Kuran ve İnşa Ettiği Zihin: Çevre Bilinci

Kuran ve İnşa Ettiği Zihin: Çevre Bilinci

Kuran sunduğu iman, koyduğu ilkeler, emirleri, yasakları, tavsiyeleriyle zihinleri inşa etmektedir. Unutmamalıyız ki bu zihin inşası 7. yüzyılda insanlara ulaşmış bir kitap ile olmaktadır. Önceden ele alınan, Kuran’ın, insanların hayatının merkezine Allah’ı koyması, olağanüstülükleri, tarihte oynadığı rol ve anlam vermesi gibi önemli özelliklerinin yanına Kuran’ın çağını aşan şekilde zihinleri inşa etmesini de eklemeliyiz.

Gerçekten de Kuran, insanlarla buluştuğu çağda, o çağı aşacak şekilde zihinleri inşa etmiş midir? Yoksa “çağı aşan zihin inşası” olarak görülen özellikler 7. yüzyıl Mekke ve Medine’sinde yaşamış Muhammed’e atfedilebilir mi? Bu bölümde somut örnekler üzerinden bu konuyu ele alacağım. İnsan hakları, yönetim ilkeleri, savaş ilkeleri, bilimsel zihin ve çevre bilinci gibi konuları bu bölümde kısaca inceleyeceğim. Örneğin bilimin insanlık için ne kadar önemli olduğu modern çağın başlangıcından bu yana yaygın olarak takdir edilmektedir ama böylesine bilimi takdir eden bir zihniyetin hakim olmadığı 7. yüzyılın Arap yarımadasında zihinlerin bu yönde şekillenmesinin harikalığına dikkat çekmeye çalışacağım. Bir yandan Kuran’da, insanlık için çok önemli konularda, çağın kısır bakış açılarını aşan ifadeler olduğunu ortaya koymaya çalışırken, bir yandan da Kuran’ın bu önemli hususlarda zihinleri şekillendirme tarzı ve koyduğu ilkeler sebebiyle rehber edinilmeye layık kaynak olduğunu göstermeye çalışacağım

Hırslarını gerçekleştirmek peşindeki insanoğlu, birçok zaman emelleri için başka insanlara zarar vermekten kaçınmamıştır. Tarihe baktığımızda, insana zarar vermekten kaçınmayan insanoğlunun çevreye zarar vermekten hiç kaçınmadığının birçok örneğine rastlamaktayız. İnsanın bir parçası olduğu doğaya verdiği zararların sonucunu tarihin geçmiş dönemlerinde de gözlemlemesi mümkündü. Örneğin yeşil alanları yok edenler bunun kendilerine zarara dönüşebileceğini gözlemleyebilirlerdi. Fakat 18-19. yüzyıllarda sanayi devriminden önce insanların doğaya verebilecekleri zararın boyutunun anlaşılmadığı ve “çevre bilinci” diyebileceğimiz bir kavrama rastlanamayacağı rahatlıkla söylenebilir. Çevreci hareketlerin kökeni sanayi devrimini izleyen süreçlere kadar götürülebilir ama modern çevreci hareketler ancak 1960’lı-1970’li yıllarda başladı. Çevreci hareketler hava kirliliği, suların kirliliği, canlı türlerinin yok olması, küresel ısınma, ozon tabakasının delinmesi, çölleşme, ormanların yok olması gibi konularla ilgilendiler; bu konularda duyarlılığın oluşması ve gereğinde yasaların konulması için uğraştılar. Tıbbın gelişmesiyle, havanın ve suların kirliliğinin, insan hayatına verdiği zarar ve birçok hastalıklara yol açtığı çok daha iyi anlaşıldı. Biyologlar, çevreye verilen zararların geriye dönüşü olmayacak şekilde birçok canlı türünü yok ettiklerini ortaya koydular. Günümüzde dünyanın farklı ülkelerindeki birçok kimsede ciddi derecede çevre bilincinin olduğunu ve insan hırsları neticesinde çevreye verilen zararlardan endişe duyulduğunu söyleyebiliriz.

