…Bizi kim (hayata) geri çevirebilir” diyecekler. De ki: “Sizi ilk defa yaratan. ” Bu durumda sana başlarını alaylıca sallayacaklar ve diyecekler ki: “Ne zamanmış o?” De ki: “Umulur ki pek yakında. ” (İsra Suresi – 51)
Kemik haline gelip, toprak olduktan sonra tekrar dirileceklerine kanaatleri gelmezken, kendi ilk yaratılışlarındaki mucizeyi asla düşünmezler.
İnsan, Bizim kendisini bir damla sudan yarattığımızı görmüyor mu? Şimdi o, apaçık bir düşman kesilmiştir. Kendi yaratılışını unutarak bize bir örnek verdi; dedi ki: “Çürümüş-bozulmuşken, bu kemikleri kim diriltecekmiş?” De ki: “Onları, ilk defa yaratıp-inşa eden diriltecek. O, her yaratmayı bilir. “(Yasin Suresi -77, 79)
İnkar edenler ahirete inanmasalar da, Sur’a üfürülüşün ardından yer ve gök paramparça olacak ve tüm insanlar gibi onlar da dünyada geçirdikleri günlerin hesabını vermek üzere, yeni bir yaratılışla tekrar dirileceklerdir.
Sur`a üfürüldü; böylece Allah`ın diledikleri dışında, göklerde ve yerde olanlar çarpılıp-yıkılıverdi. Sonra bir daha ona üfürüldü, artık onlar ayağa kalkmış durumda gözetliyorlar. (Zümer Suresi – 68 )
İnkar edenler, “Gözleri `zillet ve dehşetten düşmüş olarak`, sanki `yayılan` çekirgeler gibi kabirlerinden çıkarlar. ” (Kamer Suresi -7) Gaflet içinde, adeta bir kör ve sağır gibi yaşadıkları koskoca dünya hayatının ardından üzerlerindeki perde kalkmış ve görüş güçleri keskinleşmiştir.
“Andolsun, sen bundan gaflet içindeydin; işte Biz de senin üzerindeki örtüyü açıp-kaldırdık. Artık bugün görüş-gücün keskindir. ” ( Kaf Suresi -22)
Kıyamete kadar yaşamış bütün insanlar kabirlerinden kalkarak, “Boyunlarını çağırana doğru uzatmış olarak koşarlarken, kafirler derler ki: “Bu, zorlu bir gün. ” ( Kamer Suresi -8) İşte hayatları boyunca kendilerine yapılan hatırlatmaları göz ardı eden ve hiç ölmeyecekmiş gibi dünyaya sarılan bu insanlar, görmezden geldikleri gerçeklerle yüzleşmek zorunda kalırlar. Ölümleri gibi, dirilişleri de azap içinde gerçekleşir. Allah, dünyada iken Kendi zikrinden yüz çeviren kişileri, kıyamette kör olarak haşr edeceğini bir ayetinde şöyle bildirmiştir:
“Kim de benim zikrimden yüz çevirirse, artık onun için sıkıntılı bir geçim vardır ve biz onu kıyamet günü kör olarak haşredeceğiz. ” (Taha Suresi – 124)
Müminler, nurları önlerinde ve sağlarında hesaplarının görüleceği yere doğru koşarken, Rablerine kavuşmanın heyecanını ve sevincini yaşarlar. İnkarcılar ise, ölümün her şeyi bitirmesini ve hesaplarını hiç bilmemiş olmayı dilerler. Dünyada iken kendilerini Allah’ın dosdoğru yoluna davet eden müminleri duymazdan gelen ve alay edip düşük akıllı olduklarını iddia ederek müminlere tuzaklar kuran inkarcılar, ahirette müminlerin nurundan faydalanmak için yalvarırlar. Ancak müminler, inkarcıların istedikleri nuru, yok olan dünyada arayıp bulmalarını söylerler. Bu gerçeklerin anlatıldığı Kuran ayetleri şöyledir:
O gün, mü`min erkekler ile mü`min kadınları, nurları önlerinde ve sağlarında koşarken görürsün. “Bugün sizin müjdeniz, içinde ebedi kalıcılar (olduğunuz), altından ırmaklar akan cennetlerdir. ” İşte `büyük kurtuluş ve mutluluk` budur. O gün, münafık erkekler ile münafık kadınlar, iman edenlere derler ki: “(Ne olur) Bize bir bakın, sizin nurunuzdan birazcık alıp-yararlanalım. ” Onlara: “Arkanıza (dünyaya) dönün de bir nur arayıp-bulmaya çalışın” denilir. Derken aralarında kapısı olan bir sur çekilmiştir; onun iç yanında rahmet, dış yanında o yönden azab vardır. (Hadid Suresi -12, 13)
Hesap anı gelip çattığında artık geri dönüş yoktur. “(Artık her) Nefis önceden takdim ettiklerini ve ertelediklerini bilip-öğrenmiştir. ” (İnfitar Suresi -5) İnkarcılar, başlarına gelecekleri anlar ve oradan kurtulabilmek için dünyada iken sözünü dinlediği, yakınlık kurduğu herkesi suçlamaya başlarlar. Dünya hayatında iken sahiplendikleri eşlerini, oğullarını, hatta bütün aşiretlerini, cehennem azabından kurtulmak için fidye olarak vermek isterler. Ancak bunların hiç biri kendilerinden kabul edilmez. Bütün bu yaşanacakların haber verildiği Kuran ayeti şöyledir:
(Böyle bir günde) Hiçbir yakın dost bir yakın dostu sormaz.
