Ustalar vardı eskiden. Tamirciler. Örneğin bir ayakkabı tamircisi. Arada bir ayakkabı su aldımı uğrardık yanına ya bir dikiş ya da bir pençe attırırdık ucuna. Zira sağlamdı aslında eskiden ayakkabılarımız. Öyle birkaç giyme ile eskimezdi. Belki bir terzi. Arada sökük ya da sade bir elbise diken. Onlar ürettiler. Ürettikçe giydiğimiz ayakkabıyı değiştirmek için reklamlara boğdular bizi. Ayakkabıydı en nihayetinde kullanım amacı belliydi. Ama yetinmediler. Takım elbise altına ayrı, yürüyüş ve spor için ayrı, koşacaksan ayrı, futbol, basket, tenis için ayrı derken dolaplara sığmaz oldu ayakkabılar. Biraz aşındı mı atılır, sağa sola verilir oldular. Bir bir kapandı ayakkabı tamircileri. Onları da tükettik kendimizi tükettiğimiz gibi.
Moda diye bir şey uydurdular. Akla ziyan tasarımlar çıkardılar ortaya. Oysaki bir bedeni örtmek, sıcak ya da soğuktan korumaktı elbisenin asıl işlevi. Belki bir parça da güzel görünmek. Bu yılın modası dediler. Defilelerde, televizyon ve dergilerde yazıp çizdiler yere göğe sığdıramadılar bu yılın modasını. Çok geçmedi birkaç ay sonra onu da tükettik ve geçen yılın modası yaptık her birini. Hatta görünce üzerine atlayanlar yüzüne bakmaz oldular. Çünkü tüketmiştik onu da eskimişti artık. Malum geçen yıldan kalmaydı. Giymek yakışı kalmazdı. İki günlük seyahatlere onlarca bavul elbiseyle gider oldu kimileri. Her yarım saatine bir elbise düşmesine rağmen.
Marka diye bir şey uydurdular bir de. Binlerce onbinlerce liralar verdik bir metre kumaş parçasına. Adı sanı vardı zira. Herkesin giyebileceği türden değildi. Eleştirmenler çıktı bir de ortaya. İnsanların kıyafetlerine notlar vermeye kimini yüceltirken kimini de yermeye başladılar. Çılgına döndü insanlar. Kendilerini beğendirme uğruna. Haftanın rüküşlerini seçtik. Haftanın gözdelerini. Yerdik kimini kazara aynı elbiseyi aldıysa ikinci kez sırtına. Bakın işte ey ahali diye haykırdık. İki yıl önceki açılışta da giymişti falanca şu elbiseyi. Bizden kaçmaz. Olmadı bu size yakışmadı dedik. Birileri de çıkıp ben aynı elbiseyi iki defa giymem. Kabul etmez bu bedenim dedi kibrinden burnu bulutlarda. Sığmaz oldu elbiseler dolaplara. Gündelik elbise ayrı dedik, işte ayrı, görüşmede ayrı, davetlerde apayrı. Banka ATM’si gibi gezer oldu kimileri sokakta. Üzerinde on binlerce liralık elbise, ayakkabı ve çantayla…
(http://www.allah.gen.tr sitesinden alıntıdır)
Yazar : orhan