Sahabilerin Rableştirilmesi

ALLAHIN SELAMI ÜZERLERİNİZE OLSUN.

RAHMAN VE RAHİM ALLAHIN ADIYLA.

İslam aleminde gizli şirkin en belirgin görünümlerinden biri de sahabilerin tenkit edilmez, hata işlemez, hesap sorulmaz, cennete gidişleri garanti bir tür insanüstü, yarı ilah kadrolar halinde kabul ettirilmesidir. Şunu açık bir biçimde söylemeliyiz ki, islam dünyasının sahabeye layık gördüğü insanüstü nitelikleri ve dokunulmazlığı Kur`an, Hz. Muhammed de dahil peygamberlere bile layık görmemektedir. O halde bu sahabi anlayışı Allah`ın dinine açık bir hakaret ve insanlığa zulümdür. Burada yine Prof. Özemre`nin bu Kur`an dışı tavra getirdiği eleştriyi bazı sadeleştirmeler yaparak kaydedeceğiz:

“İslam aleminde ortaya çıkmış olan gizli şirklerden birisi de bir zümrenin ashap hakkındaki olağanüstü abartılı kabullerinin gerçeklik sınırlarını aşarak bu kişilere bir takım ilahi özellikler yakıştırmasıyla oluşmuştur. Ashabiyyun(Ashapçılar) fırkası diye adlandırabileceğimiz bu zümrenin ashap hakkındaki kanaatları şöyle özetlenebilir:

1) Müslüman iken Hz. Peygamber`i görmüş ve irtidat etmemiş herkes ashaptan sayılır. Hatta Hz. Peygamber`in vefatından kısa bir süre önce doğmuş ve onu görmüş bebekler bile.

2) Ashabın sayısı gelip geçmiş bütün peygamberlerin sayısına eşit olup bu, tamıtamına 124. 000`dir. Ashaptan herbiri bir peygambere benzer. Bunlar arasında Hz. Peygamber`e benzeyen de Ebu Bekir`dir.

3) Ashabın aralarında keramet ve adalet yönünden hiçbir fark yoktur.

4) Ashabın hiçbirinden hiçbir hata zuhur etmez. Onlar hata işlemez varlıklardır.

5) Ashabın hepsi de velidir ve hepsi de cennetliktir.

7) İslam aleminin ne kadar karıştırmış olursa olsun, ashap arasında meydana gelmiş olan anlaşmazlıklar, yapılan savaşlar ve dökülmüş olan kanlar yalnızca rahmettir. Herkim bu anlaşmazlıkları, savaşları, dökülen kanları tenkit konusu yaparsa, bu tenkidi Kur`an`a ve Sünnet`e uygun olsa bile sapıklıktır. ”

“Ashabiyyun Fırkası`nın kendi hayallerinde imal etmiş oldukları bu anlayış ne Kurana ne de Sünnet`e dayanmamaktadır. Hz. Muhammed bile peygamber olmasına rağmen dünya hayatıyla ilgili görüşlerinin hatalı olabileceğini beyan etmiş iken, anılan fırkanın, ashabın hatasız ve tenkit üstü göstermeleri onların Peygamberden de üstün olduğunu kabulü zorunlu kılar. Kaldı ki, hatasız ve tenkit üstü sıfatı yalnızca Allah`a mahsus olduğundan, bu sıfatın ashaba verilmesi onların ilahlaştırılması, sonuç olarak da şirktir. Ashabın birbirleriyle ihtilafları, savaşları ve akıtılan Müslüman kanının yalnızca rahmet olduğu iddiasının ne akla ne vicdana ne adalete ne de Kura`an`a sığar yanı vardır. Bu iddia tıpkı eski Yunan mitolojisinde sözü edilen tanrıların birbirleriyle savaşlarını ve bunların ölümlerle hiçbir ilişki olmadığı hurafesini hatırlatıyor. Bu durumda da insan bu her iki batıl inanç arasında bir paralellik ve hatta benzerlik bulunduğunun farkına varıyor. Ashap arasındaki anlaşmazlıkları, bu tenkit Kur`an ve Sünnet`e uygun olsa bile sapıklık sayan heyezan ise tam bir idraksizlik rezaleti ve doğrudan doğruya bir sapıklıktır… Ashaba Kur`an`ın üstünde bir mertebe verilmesi apaçık bir şirk değil de nedir?”

Özemre şöyle devam ediyor: “Eğer Sıffın savaşında haklı olan taraf Hz. Ali ise, bir üçüncü taraf mevcut olmadığından haksız olan taraf da Muaviye`dir. Muaviye haksız olduğuna göre savaşta dökülmüş olan Müslüman kanının, çıkan fitnenin ve fesadın da vebali altındadır. İnsanların kanının dökülmesine, fitne ve fesadın çıkmasına yol açan bu haksızlığın varlığı, adaletin çiğnenmiş olduğunun işaretidir. ”

Yüce Allah cümlemizi anlayışsızlıktan ve bilgisizlikten korusun.

Yazar : Gürkan

 


About the Author
Author

Dini Yazilar

Leave a reply

Name (required)

Website