Konumuz açısından önemli olan husus şudur; günümüzde önemi anlaşılmış olan çevre bilinci konusunda Kuran, 7. yüzyılda, çevre bilinci diye bir kavramın olmadığı dönemde, çevre duyarlılığı olan bir zihin inşa etmiştir. Bu konuda önemli olan bir ayet şöyledir:

30- Rum Suresi 41: İnsanların elleriyle yaptıkları yüzünden karada ve denizde bozgun çıktı. Yaptıklarının bir kısmını kendilerine tattırmaktadır ki vazgeçsinler.

Kuran, insanlarla buluştuğu dönemin ve bölgenin sorunlarına hapsolmuş bir kitap değildir. Kuran’ın vahyolduğu bölgede deniz bile yoktu. Fakat yukarıdaki ayette insanların yaptıkları yüzünden denizlerde oluşan bozulmalardan bahsetmektedir. 7. yüzyılda, deniz kıyısında yaşayan bir kişi bile, muhtemelen, karşısında duran uçsuz bucaksız denize, insanların yapacağı hiçbir faaliyetin zarar veremeyeceğini düşünürdü. Oysa günümüzde, insanların yaptıkları faaliyetlerin denizlere nasıl zarar verebildiği çok iyi gözlemlenmiştir. (Ayette “deniz” diye çevrilen kelimenin Arapçası “bahr”dır. Bu kelime denizleri ifade ettiği gibi göl gibi büyük su topluluklarını da ifade etmektedir.) Fabrikaların atıkları gibi etkenlerle kirlenen denizlerde, insanların duyarsızlığı yüzünden birçok canlı türü yok olmuştur. Ayrıca atıklar yüzünden ağır metallerle dolan deniz ürünlerini yiyen insanlar, bu ağır metaller yüzünden kanser gibi hastalıklara yakalanmaktadırlar. Tam da ayette denildiği gibi, ellerimizle yaptıklarımız yüzünden karadaki ve denizdeki oluşumlara zarar veriyoruz ve sonunda bunun zararını da biz çekiyoruz. Kuran, insanlarla buluştuğu dönemde var olmayan bilgileri olduğu gibi bilinç düzeylerini de insanlara aktarmıştır.

Çevreye verilen zararların önemli bir bölümü doğadaki dengenin bozulması yüzünden gerçekleşmektedir. Dengeyi bozmamayı söyleyen Kuran ayetleri de çevrenin korunmasını desteklemektedir.

55-Rahman Suresi 7: Göğü yükseltti ve dengeyi oluşturdu.

8: Sakın dengeyi bozmayın.

Bu ayetlerdeki “dengeyi bozmama” tartıda, ölçüde hile yapmamak (9. ayet bu konuyla ilgili olduğu için) olarak anlaşılabileceği gibi 7. ayette dikkat çekilen doğadaki dengeyi bozmamak olarak da anlaşılabilir. Çevreye verilen zararların arkasında yatan önemli nedenlerden biri insanın açgözlülükle yaptığı israflardır. Kuran’ın “Yiyiniz, içiniz fakat israf etmeyiniz. Allah israf edenleri sevmez” (7-Araf Suresi 31) gibi israfı eleştiren ayetleri de bu konu açısından önemlidir.

Kuran’da defalarca evrendeki fenomenlere gözlerimiz çevrilir; Kuran terminolojisi açısından evrendeki her canlı Allah’ın bir ayetidir. Bir canlı türünün yok olmasına sebep olmak Allah’ın bir ayetinin yok olmasına sorumsuzca sebep olmak demektir. Bir Müslüman için Allah’ın ayetleri değerlidir; onlara hoyrat davranmak ve doğaya zarar vererek diğer insanlara ve gelecek nesillere zarar vermek Kuran’ın aşıladığı sorumluluk hissiyle uyuşmamaktadır. Doğaya Kuran’ın inşa ettiği zihinle ve öğrettiği etik sistemle bakan birinin ona zarar vermekten kaçınması ve çevre bilincinin olması gerekir.

Not: Bu yazı, Prof. Dr. Caner Taslaman’ın “Neden Müslümanım?” isimli kitabından alınmıştır.


About the Author
Author

Editor 2

Leave a reply

Name (required)

Website