Mal da Yalan, Mülk de Yalan…

Kur’an, dünya ve ahiret isimleriyle olmak üzere, iki farklı hayattan bahseder. Şu an yaşadığımız yer olarak “dünya” kelimesinin Arapça anlamını incelediğimizde basit, düşük, değersiz gibi anlamlara sahip olduğunu görmekteyiz. Yani bir başka deyişle dünya hayatındaki meşguliyetlerin, malların, mülklerin; ahirete bakan bir yönü, bunlarla Allah’ın sevgisini kazanma kaygısı yoksa en meşgul, en zengin, makamı yüksek bir insan da olsa yaptığı iş basit, serveti değersizdir denebilir. Kur’an ayetlerinde her fırsatta dünyanın değerinin ancak ahiretin tarlası olması hasebiyle olması gerektiği, bir oyalanma alanı olduğu, asıl değerin ahirete verilmesi gerektiği vurgulanır:

Şu iğreti, basit hayat bir oyun ve eğlenceden başka şey değildir. Sakınıp korunanlar için âhiret yurdu elbette ki daha iyidir. Hâlâ aklınızı işletemeyecek misiniz?
6 En’am 32

Burada önemli bir diğer husus da, insanın sahip olduklarını kendisinden bilmesidir. Bazen inançlı insanların bile mal, para veya makam karşısında başları dönmekte; sahip olduklarını sandıkları bu araçları kendi bilgi, beceri, hak etmeleri neticesinde elde ettiklerini sanmaktadırlar.  Oysa Kur’an’da göklerin ve yerin mülkünün Allah’a ait olduğu ifade edilir. İnsanın yapması gereken, kendisinin emanetçi olduğunun bilincinde olup, malıyla ve sahip olduğu diğer maddi şeylerle övünmemektir. Nimetleri kendisine vereni unutmamalı, kendisine ihsan edildiği gibi, başkalarına da -minnet altına sokmadan- ikram edebilmelidir. Kur’an ahlakından uzak yaşayan insanların mallarına duydukları aşırı sevgi, onları esas hedef olan ahiretten uzaklaştırmakta; malın imtihan olduğu gerçeğine karşı gözlerini kör etmekte ve kalplerini katılaştırmaktadır.

….Allah, kasılıp böbürlenen şımarıkları sevmez.
Nisa 36

Şu da bir gerçek ki, mallarınız ve çocuklarınız bir imtihan aracıdır. Allah’a gelince, onun katında büyük bir ödül vardır.
64 Tegabün 15


About the Author
Author

Leave a reply

Name (required)

Website