“Şeyhe kayıtsız şartsız itaat” tarikatın en önemli şartı olduğundan, bunun sağlanması için müritlere hikâyeler anlatılır. Örnek bir hikâye kısaca şöyledir: “Bir şeyh bir müridine ‘Git babanın kafasını kopar bana getir’ der. Mürit de görünürde çok garip olan bu isteği şeyhine olan güveninden dolayı ‘Bir hikmeti vardır’ diyerek yerine getirir. Bir de bakar ki annesiyle yatarken kopardığı baş babasının değil. Annesiyle
(daha&helliip;)
Geçmişte olduğu gibi günümüzde de salgınlar yaşanmaktadır. Günümüze en yakın salgınlardan bazıları Domuz Gribi, SARS, MERS, Ebola’dır. Son olarak Korona salgınını hala yaşamaktayız. Sokakta yapılan röportajlarda ise “Halk Dini”nin yansımalarını görüyoruz. “Halk Dini” literatürde çokça geçen kavramlardan biridir. Bu kavramla, dinin asıl halinin uygulanması değil; dini halk tarafından yanlış anlaşılıp uygulanması kastedilir. Örneğin İslam dinini ele alalım. İslam dininde bayram
(daha&helliip;)
Tarikatların en önemli kurallarından biri, müridin kendisini şeyhine, “ölünün kendini ölü yıkayıcısına bıraktığı gibi” teslim etmesidir. Kuran’ın aklımızı çalıştırmayı emretmesine rağmen tarikatlarda körü körüne itaat esastır. Tarikat üyelerine, akıllarını bir kenara bırakıp şeyhlerine tabi olmaları, bu yolda akılla gidilemeyeceği anlatılır. Bu prensibi kabul edip şeyhe tabi olan kişiye, şeyhin müceddidliğinin veya Mehdiliğinin veya İsalığının inandırılmasından ve şeyhin dünyadaki en üstün
(daha&helliip;)
Peygamberler de bizim gibi insandır. Nasıl insanlar arasında çeşitli açılardan farklılıklar ve üstünlükler varsa peygamberler arasında da bazı konularda farklı özellikler bulunmaktadır. Kuran da bunu desteklemektedir. Ancak Kuran’da hiçbir ayette peygamberler arasında üstünlük mukayesesi yapılmaz. Hepsi İslam peygamberidir ve biz hepsini sevip sayarız. Bir mümine düşen peygamberlerin arasını ayırmamaktır. Nitekim Kuran da bunu teşvik etmektedir: “Allah’a ve O’nun resullerine iman
(daha&helliip;)
Kuran, İslam dininin geçerli olan tek kaynağıdır. Peygamberimiz de sadece Kuran’a uymuş ve onu tebliğ ederek uygulamıştır. Şayet bir kişi dininin gereklerini emir ve yasaklarını öğrenmek ve uygulamak ayrıca Yaratan’ının yüceliğini gereği gibi kavramak istiyorsa anladığı dilde Kuran okumalı ve Allah’ın mesajına şahit olmalıdır. Kuran okunmak için gönderilmiştir. Manasının anlaşılması esastır. Sürekli olarak okunması insanın manevi ve dünyevi hayatını düzene
(daha&helliip;)
Kuran’da herkesin kendi amelinden sorumlu olduğu belirtilmektedir. Bu konu çok önemli olduğu için farklı surelerde birçok kez tekrarlanmıştır. İlgili ayetler şöyledir: “Herkesin kazandığı iyilik kendi yararına, kazandığı kötülükse kendi zararınadır.” (Bakara Suresi, 286. Ayet) “Kıyamet günü huzura toplanıldığında, hiç kimseye en ufak bir haksızlık edilmez ve yaptığınızın karşılığından başkasını da görmezsiniz.” (Yasin Suresi, 54. Ayet) “O gün her kişiye yaptığının
(daha&helliip;)
Kuran’ın ortaya koymuş olduğu sistemde, toplumsal düzende, Müslümanlar arasında ayrışma, gruplaşma ve mezhepleşmeye yer yoktur. Çünkü bunlar, barış ortamına zarar verir, çatışmalara neden olur. Nitekim bu tür durumlar, Kuran’da kınanmış ve Müslümanlar bu konuda uyarılmıştır: “Kendilerine apaçık deliller geldikten sonra parçalanıp ayrılığa düşenler gibi olmayın.” (Ali İmran Suresi, 105. Ayet) Günümüzde mensubu en çok olan dinler sıralamasında İslam, ikinci sırada
(daha&helliip;)
40’ta 1 diye bir şey tutturulmuş gidiyor. Komşusu açken tok yatmamak için zengin mahallelerine taşınanlar var. Peki sokaktaki açtan, yoksuldan haberiniz var mı? Bu dinin klasik fıkıh anlayışı, yeryüzünün sokaklarında aç gezen 1.000.000.000 insan için ne diyor? O fıkıh; Hz. Ömer’i vuranların, Ebuzeri çöle gömenlerin, Hz. Ali’yi hançerleyenlerin, Hz. Hüseyin’i susuz bırakanların, Medine’yi yağmalayarak 900 sahabe kadına tecavüz edenlerin ve
(daha&helliip;)