Kuran Bana Müslümanca Sevmeyi Öğretti

Kuran Bana Müslümanca Sevmeyi Öğretti

Kuran bana Müslümanca sevmeyi öğretti.

Sevgi benim için ne demekti?

Annemin bakışlarında, babamın saçımı okşamalarında, dedemin sarılmalarında hissettiğim içimi sımsıcak yapan histi. Varlığı şükür, yokluğu kahroluş sebebi. Onların sevgisi olmadan yaşayamam, zannediyordum. Yanılmışım, en sevdiklerin öldükten sonra da onların sevgilerinin yokluğuna alışıyormuş insan.

Peki, Rabbim için ne demekti sevgi?

Sevgi; O’nun yaratmasında, büyütmesinde, beslemesinde, affetmesinde, gözetmesinde, uyarmasında, öldürmesinde ve diriltmesinde edindiği ilkeydi. Yani tüm varlığımda var oluşumdan yeniden diriltilişime kadar içimi sımsıcak yapacak, beni hiç terk etmeyecek histi. Ölümlü olan sevdiklerimle aramdaki ölümlü sevginin kaynağı ölümsüz olan Rahman’dı yani. Varlığı şükür, yokluğu kahroluş olan sevgi ancak O’nun sevgisi olabilirdi.

Okudukça fark ettim; O’nun sevgisini amaç edinen kalpler hep birleşirdi bir şekilde. Rahman O’nun sevgisini kazanmaya çalıştıkça nasıl da olmayanı olduracağını gösterdi bana: “Herkesin yöneldiği bir yönü vardır. Öyleyse siz de yararlı işler yapmada birbirinizle yarışın. Nerede olursanız olun Allah hepinizi bir araya getirir. Kuşkusuz, Allah Her Şeye Güç Yetiren’dir.”(Bakara, 148)

Okudukça fark ettim; sevgiyi var etmeye gücü yeten ben değildim. Tüm mal varlığımı versem yine de kalpleri kaynaştırmaya gücüm yemezdi benim. Çünkü: “Ve onların kalplerini uzlaştırdı. Eğer yeryüzündeki her şeyi infak etseydin yine de onların kalplerini kaynaştıramazdın. Fakat Allah, onları kaynaştırdı. Kuşkusuz O, Mutlak Üstün Olan’dır, En İyi Hüküm Veren’dir.” (Enfal, 63) O halde sevginin var edicisi, aynı zamanda onun da koruyucusuydu. Biriyle kalbim kaynaşmışsa o sevginin solmasından korkmama gerek yoktu. Çünkü ben sevgimi, bu dünya da ahirette de velim olan Rabbime emanet etmiştim.

Peki, sevdiklerimi kaybedersem ne yapacaktım? Buna da en güzel cevabı veren yine Rabbimdi. O’nun katında sevgi hazinesi sınırsızdı. Ben çabaladıkça O’na olan sevgimi güzelleştirdikçe O da bana başka sevgiler bahşedecekti. O’nun rahmetinin bir gereğiydi bu. “İman eden ve salihatı yapanları, Rahman sevilenler kılacaktır.” (Meryem, 96)

Hem sevdiklerimle paylaştığım anılarımı, muhabbetimi yaratanın onların bir benzerini yaratmaya gücü yetmez miydi?

Okudukça fark ettim; O’nun nimeti olan “sevgi” beni O’na daha çok yaklaştırmak için araçtı. Çünkü O benim nefsimden benim için içinde huzur ve sükûnet bulacağım ve birbirimize göz aydınlığı olacağımız, beraber takva sahiplerine önder olacağımız eşler yaratmıştı. “Ve onlar, “Rabb’imiz! Eşlerimizden ve soyumuzdan bize göz aydınlığı bağışla. Ve bizi takva sahiplerine önder yap!” derler.” (Furkan, 74)

Nasıl ki O’nun tüm ayetleri tevhid gereği yolları hep O’na çıkarıyorsa, sevdiğim ile kaynaşan kalplerimiz de bizi O’na çıkartacaktı. Sevgi tevhidin bir parçasıydı. Benim içimdeki ayetler, onun içindeki ayetler ile bir araya gelip O’nun başka ayetlerine dönüşüyorlardı. Ancak böylesine bir sevgi anlamlı olurdu zaten.

Kısacası, okudukça fark ettim; Ölümsüz olan, saf ve temiz olan tek sevgi Rahman ile kulu arasındaki sevgiydi. Diğer sevgiler O’nu hatırlattığı kadarıyla anlam kazanırdı. Bu güzel nimetin var edicisi O iken, ben nasıl olur da en çok O’nu sevmezdim!

“İman sahipleri ise Allah’a sevgide çok kararlı ve taşkındırlar.” (Bakara, 165)


About the Author
Author

Dini Yazilar

Comments (1)
Leave a reply

Name (required)

Website