Şeytan, insanlara her zaman güvensizliği fısıldar. Olaylara karamsar bir açıdan bakmayı telkin eder ve gelecekten yana ümitsizliğe düşürmeye çalışır. İnsanların Allah’a iman ve itaat etmelerini, sabırlı, tevekküllü ve ümitvar olmalarını istemez. Kadere teslimiyet, sabır ve tevekkül insanları Allah’a yakınlaştıran davranışlardır çünkü. Ve insan Rabb’ine ne kadar yakınsa Şeytandan o kadar uzak olur. Bu yüzden şeytan, insana ümitsizlik telkin etmeye ve çaresiz ve çözümsüz bir ruh haline sürüklemeye çaba gösterir.
Birçok insan yaşadığı zorluklar karşısında ümitsizliğe kapılır. Ancak derin iman sahibi insan, Allah’ın her işinde kendisine yardımcı ve destekçi olacağının bilincindedir. İnananların her işi Allah’ın koruması altındadır. Sonuç olumsuz gibi görünse bile lehlerindedir.
Kimi zaman insan, yaptığı bir hata ya da işlediği bir günah yüzünden imanından umudunu keser, asla bağışlanmayacağına ve azapla karşılık göreceğine kendisini inandırır. Kur’an dışı olan bu düşünce, şeytanın verdiği vesveselerden biridir. Allah’a yönelmek, O’ndan bağışlanma dilemek, tevbe edip O’nun rahmetine sığınmak konusunda ümit kesilmemelidir. Allah,
“… Ey kendi aleyhlerinde olmak üzere ölçüyü taşıran kullarım. Allah’ın rahmetinden umut kesmeyin. Şüphesiz Allah, bütün günahları bağışlar. Çünkü O, bağışlayandır, esirgeyendir. ”
(Zümer Suresi, 53)
buyurarak kullarına bu gerçeği müjdeler.
Şeytan Allah’ın dosdoğru yolundan alıkoymak için ümitsizlik telkini vererek hata yapan insanın moralini bozmaya çalışır, hatalarını telafisi imkansız göstererek onu daha büyük günahlara sürüklemek ister. Bunu başarırsa kişi imani zafiyet içersine düşer, “nasılsa geri dönüşü imkansız bir hata yaptım” diye düşünerek ard arda hata yapmaya başlar.
Bu mantık insanı şeytanın telkinlerine açar, tuzaklarına düşecek duruma getirir. İman sahibi ise böyle bir duyguya kapıldığı an Kur’anî bakış açısıyla değerlendirir ve
“Eğer sana şeytandan yana bir kışkırtma (vesvese veya iğva) gelirse, hemen Allah’a sığın…”
(Araf Suresi, 200)
ayeti gereği hemen Rabb’ine sığınır.
Bu korkunç ruh haline sahip olan umutsuzluk içindeki insan gerçekte Allah’ın kudretini gereği gibi takdir edemeyen kişidir. Allah’ın sonsuz gücüyle her şeye güç yetirebileceğinden gaflettedir. Oysa insan Allah’a ve Kur’an’a bağlı olduğu ve Allah’a güvenip dayandığında şeytanın ümitsizlik telkini asla etkili olmaz.
Allah’ın rahmetinden ümit kesen kimseler zorluk karşısında Allah’a sığınmak, O’ndan rahmetini umut etmek gibi nimetlerden yoksundurlar. Bu nedenle imtihan gereği yaşanan zorluk zamanlarında inananlar imanlarını kanıtlarken, bu kişiler isyan eder ya da umutlarını yitirirler. Kur’an bu insanları bekleyen sonu,
“Allah’ın ayetlerini ve O’na kavuşmayı ‘yok sayıp inkar edenler’; işte onlar, Benim rahmetimden umut kesmişlerdir; ve işte onlar, acı azab onlarındır.
(Ankebut Suresi, 23)
ayetiyle haber verir.
İnsanı huzur ve güvenli yaşatan imandır. İmandan başka kurtuluş yolu yoktur. Dünyevi her amacına ulaşsa da insan, gerçek huzur ve mutluluk için samimi imandan başka kurtuluş yolu yoktur.
Haberiniz olsun; Allah’ın velileri, onlar için korku yoktur, mahzun da olmayacaklardır. Onlar iman edenler ve (Allah’tan) sakınanlardır. Müjde, dünya hayatında ve ahirette onlarındır. Allah’ın sözleri için değişiklik yoktur. İşte büyük ‘kurtuluş ve mutluluk’ budur.
(Yunus Suresi, 62-64)
Süheyl Okur