İNSANIN FITRATININ KORUNMASI

İnsan başıboş değildir. Allah insan gibi böyle muhteşem ve muazzam bir varlık yaratsın sonrada onu kendi halinde başı boş bıraksın. Bu mümkün mü?


Uçsuz bucaksız kainat içersinde bir kum tanesi kadar dahi bir büyüklük teşkil etmeyen dünyanın içinde bir insan. Düşünüldüğünde fiziki olarak çok küçük ama değer olarak çok büyük. Fiziksel olarak insan bir hiçtir. Kur`an buna işaret etmek için “insan neden yaratıldığına bir baksın?” Kibirlenip, böbürlenip küçük dağları ben yarattım havasına bürünmesin. Onun evveli cife (iğrenç şey), ahiri laşedir. (leştir)

Bu küçüklüğüne rağmen; Rabbimiz onu sevmiş ve sevgisinin taşması olarak onu yaratmıştır. ” HALAKAL İNSANE MİN ALAK” ” BEN İNSANI İLGİDEN, ALAKADAN, SEVGİDEN YARATTIM”. “Alak ” kelimesine ilgi, alaka ve sevgi anlamı verilmesinde filolojik açıdan hiçbir sakınca yoktur. Bu anlam da verilebilir.

Onun için insanın kendisini tanıması çok önemlidir. Çünkü kendisini tanıyan ve değerinin nereden geldiğini iyi bilen insan, yaradıcısını da tanımaya başlayacaktır. ” KENDİNİ TANIYAN RABBİNİ TANIMIŞ OLUR” Sözü bunun için söylenmiştir. Kendini hem maddi hemde manevi olarak tanıyamayan insan Rabbinide gerçek manada tanıyamamış olur.

Allah insanı sevgisinden yaratınca fizik olarak küçük olan insan değer olarak yaratılmışların en değerlisi olmuş. (eşrefi mahlukat) Bu şerefi (değeri ) ona, Allah vermiş. İşte burada beşerlikten insanlığa yükselmiş. İnsan olma vasfını kazanmış. Yani organizmalıktan (hayvanlıktan) çıkarak, aklı ve iradesiyle insanlığa geçiş yapmıştır. Zaten bizi varlıkların en şereflisi yapan bu özelliğimizdir. Cennette; insan olarak yaşayıp, ölenlerin ahiretteki gidecekleri yerin adıdır. İnsanlığını kaybedip bir alt kategori(hayvanca) veya daha aşağı yaşayanların ve ölenlerin ahiretteki yerini söylemeye ne gerek. Onun için bugün insanca yaşamak ve insanca yaşanılacak bir toplum oluşturmak herkesin, özellikle de müslümanların görevidir. Namaz, oruç hac vb. ibadetlerde bunun için vardır. İbadetler amaç değil, insanlığa götüren araçlardır. Allah`ın rızası da buradadır. Peygamberimizde bunun için gönderilmedi mi? Böyle bir toplum modeli oluşturmadı mı?

Bunca büyüklükteki yıldızlara, galaksilere vb. rağmen, insan varlıkların en büyüğü olmuşsa; bu büyüklüğünüde ona Rabbi vermişse o zaman insanın kendini küçük görme şansı da yoktur. Zira yüce Allah`ın büyüttüğünü küçük görmek, insanın hem kendisine hem de Yaradanına karşı yaptığı en büyük saygısızlıktır.

Peki o zaman insan bu değerini nasıl koruyacaktır?

Tabiki bu insanın yaradılışına uygun davranmasıyla mümkün olacaktır. Yani fıtrat üzere yaşamasıyla sağlanabilir. Kur`anda Allah

“YÜZÜNÜ DOSDOĞRU DİNE ÇEVİR. ALLAH İNSANLARI BU FITRAT ÜZERE YARATMIŞTIR. ”
(Rum 30)

Fıtrat üzere yaşamak Allah`ın emrini yerine getirmek ve fıtratı da korumaktır. Bu aynı zamanda insanlığına sahip çıkmak ve Yaradıcısının kendisine olan güvenini sarsmamaktır.

Yüce Allah insana güvenmiş ve bu güveninin neticesinde onu varlıkların en şereflisi kılmıştır. Çünkü o, “EL MÜMİN” dir. Melekler dahi Allah`ın varlıkların en şereflisi yaratmasına itiraz etmişlerdir. Her şeyi en iyi bilen Rabbimiz bunu da en iyi kendisin bileceğini söylemiştir. (Bakara suresindeki ilgili ayetlere bakılabilir)

Eğer insan fıtratını bozar da, Yaradıcısının kendisine olan güvenini sarsarsa insan olma özelliğini kaybedip iki ayaklı bir hayvana dönüşür. Hatta vahşilikte hayvanlar bile onun eline su dökemeyen kan dökücü bir canavara dönüşür. Bizi bizden daha iyi bilen Rabbimiz”

ONLARIN KALPLERİ VARDIR FAKAT HİSSETMEZLER. GÖZLERİ VARDIR AMA GÖRMEZLER. KULAKLARI VARDIR AMA İŞİTMEZLER. ONLAR HAYVAN GİBİDİRLER. HATTA DAHA DA SAPIKTIRLAR. İŞTE GAFİL OLANLAR ONLARDIR. ”
(Araf 179)

