olsun. Allah onlara daha yakındır. Adaletten dönüp de heveslerinize uymayın. Eğer eğrilik gösterirseniz veya yüz çevirirseniz bilin ki, Allah işlediklerinizden şüphesiz haberdardır.

Kuran’da Hz. Muhammed’e, kendisine kötülük yapanlara karşı da adil bir tutum benimsemesi emredilir. Peygambere yapılan kötülükler bile adaletsiz davranmak için mazeret olamıyorsa, hiç kimse kendisine yapılan kötülükleri adaletsizliğin gerekçesi olarak sunamaz.

5-Maide Suresi 42: Hep yalana kulak verir, durmadan haram yerler. Sana gelirlerse, ister aralarında hüküm ver, ister onlardan yüz çevir. Eğer onlardan yüz çevirirsen sana hiçbir zarar veremezler. Aralarında hükmedecek olursan adaletle hükmet. Şüphesiz, Allah adil olanları sever.

Kuran’da adalet açısından çok önemli hususlarda uyarılar yapılmıştır. Irksal ayrımın, kabile kayırmacılığının, zengin fakir farkı gözetmenin, yakınlara imtiyaz tanımanın, düşmanlara karşı adaletsizliği meşru sanmanın önü kapatılmıştır.

Not: Bu yazı, Prof. Dr. Caner Taslaman’ın “Neden Müslümanım” adlı kitabından alınmıştır.


About the Author
Author

Editor 3

Leave a reply

Name (required)

Website