Namaz Kuran’da en sık bahsedilen ibadetlerden biridir. Müminlerin özelliklerinin anlatıldığı ayetlerde müminlerin en sık bahsedilen özellikleri arasında namazı yerine getirmeleri de vardır.
Ama onların ilimde derinleşmiş olanları ve müminler, sana indirelene de senden önce indirilene de inanırlar. Namazı yerine getirirler, zekâtı vericidirler, Allah’a ve âhiret gününe inanırlar. İşte bunlara yakında büyük bir ödül vereceğiz.
(4 Nisa Suresi – 162)
Mümin erkeklerle mümin kadınlar birbirlerinin dostlarıdır. İyilik ve güzelliği belirlenene özendirirler, kötülük ve çirkinliği belirlenenden sakındırırlar. Namazı yerine getirirler, zekâtı verirler. Allah’a ve resulüne itaat ederler. Allah bunlara rahmet edecektir. Allah Azîz’dir, Hakîm’dir.
(9 Tevbe Suresi – 71)
Ancak bu ayetlerden biri vardır ki namazın anlamı konusunda bize çok önemli mesajlar verir.
Kitap’tan sana vahyedileni oku! Namazı yerine getir! Çünkü namaz, çirkinliklerden ve kötülüklerden alıkoyar. Elbette ki, Allah’ın zikri daha büyüktür! Allah, neler yaptığınızı biliyor.
(29 Ankebut Suresi – 45)
Bu ayet bize namaz ile ilgili iki önemli bilgi verir. Birincisi namazın çirkinliklerden ve kötülüklerden alıkoyduğudur; ikincisi ise namazın Allah’ı anmamızı sağladığıdır ki bu özellik, ayette “daha büyüktür” diye belirtilmektedir.
Gerçekten de bir an durup hayatımıza baksak eminim hepimiz şunu fark ederiz; gün içinde, masa başında hepimiz kendimizi gelip geçici, oyalayıcı dünya hayatında öylesine kaptırıyoruz ki bir an durup düşünemiyoruz bile. Allah’ın büyüklüğünü, bize verdiği nimetleri, bizi hayatımız içinde nasıl da imtihan ettiğini, ahiretin aslında hiç de sanıldığı gibi uzak olmadığını, hesap gününe hazır olup olmadığımızı durup düşünecek zamanımız bile olmuyor, daha doğrusu o zamanı bile ayırmıyoruz kendimize. Günlük oyalanmalar, dünyevi hırslarla geçip gidiyor hayat.
Bütün bu koşturmaca içinde bizi bir an durup düşünmeye, şükretmeye, yalvarmaya, af dilemeye iten de ancak kıldığımız namazlar oluyor. İşi gücü bir yana bırakıp Rabbinin huzuruna gelen mümin hayatını sorgular, yaptıklarını düşünür. İş hayatında, bencil dünya hayatında pek çok kişinin çoktan normalleştirdiği şeyleri yapmaması gerektiğini, onlardan farklı olması gerektiğini, Allah rızasının bu dünya hırslarından önemli olduğunu hatırlar. Hak yememesi gerektiğini, dürüst ve adaletli olması gerektiğini, tüm bunların hesabını Allah’a vereceğini hatırlar. Namaza durup Rabbine yönelen mümin elde ettiği tüm başarıların Rabbinin kendisine bir lütfu olduğunu hatırlar, şükreder, ukalalık etmez, kendisini üstün görüp de nankörlük yapmak yerine daha çok şükreder. İşte tüm bu sağladıklarıyla namaz insanı çirkinlik ve kötülüklerden alıkoyup güzelliklere, hayırlı davranışlara iletir. Namazı kılıp iş başına dönen kişi diğerleri gibi kolayca yalan söyleyemez. Bilir ki bir sonraki namazda Allah’ın huzuruna çıktığında bu onu üzer, pişman olur, utanır ama iş işten geçmiş olur.
Yani namaz bir muhasebe anıdır aslında. Kul neler yaptığını, ne hatalar işlediğini düşünür, utanır. Rabbine karşı mahcup olmak bir Müslüman’ı her şeyden çok üzer. Günde birkaç kez Rabbinin huzurunda duran mümin davranışlarına, aldığı kararlara daha fazla dikkat eder. Rabbini, dinini, dini vecibelerini, Allah’ın kendisinden istediklerini namazda bir kez daha hatırlayan mümin günlük namazlar sayesinde Allah’ı anmak, ona şükretmek, onu yüceltmek, kendine çeki düzen vermek fırsatını bulur. Namaz aslında mümin için bir fırsattır…