SÜNNET VE HADİS KİTAPLARI

Peygamberimiz, seçilmiş bir kul olduğuna göre; Hiç şüphesiz üstün, güzel niteliklere sahip,
tercih ve iradesine saygı duyulması gereken, hatta tercihlerinde hikmet, işaret aranması gereken mübarek bir şahsiyettir..
Peygamberimiz, İslam’ı tebliğ etmiş ve yaşadığı dönemde söz-hadis ve davranış –tercihleriyle yani sünnetiyle müslümanlara örnek olmuştur. Peygamber’imizin sünneti: Kur’an’a getirdiği yorum, dini yaşama tarzıdır. Peygamberimiz dini hiç şüphesiz sadece Kur’an’a bağlı olarak yorumlamış ve yaşamıştır. Bizler de dinimizi sadece Kur’an’a bağlı olarak yorumlar ve yaşarsak ayni zamanda peygamberimizin sünnetine de uymuş oluruz..
Peygamber’imizin Kur’an’dan farklı, ayrı bir yorumu-tavrı-uygulaması, sünneti olamaz.
Peygamberimizin sünneti Kur’an’dan ayrı-farklı bir şeymiş gibi algılanıp, kabul edilip, dinimizin kaynakları: Kur’an ve sünnettir demek, yanlıştır bana göre.

De ki: … Yalnız bana vahiy edilene uyarım ben. (En-am-50)

Bu ayettende anlıyoruz ki peygamberimiz yalnız Kur’an’a, Allah’ın kelamına ayetlere uygun,
bağlı, tabii olarak yaşamıştır..

Peygamberimiz, yüce insan Hz. Muhammed söz ve davranışlarının yani hadis ve sünnetinin yazılmasını bir kitap haline getirilmesini bu şekilde sonraki nesillere nakledilmesini istememiştir. Bunu uygun, doğru bulmamıştır..
Peygamberimiz, kendisinden habersiz derlenen sözleri-hadislerini ve sünnetinin yazıldığı metinleri- yazıları-kitapları toplatıp, imha ettirmiştir..
Hz. muhammed’in yazdığı-yazdırdığı sonraki nesillere bıraktığı hadislerini-sünnetini kapsayan herhangi bir kaynak, yazı, kitap YOKTUR..
Peygamberimizin ümmetine bir kitap bırakmamasının nedeni, hikmeti acaba nedir?
Peygamberimiz bizlere bir kitap bıraksaydı acaba ne olurdu?
Dinimizde ikilik, çift başlılık olurdu. İslam’ın özüyle, tevhid inancıyla, teklik-birlik ilkesiyle
çelişki olurdu. Kur’an’nın yanına, dinimize ikinci bir kaynak eklemek olurdu.
Dinimizin iki tane kitabı olurdu.
Kur’an’a yardımcı, İslam dinine tamamlayıcı olma iddiası olurdu. Şirk unsuru olurdu..

Peygamberimiz ve islam ümmeti yüzlerce sene sadece Kur’an’a bağlı olarak dinlerini yaşamışlardır. Onlar dinlerini eksik mi yaşamıştır.. Sonradan Kur’an yetersiz görülüp mezhep kabüllerinin Kur’an’a yardımcı sayılması anlaşılmazdır.

Peygamberimizin vefatından sonra dört halife devri olarak bilinen dönemde de peygamberimizin sözlerinin toplanması, hadis kitabı yazılması doğru bulunmamış ve yazılmamıştır. Hz. Ali kendi halifeliği döneminde yazılan hadis-sünnet kitaplarını peygamberimizi örnek alarak, toplatıp imha ettirmiştir..

Emevi ve Abbasiler döneminde bazı hadis kitapları yazıldığı söylense de en sağlam hadis kaynakları olarak bilinen (Kütüb-i Sitte) hadis kitapları peygamberimizin ölümünden yaklaşık 200 yıl sonra yazılmaya başlanmıştır. İmam Buhari (ölümü-869) ilk sahih kabül edilen hadis kitabını yazmıştır.. Birinci kuşak ilk sahabiler çok az sayıda hadis rivayet etmelerine rağmen, yüzlerce sene sonra binlerce hadis rivayet edilmesi, ciltler dolusu hadis kitapları yazılmış olması dikkat çekicidir..

