Dini Öğrenme Konusunda Hangisi Doğru?

Müslümanların dinlerini öğrenmeleriyle ilgili olarak üzerinde durulması gereken konulardan biri de dini, dini hükümleri, Allah’ın emir ve yasaklarını öğrenmeye çalışan kişinin bunu belirli kişilerden hükümler, fetvalar alarak mı yapması yoksa kendisi araştırıp, okuyup, inceleyerek mi yapması gerektiğidir? Birincide Müslüman daha pasif bir konumda olup, din konusunda gerekenleri uzmanlarından veya uzman olduğu düşünülen kişilerden öğrenmeye çalışırken, ikincide Müslüman kişi aktif bir konumda olup kendisi de araştırıp, bulup, öğrenmeye çalışmaktadır.

Birinci yolu savunanların temel argümanı din gibi önemli bir konuda insanların kendilerinin hüküm çıkarmalarının yanlış olduğu, bunun yanlış sonuçlara götürebileceği, insanların bu işte uzmanlaşmış hocalara, akademisyenlere veya kurumlara başvurmaları gerektiği şeklindedir. Bu yaklaşıma göre ayrıca herkes kendisi dinini öğrenmeye, hüküm çıkarmaya kalkarsa Allah’ın insanlara emrettiği tek bir din yerine bir sürü farklı din anlayışı olacaktır. Bunu destekleyen bir diğer görüş de Kuran’ı okuyan herkesin anlayamayacağı, Kuran’ı anlamak için peygamberin hayatı, hadis, mezhepler tarihi gibi bir çok ilme de hâkim olmak gerektiğidir.

İkinci yol olan insanların aktif bir rol almasını öngören yaklaşıma göre ise her Müslüman dinini, dinin emir ve yasaklarını öğrenmek için okumalı, araştırmalı ve sorgulamalıdır. Bir insan ilkokuldan itibaren, üniversite hayatının sonuna kadar meslek sahibi olabilmek, para kazanabilmek için gerekli donanımlara sahip olmak adına, belirli bir konuda uzmanlaşmak amacıyla birçok kitap okumakta, bu iş için hayatının uzun yıllarını harcamaktadır. Buna benzer şekilde bir elektronik cihaz alan kimse o cihazın kullanma kılavuzunu detaylı okumaktadır. Ya da çocuğu olan hem anne hem de babalar çocuk büyütme ile ilgili kitapları özenle okumaktadır. Ölümden sonraki ahiret hayatımıza yön verecek olan dini yaşam acaba yıllarımızı verdiğimiz eğitim hayatında ya da meslek hayatında öğrendiklerimizden daha mı önemsizdir?

Konuya sadece bu şekilde kabaca baktığımızda bana göre her iki görüşün de mantıklı açıklamaları ve gerekçeleri var gözüküyor. Acaba Kuran ayetlerinde Allah bize nasıl bir metot öneriyor? Kuran kendisini dinin kaynağı olarak nasıl konumlandırıyor? Kuran’da belirtilene göre Kuran anlaşılması zor veya az sayıda kişinin anlayabileceği bir kitap mıdır yoksa açık anlaşılır bir kitap mıdır?

Öncelikle Kuran ayetlerine baktığımızda taklitçiliğin, atalarından duyulanı uygulamanın tavsiye edilmediğini hoş karşılanmadığını görüyoruz. Bununla beraber pek çok Kuran ayetinde aklın önemine ve akıl etmeye vurgu yapılır. Aşağıdaki ayet gerek sürü gibi hareket etmeme gerekse inanan kişinin aklını bir başkasına teslim etmemesi noktasında oldukça önemlidir.

2 – Bakara Suresi –
104. Ey iman edenler! “Râina!” demeyin, “Unzurna!” deyin/”Bizi davar gibi güt!” diye konuşmayın, “Bize bak!” diye konuşun ve dinleyin. Kâfirler için korkunç bir azap vardır.

