Işığın Düşündürdükleri

Bugün her evde kullanılan televizyonlar, bilgisayar ekranları, bilgisayarın kasa olarak tabir edilen bölümünün içindeki parçaların hemen hemen tamamı, telefonlar, radyolar, teypler, kısacası, elektronik malzeme içeren bütün cihazlar hep atomların belli dış etkilere karşı gösterdiği tepkilerden yararlanılarak oluşturulmuştur.


Bunlardan televizyonu ele alalım: Televizyon anten yardımıyla vericilerden aldığı bilgileri bazı elektronik parçaların yardımıyla ekrana iletir. Ekran da bu bilgiler görsel hale getirilirler. Televizyonun antenine gelen dalgalar, tıpkı ses dalgalarının kulak zarını titreştirmesi gibi anten içinde bulunan elektronları titreştirir. Titreşen bu elektronlar, gelen televizyon dalgasıyla aynı titreşim sayısına sahip olacak şekilde salınırlar. Bu salınım bir kablo boyunca televizyona taşınır ve televizyonda bulunan birtakım elektronik aletlerle gelen titreşimler deşifre edilir. Ön hazırlık evresi diyebileceğimiz bu deşifre etme kısmında ekranın hangi noktasına hangi enerjiye sahip elektron düşürüleceği belirlenir.

Bu bölümde deşifre edilen bilgilere göre, halk arasında televizyon tüpü denilen kısımda elektronlar ekranın farklı kısımlarına, çeşitli enerjilerde fırlatılırlar. Kısacası bu tüp, elektronların ekranın uygun yerlerine gerekli enerjilerde düşürülmesini sağlayan bir aygıttır. Olay bununla da bitmez, biz ekranda direkt elektronları görmeyiz. Çünkü ekran flüoresans madde ile kaplıdır. Ve bu madde üzerine düşürülen elektronlar, sahip oldukları enerjiyle bağlantılı olarak farklı renkte fotonlar meydana getirirler.

Bu aynı zamanda elektronların parçacık özelliği göstermesinden faydalanılarak elde edilmiş bir sonuçtur. Elektron sanki bir bilye gibi yönlendirilmekte ve karşısındaki ekrana fırlatılmakta, böylece ekranda nokta şeklinde bir görüntü oluşmaktadır.

Elektronların parçacık özelliği göstermesi sonucu televizyon elde edilmiştir. Ve televizyon için sıralanan olayların hepsi, bizim algılamamıza kıyasla bir anda gerçekleşmekte, böylelikle hiç kesintisiz ardı ardına gelen görüntüler almaktayız.

Bu bilgiler, elektronların yani kuantum parçacıklarının elektrik ve manyetik alanlarda gösterdikleri davranışların incelenmesi ile elde edilmiş sonuçlardır. Adı geçen diğer tüm aletlerde de yine elektronların yani kuantumların değişik elektrik ve manyetik alanlara karşı gösterdikleri davranışlar önemlidir. Nitekim ünlü bir teknoloji uzmanı olan George Gilder “İnanıyorum ki ışık, Allah tarafından iletişim amacıyla yaratılmış” (1) diyerek ışığın özel bir nimet olduğunu ifade ediyor.

Buraya kadar ışık derken genelde gözümüzle gördüğümüz ışığı kastettik. Ancak bilim adamları için ışık deyince gözümüzle gördüğümüz ve görmediğimiz geniş bir yelpazedeki tüm ışınları kastederler. Bunlar da tıpkı görünür ışık gibi davranırlar ve sahip oldukları özellikler nedeniyle de teknolojik araçları geliştirmemize imkan tanımışlardır.

Mesela bazı ışıklar çok alçak frekanslara sahiptir. Böyle bir ışık darbesi uzaktaki bir hedefe çarpıp bir saniyede hatta daha kısa bir anda geri dönebilmektedir. Üstelik ışığı gönderdiğiniz ortam sisli, puslu ya da bulutlarla kaplı olsa bile ışık kendine verilen görevi yerine getirebilmektedir. Böyle ışık dalgaları bilim adamlarınca mikro dalga ya da radyo dalgası olarak adlandırılır. Radyo dalgalarının eşsiz özelliği sayesinde, dalganın gidiş ve dönüş süresi hesaplanarak ışığı yansıtan cismin ne kadar uzakta olduğu ölçülebilmektedir. Bugün radyo dalgalarının bu üstün özellikleri sayesinde radarları (2) kullanabilmekteyiz. Radarlar sayesinde, askeri uzmanlar uçak, gemi, tank gibi düşman hedeflerini, meteorologlar da yağmurları önceden belirleyebilmekte, astronomlar ise gezegenlere ait bilgiler edinebilmektedir. (3)

Elektromanyetik dalgaların boşluktaki yayılma hızları ışık hızına eşittir (saniyede 300. 000 km). Eğer vericilerden çıkan sinyaller daha yavaş bir hızla yayılsaydı bugünkü birçok iletişim imkanına sahip olamazdık. Mesela uzaklardaki bir olayı saniye saniye canlı bir yayınla izlememiz mümkün olmazdı. Bu durumda radyo ve TV kitle iletişim araçlarının yanında bireysel haberleşme de son derece kullanışsız hale gelirdi. Mesela Türkiye ile Japonya arasındaki bir-iki dakikalık bir telefon görüşmesi saatler boyunca sürebilirdi. Ancak böyle bir şey olmaz çünkü elektromanyetik dalgalar ilk ortaya çıktıklarından beri en iyi istifade edeceğimiz hızda yayılmaktadır. (4)

Çevremizde gördüğümüz bütün teknoloji ürünleri vicdanıyla ve aklıyla bakan her insan için birer yaratılış delili olma özelliği taşır. Örneğin mercekleri sayesinde en uzak yıldızları bile yanı başımızdaymış gibi gösteren teleskoplar, yüzlerce kilometre yolu birkaç saatte gitmemizi sağlayan arabalar, saniyede milyarlarca işlem yapabilen bilgisayarlar, televizyonlar, elektrik ampulleri ve bunlar gibi daha niceleri Allah`ı tanımak isteyen her insan için birer yaratılış delilidir. Dev bir yıldızın hayatı, büyük bir yaratılış delili olabileceği gibi bir bilgisayarın içindeki elektronik devre parçası da insanları imana yönelten bir hakikat olabilir.

Hayatı boyunca etrafında gördüğü veya duyduğu herşeyde Allah`ın ayetlerini fark edip bunlar üzerinde düşünmek mümin için büyük bir sorumluluktur. Vicdan sahibi her insan bunun bilincindedir. Ve Allah`ın yarattığı milyonlarca canlının, kusursuzca yayıp döşediği yeryüzünün ve uçsuz bucaksız göklerin arasında yaşarken, bunları düşünmeden, ölümün ahiretin varlığından gaflet içinde bir yaşam sürdürürse bunun hesabını veremeyeceğini bilir.

1- Joel Achenbach, “Işığın Gücü”, National Geographic Türkiye, Ekim 2001, s. 128.
2- Radar kelimesi, İngilizce “Radio Detection And Ranging” kelimelerinin baş harfleri kullanılarak türetilmiştir. Anlamı Radyo dalgaları ile bulma ve mesafe belirlemedir.
3- Isaac Asimov, Asimov`s Guide to Science, (Türkçe baskı: Asimov Bilim Rehberi, e Yayınları, s. 493)
4- http: //www. biltek. tubitak. gov. tr/merak_ettikleriniz/index?kategori_id=4&soru_id=1230

Yazar : H. Gökhan Canbey

 


About the Author
Author

Dini Yazilar

Leave a reply

Name (required)

Website