Peygamberimiz, ilahi elçilik görevini eksik mi yapmıştır veya geriye hadis kitabı bırakmayarak yalnış bir işmi yapmıştırda bunlar peygamberin eksiğini tamamlama, yalnışını düzeltme çabası içine girmişlerdir. İyi niyetli olarak yapılmış olsa bile hadis kitapları denen kitapların varlığı, peygamberimizin tercihine, düşüncesine, iradesine muhalefet etmek ve hatırasına saygısızlıktır. Hadis-sünnet kitabı yazmak gerekli ve uygun bir davranış olsaydı peygamberimiz bunu bizzat kendi yapardı.. İddia, rivayet, isnat edilen. zan-sanılarla yazılan hiç bir hadis için kesin olarak bu söz peygamberimize aittir, O’nun ağızından çıkmıştır diyebilme imkanına sahip değiliz. Hadis kitaplarında yazılı olan sözleri aslında o kitapları yazan kişilerin sözleri olarak kabul etmek gerekir..

Veda hutbesi, peygamberimizin bize ulaşan en güvenilir sözünden, hadislerinden biridir.
Peygamberimiz, veda hutbesinde: ‘Size bir emanet bırakıyorum ona sıkı sarıldıkça yolunuzu hiç şaşırmazsınız. O emanet, Allah’ın kitabı Kur’an’dır’ demiştir..

Kur’an’ın yanına kendi sözlerini uygulamalarını veya başka bir şeyi ilave etmemiştir.
Kur’an’a hiç bir şeyin ilave edilemeyeceğini, eş koşulamayacağını, şirk’in ne olduğunu en iyi bilen hiç şüphesiz, Hz. Muhammed’tir.
Ancak, ne yazık ki, vefatından sonra peygamberimizin bu vasiyeti-veda hutbesi tahrif edilmiş, ilaveler yapılmıştır..
Hanifi-Sünni mezhebi; Peygamberimizin, sözünü ‘Kur’an ve sünnetimdir’ şeklinde değiştirerek, Kur’an’ın yanına sünneti, hadisleri eklemiştir.
Şii mezhebi ise; Kur’an’ın yanına ehlibeyt’i eklemiştir.
Mezhepler, Kur’an’nın yanına ortak, yardımcılar, tamamlayıcılar aramışlardır.
Daha da kötüsü; Şirk günahlarını peygambere fatura etme gayretine girmişlerdir..

Peygamberimizin hadis kitabı yazılmasını uygun bulmaması ve yazdırmaması tartışmasız en
sahih-güvenilir tavrı tarzı tercihi, yani sünnetidir..
Yapılması gereken peygamberimizin bu tercihine, sünnetine saygı göstermek olmalıydı. Sonradan mezhep ve tarikat karmaşasına-kaosuna neden olan ve dinde yozlaşmanın yolunu açan hadis kitapları hiç yazılmamalıydı..

Doğruluğu kabul edilebilir veya tamamen yalan-uydurma hadislerin, hadis kitaplarının veya başka herhangi bir kitabın veya sözün, Kur’an’la birlikte dinimizin kaynağı, ortağı veya O’nu tamamlayan bir unsur olduğu düşünülür, söylenirse bu durum;

Kur’an’ı Kerim’e yardımcı, tamamlayıcı aramak = Allah’a yardımcı, tamamlayıcı aramaktır.

Allah’ın tek-bir olduğu, O’nun her türlü eksiklikten arınmış olduğu,
peygamberimizin bile ona eş koşulamayacağı dinimizin nasıl tartışılmaz bir ilkesiyse,
Kur’an’ı Kerim’in de, dinimiz İslam’ın tek kaynağı olduğu, eksiği, fazlası olmadığı, insanlara rahmet ve klavuz olduğu, yolumuzu aydınlatan yagane ışık olduğu, peygamberimizin sözlerinin bile, Allah’ın sözlerine eş-denk koşulamayacağı dinimizin, tevhid inancımızın tartışılmaz ilkesidir, şartıdır.. Allah ve Kuran’ı Kerim; Hiç bir düşünceyle, hiç kimseyle, hiç birşeyle tasnife, derecelendirmeye, sıralamaya tabi tutulamaz.
‘Dinimizim en önemli kaynağı Kur’an’dır, 2. derecede kaynağı sünnetlerdir’ demek, beşer ürünü olan hadis-sünnet kitaplarında yazılanları dinimizin kaynaklarından saymak,
icma ve kıyas’tan bahsetmek doğru değildir..

Yazar : Vedat Akbaşak

 


About the Author
Author

Dini Yazilar

Leave a reply

Name (required)

Website