Onlar birbirlerine gösterilirler. Bir suçlu-günahkar, o günün azabına karşılık olmak üzere, oğullarını fidye olarak vermek ister;
Kendi eşini ve kardeşini,
Ve onu barındıran aşiretini de;
Yeryüzünde bulunanların tümünü (verse de); sonra bir kurtulsa.
Hayır; (hiçbiri kabul edilmez)… (Mearic Suresi – 10, 15 )
O gün Allah onlara seslenerek, dünyada iken Kendisine ortak koştukları ilahlarının nerede olduğunu sorar. Ancak sahte ilahları ve tüm düzüp uydurdukları şeyler kendilerinden uzaklaşıp kaybolmuştur. Yapayalnız ve çaresiz kalmışlardır.
O gün (Allah) onlara seslenerek: “Bana ortak olarak öne sürdükleriniz nerede” der.
Her ümmetten bir şahid ayırıp çıkardık da: “Kesin-kanıt (burhan)ınızı getirin” dedik. Artık öğrenmiş oldular ki, hak, gerçekten Allah`ındır ve düzüp uydurdukları kendilerinden uzaklaşıp-kaybolmuşlardır. ( Kassas Suresi – 74, 75)
Sonunda dünya hayatında kendilerini aldatan şeytanla yüzleşirler. Ancak şeytan, görevini tamamlamıştır. İnsanların çoğunu kandırmış ve kendisiyle beraber cehenneme girmelerini sağlamıştır. İkiyüzlü bir tavır sergileyerek, Allah yolundan saptırdığı insanlara kendisinin yalan söylediğini, Allah’ın vaadinin doğru olduğunu ve kendisinin de Allah’tan korktuğunu söylemiştir.
O zaman şeytan onlara amellerini çekici göstermiş ve onlara: “Bugün sizi insanlardan bozguna uğratacak kimse yoktur ve ben de sizin yardımcınızım” demişti. Ne zaman ki, iki topluluk birbirini görür oldu (karşılaştı) o, iki topuğu üstünde geri döndü ve: “Şüphesiz ben sizden uzağım. Çünkü ben sizin görmediğinizi görüyorum, ben Allah`tan da korkuyorum” dedi. Allah (ceza ile) sonuçlandırması pek şiddetli olandır. ( Enfal Suresi – 48)
Allah inkarcıları ve şeytanları diz çökmüş olarak cehennemin çevresinde hazır bulunduracak, ardından her bir gruptan azgınlık bakımından en şiddetli olanları ayıracaktır. Takva sahiplerine de gösterilen cehennem, onlara bahşedilen lütfu anlamaları için çok önemli bir şükür vesilesi olacaktır. Takva sahipleri o ortamdan kurtarıldığında, inkar edenler diz çökmüş vaziyette, pişmanlık ve korku içinde, cehenneme atılacakları anı bekleyeceklerdir.
Andolsun Rabbine, biz onları da, şeytanları da mutlaka haşredeceğiz, sonra onları cehennemin çevresinde diz üstü çökmüş olarak hazır bulunduracağız.
Sonra, her bir gruptan Rahman (olan Allah)a karşı azgınlık göstermek bakımından en şiddetli olanını ayıracağız.
Sonra biz ona (cehenneme) girmeye kimlerin en çok uygun olduğunu daha iyi biliriz.
Sizden ona girmeyecek hiç kimse yoktur. Bu, Rabbinin kesin olarak üzerine aldığı bir karardır.
Sonra, takva sahiplerini kurtarırız ve zulmedenleri diz üstü çökmüş olarak bırakıveririz. (Meryem Suresi – 68, 72)
Boyunları aşağılanmaktan ve utançtan ötürü bükülecektir. Başları düşmüş, yardımcısız kalmış, gururları kırılmış, perişan durumda olacaklardır. Utançlarından dolayı başlarını kaldırmadan gözlerinin ucuyla bakacaklardır. Onların bu çaresizlik içindeki durumları Kuran`da şöyle haber verilir:
Onları görürsün; zilletten başları önlerine düşmüş bir halde, ona (ateşe) sunulurlarken göz ucuyla sezdirmeden bakarlar. İman edenler de: “Gerçekten hüsrana uğrayanlar, kıyamet günü hem kendi nefislerini, hem yakın akraba (veya yandaş)larını da hüsrana uğratmışlardır” dediler. Haberiniz olsun; gerçekten zalimler, kalıcı bir azab içindedirler. (Şura Suresi -45)
Artık inkarcıların kendilerini savunacakları ve tutunacakları hiçbir dalları kalmamıştır. Hesap tamamlanmış ve kitapları sol ellerine verilmiştir. “Keşke o (ölüm her şeyi) kesip bitirseydi. (Hakka Suresi -27) ve “Bana keşke kitabım verilmeseydi. ” (Hakka Suresi – 25) diyerek, yaşadıkları pişmanlığı ifade ederler. Ancak geri dönüş yoktur. Vaat edilen cehennem artık hak olmuştur ve ona sunulma vakti de gelmiştir.
İçinde ebedi kalıcılar olarak cehennemin kapılarından girin. Artık mütekebbirlerin konaklama yeri ne kötüdür. (Mü’minun Suresi -76)
Yazar : İbrahim Akın