9-Tevbe Suresi
Yukarıdaki ayeti her okuduğumda bu dünyadaki zevklerimiz için Allah yolunda yapabileceklerimizi ne kadar çok sınırlandırdığımız geliyor aklıma. Sıcacık yatağımızdaki sabah uykusunu sabah namazına, televizyon seyredip, muhabbet etmeyi Allah’ın kitabını daha çok okuyup, dini için daha çok araştırmaya, sıcak ve uzun yaz günlerinde yiyip içmeyi Allah rızası için oruç tutmaya tercih edebiliyoruz. Oysa her seferinde şunu hatırlamalıyız; bu yaptığımız hatalar sonucu ahirette karşılaşacağımız azab bu dünyada bize sıkıntı gibi gelen şeyler ile kıyas bile edilemez. Yani sabah namazını rahatının bozulması gibi gören biri için cehennemdeki rahatsızlık mutlaka daha zorludur. Allah’ın mesajını okumayı, araştırmayı zorluk olarak gören biri için cehennemdeki zorluklar elbette daha büyüktür. Sıcak yaz günündeki susuzluğu dayanılmaz görenler için elbette cehennemdeki susuzluk çok daha zorludur. Ve tabi ki her durum için şu da doğrudur; bu dünyada sıkıntı gibi görülen bu görevlerin yerine getirilmesi sonucu elde edilecek cennet nimetleri de kuşkusuz bu dünyadaki güzelliklerin hepsinden çok daha üstündür.
Allah bize Kuran’ında bu dünyada eşine rastlanamayacak ödüller, nimetler içeren cennetin ve bu dünyadaki hiçbir zorluğa, sıkıntıya benzemeyen azabı içeren cehennemin varlığından söz ediyor. Esas olan, kalıcı olan yurt ahirettir ve müminler için asıl önemli olan ahiretteki yurtları, orada karşılaşacakları ödüller yahut cezalardır diyor. Biz de inanan kişiler olarak bunu hep aklımızda tutmalı, cenneti hakedebilmek, cehennemden kurtulabilmek için çabalamalıyız. Hayatımızı geçici dünyevi zevklere göre değil, kalıcı olan ahirete göre şekillendirmeliyiz.