Ayette zikredildiği gibi insanlığını yok edenler, görevlerini yerine getirmeyenler, fıtratlarına uygun davranmayanlarda yükseliş yerine bir alçalış baş gösterecektir. Bu alçalış onu insanlığın alt kategorisi olan hayvanlığa yani organizmaya indirgeyecektir. (Darwinin ” insan konuşan hayvandır. ” sözüne kızanlar kendi anlayış ve yaşamlarını Kur`an ışığında değerlendirmelidirler. ) Artık o insan değil organizmadır. Yani hayvandır. Yukarıdaki ayetteki ” KEL EN AMİ” ifadesi de bunu anlatmaktadır. Dolayısıyla söylemlerini yapıp etmelerini düşünerek değil, nefsinin ve şehvetinin istediği doğrultuda yapacaktır. Hayvanların yaradılış özelliklerine uygun davranacaktır. Bu durum Kur`anın ifadesiyle insanın kendisine yaptığı en büyük zulüm olarak bildirilir

Tabi bu alçalış burada da kalmayacak daha da aşağılara inecektir. Yine yukarıdaki ayetin ifadesiyle “BELHÜM EDAL”” bilakis daha da sapıktırlar” İşte insan Allah`ın kendisine verdiği fıtratı bozmaya görsün. Kendisini hayvan fıtratına indirgemekle kalmayıp ondan da aşağıya indirger. Kur`anın ifadesiyle “ESFELES SAFİLİN” ” aşağıların en aşağısı” Ondan daha aşağı bir varlık yoktur. En üstün varlık olarak yaradılan insan artık en aşağı varlığa dönüşmüştür. Artık o organizma da değil bir mekanizmadır.

Şeytanın programladığı bir robottur. Şeytanın çekim alanı içinde bulunan bir uyduya dönüşmüştür. Bu durum ona bütün insani özelliklerini kaybettirmiş ve onu şeytanın en büyük yardımcısı ve dostu konumuna getirmiştir. Bundan sonra sadece kötülük üretir. O, fıtratını bozmanın, insanlığını yoketmenin bedelini ahiret hayatında çılgın alevli cehennemde ebedi bir azap çekmekle ödeyecektir

Gelin kendimizi küçük görme hastalığından vazgeçip benden birşey olmaz demeyelim. Bu fiziksel küçüklüğümüze rağmen Rabbimiz bizi büyük görmüşse bizden çok şey olur. Belki de insanlığın kurtuluşu, saadeti, mutluluğu senin elinde olacak. Bu kadar kötülüğe bukadar ahlaksızlığa rağmen ben yalnız başıma ne yapabilirim? sakın deme. Hatta düşünme bile. Senin görevin çalışmak, gereken tüm şeyleri yapmak. Başarılı olmak mı? Onu da başarının sahibi olan Allah`a bırak. Çalışmak bizden başarı Allahtandır.

Rabbimize nankörlük etmeyelim. Fıtrata uygun davranarak yükselelim. Yükseklik ve yücelik varken aşağılık, alçaklık niye? Kendimizi, düşüncelerimizi, hayatımızı Kur`an ışığında gözden geçirelim. Yanlışlarımızdan, hatalarımızdan tevbe edelim. Yarın ölecekmiş gibi yaşayalım. Hiç ölmeyecekmiş gibi yaşamayalım. Allah`ın çekim alanına girelim. Allah`ın çekim alanına girenler şeytanın çekim alanına girmekten korunmuş olacaklarını unutmayalım. Allahtan uzaklaşınların şeytanla kucaklaşması kacınılmazdır. Allahla yaşayıp Allahla ölelim. Allahsız hayatın anlamsız hayat olduğunu aklımızdan çıkarmayalım.

Fıtratını bozan, insanlığını yokeden adeta zararlı bir kanser hücresi gibidir. Hücre, bir sebepten dolayı programı bozar ve diğer hücrelerden bağımsız hareket etmeye başlar. Bu duruma kanser denir. Kanserli hücre, çevresindekileri de etkileyerek onlarında bozmaya çalışır. İşte insanoğlu Allahın sınırlarını aştığında kanserli bir hücreye dönüşür. Böyle bir insan sadece kendisine zarar vermekle kalmaz, çevresinde bulunan insanlara da zarar vermeye, onları da etkilemeye çalışır. Bozulmuşluğu, başıboşluğu topluma yaymaya ve yaygınlaştırmaya çalışır.

Allah`ın sınırlarını aşanların sonu için Kur`anda anlatılan helak edilen kavimleri anlamamız yeterlidir. Tamam Allah vasidir. (çok geniş)Ama onun da mühletinin bir sonu vardır. İnsanın ve toplumun bozuşmasının ve kokuşmasının sonu er veya geç felakettir. Bunu asla unutmamak gerekir.

Yazar : Fehmi CENGİZ

 


About the Author
Author

Dini Yazilar

Leave a reply

Name (required)

Website