BİR ANNEDEN BİR GENÇ KIZA…

Merhaba Sümeyye kızım;


Yaradan’nın bana emaneti ve tek evladım olan bir kız çocuğu annesiyim. Senin yaşın kızım Vuslat’ın yaşının yarısı kadar neredeyse. Bu nedenle sana karşı böyle bir hitap tarzı kullandım. Tiyatro serüveninle ilgili yaşadığın kısacık anları, basın aracılığıyla halka duyurmak ve onları aydınlatmak amacıyla kaleme aldığın çook uzun mektubunu okudum. Bu mektuptan çok, birikmiş bir öfkenin coşup taşan deli dalgalarına benziyordu. Bir konuya/olaya önyargıyla bakıp, o şekilde değerlendirmeye kalkışmakla hiç bir sonuç alınamaz. Bir şeyi doğru olarak anlamak ve idrak etmek için uzun uzun düşnmek, irdelemek de gerekmez bazen. Her şey çok açık ve ortadadır aslında. Yeter ki insanın “gönül gözü” açık olsun.

Kendimi bildim bileli benim için bir insan; Kim olursa olsun. Nerede, nasıl, ne şekilde yaşıyor olursa olsun öncelikle İnsan Kimliği’yle vardır. Ünvanları, mevkileri, şan ve şöhretleri beni zerrece etkilemez ve o kişiler saygı duymamı asla sağlayamaz.

Ben kendi dünyevi ve vicdani “hesap defterimi”her gün defalarca gözden geçirmeye çalıştığımda ise; ne Yaradan’a vereceğim dünyevi bir hesabımın, ne bir tek kişiye olsun bir “teşekkür” borcumun olmadığını görmekteyim naçizane. (O’NUN Hesabı çok ayrı kuşkusuz. )

Sen bir “Genç Kızsın” öyle değil mi. Bu ifadenin anlamı çok derin ve çok değerlidir. Bunu sen de biliyor olmalısın. Bak Sümeyye’ciğim; annen-baban sana öğretmemiş olabilirler. Sen de önemsememişsin belli ki… Aslında gençler çağın gereği yetişkinlerden önde olsalar da; pek çoğu okullu ve diplomalı canavar olmaktan kendilerini alıkoyamıyorlar. Bu nedenle de: “Biz ne zaman adam olacağız?” sözleri hala geçerliliğini korumakta. Eskiden bir kadınının hele ki bir genç kızın “sakız çiğnemesi” çok ayıplanır, yadırganır ve kınanırdı. Topluluk içinde yapıldığında ise büsbütün gözden düşerdi o kişi.
Ne olursa olsun. Sen bir sahne gösterisine gidiyorsun. En ön sırada oturuyorsun. Ve onca emek uğraş ve gönül verilmiş olan bir sanat gösterisini –ki “Tiyatro bir ülkenin yükselişini ya da çöküşünü gösteren bir barometredir. ” çiğnemeyi alışkanlık haline getirdiğin ağzındaki sakızınla seyretmekte hiç bir çekince görmüyorsun. Bunu sahneden fark eden ve seni uyarmaya çalıan oyuncuya: “O adam başımdaki eşarba takmıştı aslında. ” Diyorsun. Peki “o adam” dediğin sanatçı da kalkıp sana: “Bu kızlar buraya çok başka niyetle gelmişti zaten. Tiyatro ve tiyatro sanatçılarını ülke sahnesinden silmekti asıl amaçları” diyebilirdi.

Bak Sümeyye’ciğim; benim kızım çok değerli bir öğretmendir. Ancak çalıştığı dershaneden aylarca maaşını alamadığı oluyor bir çok iş yerinde yerde olduğu gibi. Ve hala kendi yuvasını kuramadı. Çünkü birlikte yaşadığımız evimizin geçimini o sağlıyor. Bir bir anne olarak ben de onun bu hayat yolunu, yanında bir hayat arkadaşıyla yürümesinin hayalini kuruyorum hala. Duyduğuma göre sen nişanlıymışsın. Anne ve baban daha önceleri abla ve ağabeylerini adeta otağlar kurup hem dünya evine soktular, hem dünyanın en şaaşalı ülkesine uğurladılar gönül huzuruyla.

Bir anne-baba her ne kadar anne-baba da olsa; insanlık adına asıl yapılması gerekenleri. İyiyi, doğruyu, hakkı-hukuku ve adil olabilmeyi bilmiyor olabilirler. Sen sen ol; Yaradan’nın yarattığı sıradan kullarından biri olduğunu unutma sakın. Olur mu kızım. Gözlerinden öperim.

Yazar : Tülin ÖZTUNÇ

 


About the Author
Author

Dini Yazilar

Comments (1)
Leave a reply

Name (required)

Website