Bir diğer önemli konu da Kuran ayetlerinde Kuran’ın açık olduğunun, anlaşılır olduğunun ifade edilmesidir. Ayrıca Kuran ayetlerinde inananlara Kuran’ı okumaları, anlamaları ve Kuran ile hükmetmeleri emredilirken hiçbir şekilde belirli bir din adamı sınıfına ve gruba seslenilmez; bilakis tüm inananlara hitap edilir.

36 – Yasin Suresi –
69. Biz o peygambere şiir öğretmedik. Şiir ona yaraşmaz/layık olamaz da. Ona vahyedilen, bir öğütten ve apaçık bir Kur’an’dan başka şey değildir.

75 – Kıyamet Suresi –
17. Onu toplamak ve okumak bize düşer.
18. O halde, biz onu okuduğumuzda, sen onun okunuşunu izle.
19. Sonra onu açıklamak da bizim işimiz olacaktır.

5 – Maide Suresi –
49. Sen de aralarında, Allah’ın indirdiğiyle hükmet. Onların keyiflerine uyma. Dikkat et de Allah’ın sana indirdiğinin bir kısmından seni uzaklaştırıp fitneye düşürmesinler. Eğer yüz çevirirlerse bil ki, Allah onları bazı günahları yüzünden belaya çarptırmak istiyor. Zaten insanların birçokları doğru yoldan iyice sapmış bulunuyorlar.

6 – Enam Suresi –
19. Sor: “Tanıklık bakımından hangi şey daha büyüktür?” De ki: “Benimle sizin aranızda Allah tanıktır. Bu Kur’an bana vahyolundu ki, onunla sizi ve ulaştığı herkesi uyarayım. Siz gerçekten Allah’ın yanında başka ilahların bulunduğuna tanıklık ediyor musunuz?” De ki: “Ben buna tanıklık etmiyorum.” De ki: “O, sadece tek bir tanrıdır! Ve ben, sizin ortak tuttuğunuz şeylerden uzağım!”

16 – Nahl Suresi –
89. Gün olur, her ümmet için kendi aleyhlerine kendi içlerinden bir tanık çıkarırız. Seni de şu insanlar hakkında tanık olarak getireceğiz. Sana bu Kitap’ı indirdik ki her şey için ayrıntılı bir açıklayıcı, bir kılavuz, bir rahmet, Müslümanlara da bir müjde olsun.

Yukarıdaki ayetlerde açıkça Kuran’ın anlaşılır olduğu, tüm inananların Kuran’ı anlaması gerektiği ve tek hüküm kaynağının Kuran olduğu ifade edilmektedir. Buna ek olarak İslam dünyasının Kuran’dan uzaklaşması, Kuran’ın yanına yeni kaynaklar koyması ve Kuran’ı anlaşılamaz kılması veya sadece belirli kişilerin anlayabileceği karmaşık, sihirli bir kitap haline sokması ile mezhepler oluşmuş, birbirinden farklı onlarca İslami anlayış ortaya çıkmıştır. Buna mukabil eğer dini sadece Kuran’dan anlar ve tamamıyla Kuran’a odaklanırsak elimizde açık, net tek bir din olacaktır. Kuran’a göre inananların birbirleriyle danışma içinde olması, beraber hareket etmeleri övülmekte ve ilim sahibi kişilerden bahsedilmektedir. Ancak yukarıdaki ayetlerden hareketle ilim sahibi kişilerden faydalanmak kesinlikle onlara mutlak anlamda tabi olmak ve onların fikirlerini ve hükümlerini sorgulamadan doğru kabul etmek anlamında olmamalıdır.

Sonuç olarak Kuran’a göre inananların dini öğrenmede takınması gereken tavır Kuran’ı okumak, sadece okumakla da kalmayıp anlamak için çaba sarf etmek, ayetler üzerine beraberce düşünmek ve Kuran’ı dini hüküm konusunda tek kaynak kabul edip yola devam etmektir.


About the Author
Author

Comments (1)
Leave a reply

Name (required)

Website